- Kategori
- Gündelik Yaşam
Taburcu Olmak
Dünya Harbi 1915...
Tıbbiye...
“Memet... Memet.... nassın gardaşım eyi misin? Memet duyuyon mu beni?
...
“A... Al...Ali!”
“Memet, söle gardaşım, burdayım. Şükürler olsun ki uyandın. Dinlen biraz, konuşuruz sonra.”
...
“Memet, gurban olduğum Nassın, ağrın var mı?
“Yoğ eyyim çoğ şükür. Bir iki güne bir şeyim kalmaz inşallah. Tabur beni bekler. ”
“Yapma Memet, ne taburu, ölümden döndün gardaşım. “
“Yoğ yoğ eyyim ben Ali. Tabip gelene kadar toparlarım. Sonra da “taburcu” olurum inşallah. “
“Ne? “Taburcu” mu? Şu halini görmüyon mu Memet. Yav Osman nerde, öldü mü, kaldı mı, bilmiyorum zaten. Sen dur bari. Bir gözün kör, baş parmağın kopuk, sol kolun yanık, bacağın ağır yara. İyileşmen birkaç ayı bulur gözünü sevdiğim.”
“Ben eyyim Ali sen kendine bağ. Bu halde “taburcu” etmezler seni. Köye dönersin. “
“Doğru ya, bir işe yaramam artık. Ne kol kaldı ne bacak. Taburcu etmezler biliyorum da şehit olaydım eyiydi be Memet!”
...
“Ağlama Ali. Nolur beni de ağlatma. Kolun da bacağın da ben olurum evelallah. Hele şu günler bi geçsin. Hep yanında olacam inşallah!”
...
Tabip geldi...
Ali köye döndü...
Memet “taburcu” oldu...
Evet, yeni öğrendim “taburcu olmak” demenin şimdiki gibi hastanede tedavi olduktan sonra çıkıp evine, ailene dönmek olmadığını. Yeni öğrendim işte “taburcu” olmanın harp dönemlerinden kalma hüzünlü bir öyküsünün olduğunu.
1. Dünya Savaşı sırasında ülkenin tıp eğitimi veren tek kurumu İstanbul’daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'ydi.
Bitmeyen savaş nedeniyle zorunluluktan olacak tıbbiye mektebi hocaları ve öğrencileri cepheye yollanırdı. Eğitime ara verilir ve mektep tamamen hastaneye dönüştürülürdü. Ülkede herkes askerdi, eli silah tutan tüm erkekler savaştaydı. Gerçek kurumsal düzeyde tek hastane vardı. Cephelerde tüm hekimler subaydı, askerdi. Cepheden gelen yaralı askerler iyileştirilir, tekrar savaşılacak hale getirilirdi. Hastanede, kışlada, revirde, cephede, çadırda her yerde kızılca kıyametin şahidi gaziler vardı. Çeşitli yerlerinden yaralanmış, kolu bacağı kopmuş, şehit olmadığına yanan, yarım insan olduğuna mı yanan gaziler vardı. Tabip komutan sırayla koğuş koğuş hastaları dolaşırdı.
Tabip subayın raporu doğrultusunda iyileşenler, durumu iyi olanlar, nerdeyse ayakta durabilecek takati kendinde bulanlar, tekrar silah tutabilecekleri savaşa, yani taburlarına yollanırdı. Yani şimdiki haliyle ‘’taburcu’’ edilirdi. İyileşenler eve gitmez, taburlarına gönderilirdi.
Başka hiçbir milletin hastanesinde, hastalar iyileştiklerinde ‘’taburuna yollanmaz, taburcu’’ edilmezdi. O dönemlerde askerseniz ve hastanedeyseniz ya ölür ya sakat kalır ya da “taburcu” olurdunuz.