- Kategori
- Siyaset
Teğet

Dayak yerdi çocuklar, okullarına ne zaman odun alınacak olsa
Dayak yerdi çocuklar, okullarına ne zaman boya alınacak olsa
Dayak yerdi çocuklar, okullarına ne zaman yeni kitaplar gelse
"Nerede?" dediğinde "oralarda gezer" denen, işsiz,
Babaları dayak atardı, "bir ytl okuldan istiyorlar" dediğinde, önce annesine
dayak yemek değildi gücüne giden minik kalplerin
teğet geçmezdi hayat, tüm zalimliğiyle şiddetin!!!
yaşam bir aç leopar gibi koklayarak geldi herkesin uyuduğu saat
politikacıyı, gazeteciyi, şehit çocuğunu, memuru uyandırdı, geçmedi teğet
vekil adayı politikacı fırlayarak kalktı yataktan
boş çuvallarını çıkardı yeni boşalmış çantadan
yeniden doldurdu aynısından
saçarak, seçerek merkeze doğru yürüdü
350milyar çalınmış ter damlalarını
350milyar kez alkışladı, tenini öptü eli
başkanın yakınıydı başkan
başkanın vekili sayılmazdı ama
aynı partinin başkanıydı nasılsa
vekil başkan inatçı, âşık politikaya
ne halk ne vekil, yaşasın aşk, gerisi yaş
küçük olan benim olan, mezarımda bana yoldaş
yansa da kavrulsa da dünya
keyifteydim geçen yaz
anadolunun tozlu yolunda, tarlasında, fabrikasında
hastanesinde, tebeşirinde, ticaretinde ter ter alın teri
boşalan çantaya akarken, bilirdi başkan vekili,
normal derdi, ne iş olsa yapar meret
üçün birini yakalamış garanti vuracak teğet,
boşalınca tüm çantaları,
içinden çıkacak çuvalları
beddua olacak doğmamış bebeğin geleceği
bahtsız annesinin karnından memed bebek diyecek;
"herşeyimi o çantaya sakladı, duyuyor musun beni başkan vekili?
eğitimim, geleceğim, yarınım işte o çantanın içinde kilitli"
açılacak kilitli çanta isviçre alplerinde
beyaz bir fahişenin göbeğinin üzerinde
hiltonun barında şampanya ispanyada
kalanı çocukları için iş, aş, geleceği usada
başkan vekili bilecek, bildi, bilirdi,
oyunun kuralı derdi, geçerdi
âşıktı politikaya
alsınlar herşeyini dünyada cüda
olmasın başkanlığından feda
ÖNDERİN Ruhunda hiddet terleri,
Öfkesini silemez nefret mendili
geçen yaz,
bekleyecekken ulusumun devrimini
yıkanlar rahat, tatildeydi başkan vekili.
akdeniz laleleri bilir misiniz kırılgan
milyonların şimdi kafaları dağınık-alıngan
miting alanları akdeniz kokar
milyonlar hatadan korkar
bir adayımız rahat, rahat yerde, kesin teğet
tirlyon gitti, amma çokmuş doymaz meret
ne ülkemin derdi, ne terör, ne fakirlik, ne sosyal adalet
varsa yoksa başkan vekili, ona yakın ev gerek
güller üzerinde yatmak istersen,
sen de,
"asıl" sorulardan uzak duracaksın, kesinlikle!
"asıl sorular"dan uzak, tatlı yaşamına teğet öpücüğü
kararmamış ensende, sabun köpüğü
oysa,
şehit gazetecilerin yerdeki kanından
uğur mumcu azıcıkta kendi kanından
sürdü alnına senin.
ateşten denizleri gemilerle geçerken';
"ateşten denizleri mumdan gemilerle geçsen' de
asıl soruları sormaktan korkmayacaksın,
yaşam senden teğet geçse de..."
memur bütün gün olanları izlerdi
"öğlen ne zaman olacak" derdi
"akşam ne zaman olacak" derdi
eve gitmek istemeyen ayaklarını
kahvehanelerde eğlerdi
yaşananlara susardı, politika yasak
susarak kalacaksın herzaman ak
yarım demokrasi ak-pak
isterlerdi hep sussun
alışmıştı hep susardı
konuşursa bilirdi, bir göçmen kuş,
haklı olsa da ona kim bakar, zavallı kuş.
işte küçüğüm, minik kalplim
ne, asıl sorulara teğet geçenler
ne, baban teğet geçecek sana
birileri ışıltılı uçaklarında, gemilerinde
güneşin yakınından geçen ışığın bilmem kaç derece
kırıldığını keyifle izlerlerken,
sen yüzünü dik, yüreğini kocaman açık
inadına umutlu, inadına göz yaşlarında pınarlar
inadına gerçeğe ve doğruya, inadına yaşama,
duracaksın ayakta.
yaşamı ıskalamayacaksın, yaşam seni ıskalasa da
acı, korku ve umutsuz sızı olsa da
işte o zaman minik kalbini kırsa da kör terör kurşunu
alsa da babanı zamansız, cenneti de yanında götürürken;
şehit deseler babana, cennette deseler,
"sıcak bir tokat babamdan bir el daha" desen de
ve birilerinin umurunda bile olmayacak olsa da
senin pırıldayan umut dolu kalbin seslenecek sana
kalbindeki ses elini uzatacak sana, o an;
şimdi kalk ayağa, hop, hop, hoppan...
acı, keder, korku, umutsuz sızı
teğet geçecekler seni
dostların tutacak ellerini...