Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Tanımak ve farkına varmak!

Tanımak ve farkına varmak!
 

Çoğu insan kendini tanıdığını sanır... ama yanılır!


Kendimizi Görmek

Sokakta gördüğünüz, çocuğuyla yürüyen bir anne… Çocuğun yaptığı yaramazlığa dayanamayıp, bir tane şamar patlatıverir suratına… Siz de bu yaptığını onaylamadığınız için bir hışımla kadına bakar ona kızarsınız. Oysa başkalarının görmediği başka bir yerde siz de aynı şeyi kendi çocuğunuza yapmışınızdır. Ama o anda kendi çocuğunuza acımazsınız. Çünkü anlık öfkenize yenilir, nasılsa kimse görmedi deyip yaptığınızı önemsemezsiniz.

Oysa sonuçta her iki çocuk da aynı muameleye maruz kalmıştır. Tek farkı ise birini herkes görürken, sizinkini kimse görmemiş bilmiştir! Neden hiç görünmeyenleri ve bilinmeyenleri yok sayarız? Yâda vicdanımız rahattır… Hiç düşündünüz mü?

Oysa bunlar sadece kendimizi kandırmaktan öteye gitmez! Başkalarının bilmemesi bizi ayıplamaması, bizim yaptığımız olumsuz hareketi silmez!

İnsan kendini, bir film gibi uzaktan seyredemiyor çünkü! Ruhundan kopup da karşısına geçemiyor! Başkalarına acıdığı ve ona yardım etmek istediği durumları kendisinin de yarattığını hiç anlayamıyor!

Anlayabilseydi zaten, kişinin kendini eleştiren mekanizması sürekli çalışır ve yaşadığımız ortamlar da bu kadar daraltıcı, bunaltıcı, çekilmez olmazdı. İlişkiler daha bir şeffaf, ortamlar daha bir soluk alınabilir olurdu. Birbirimizi yiyecek gibi bakan bakışların yerine, gözlerinin içi gülen, sevecenlikle bakan bakışlar yer alırdı.

Hayat daha bir insancıl ve yaşanası olurdu. Örneğin, annesini azarlayan bir evladın, bir gün kendisinin de, çocuğu tarafından azarlanacağını düşünerek, ona daha bir sinirlerini frenleyerek yaklaşırdı!

Kendi ailesine zaman ayırmayan birinin, başkasından aynı şikâyetleri dinlerken “ne kadar haklısın” dediğinde bunu kendisine uyarlayabilse, gerçeğin bir balyoz gibi kafasına indiğini de fark edebilirdi!

Hani bir söz vardır” hiç kimse duymak istemeyenler kadar sağır, görmek istemeyenler kadar kör olamaz” diye... Bizde aynen öyleyiz. Yaptıklarımızın çoğunu görmüyor, duymuyoruz.

Sanırım biz Türk halkı olarak özeleştiriyi sevmiyoruz! Öyle alışmışız ki hep karşımızdakinin hatalarını görmeye, kendimize bakmayı bilmemişiz! Hep karşımızdakinin hatalarını görmek, işimize gelmiş.

Bunu bize yaptıran “bencillik” denen kavram mıdır ne dersiniz? Ya da hiçbir zaman kendimize toz kondurmayı sevmediğimizden mi? Bence kendimizi eleştirmekten korkan bir milletiz! Empati yapmayı sevmeyen, bencil, egolarını tatmin etmeye öncelik tanıyan, bana göre kendini eğitemeyen kişiliklerle dolu hayatlarımız! Kendini eğitemeyen kişide bilirsiniz ki hep yerinde sayar.Tek bakış açısı yeter ona, zahmete girmek de işine gelmez.

Hiç birimiz mükemmel değiliz. Kimsede olamaz. Bu sadece Allaha mahsustur! Öyle olmaya çalışanlar, acaba ne kadar huzurlular? Kendi istediği gibi mi davranıyorlar yoksa başkaları öyle görmek istediği için mi? sormak isterdim!

Kişi iç dünyasında düşüncesiyle kavga etmediği sürece basamakları çıkamayacağını düşünüyorum. Hep tek kalıp halinde kalacak ve sadece karşındakini eleştirmeye devam edecektir.

Bırakalım başkalarını eleştirmeyi ya da başkalarına “acımayı” derim! Önce kendi otokontrol sistemimizi kuralım ve görelim bakalım kendimize ne kadar objektifiz.

Toplumu aslında tek bir kişi olarak düşünürsek, kendini eğitmek için çok evrelerden geçmesi gerekiyor ki o mükemmeliyete yaklaşabilsin. Topluma dağıtmak için de birbirinden etkileşim yoluyla yayılabilir sanırım.

Bu konu belki birçoğunuza basit gibi gelecektir ama öylesine önemli, öylesine derinden ilişkilere noktayı koyabilecek unsurlar taşıyor ki…

Bunları fark etmek ve insanın kendi bilinciyle olaya yaklaşmasını sağlamak, bana göre ilişkilerde hayati bir önem taşıyor!

Bilmemiz gerekir ki; insanın kendisine yapacağı kötülüğü, başka kimse ona yapamaz! Kendi kendisine yardım edemeyen kişiye de başka hiç kimse yardım edemez! Kişinin en büyük düşmanı yine kendisi…

Toplumlarda oluşan ilişkiler, her birimizin eseridir. Gelenekler göreneklerde öyle! Başkalarına yaptığımız tüm davranışlar sonuç da yine bize geri döner. Bu zamanla olur. Fark etmeyiz bile… Nasıl ki toplumdaki, güven duygusu yitirilmişse, bilin ki o güveni ilk yitiren de sizsinizdir. Sonra o ilişki yine size döner gelir! Ondan sonrada dersiniz ki “artık bu toplumda da kimseye güven kalmadı”!

Biliyor musunuz birçok kişi kendinin iyi olduğunu anlayışlı ve çağdaş olduğunu düşünür. Fakat bunu gösterme durumları karşına çıktığında bunları uygulayamaz. Çünkü gerçek değildir. Sadece kendisine istediği elbiseyi giydirir. Yüzüne taktığı ise basit bir maskedir ama bu maskeyi bile fark edemez. Kendisini tanımıyordur, sadece olmasını istediği gibi kendini görüyordur. Bakın bu konuda güzel bir söz var;

Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı”.

“Alphonse Karr”

Dedim ya… Herkes kendi benliğinden çıkıp da kendisini bir filmi seyreder gibi izleyebilseydi, ne kadar şaşırırdı…

Ben, birçok insanın kendini tanımadan ömür tükettiği kanısındayım. Ve tanımak içinde öncelikle kişinin, özeleştiriye açık ve kendi özbenliği ile samimi bir yargılama sistemi kurması gerektiğini savunuyorum.

Önce kendimizi tanımamız dileğimle…

Saygılar!

Aysen Aydın

 
Toplam blog
: 76
: 720
Kayıt tarihi
: 26.04.09
 
 

Kendi halinde, düşünmeyi/yazmayı seven  biriyim. En çok değer verdiğim konu ise herkesin bilinçli..