Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '13

 
Kategori
Mizah
 

Telgrafın telleri, sor beni sorayım seni

Telgrafın telleri, sor beni sorayım seni
 

Görsel internetten alıntı


İçişlerini Bakanlığının adı Dâhiliye vekâleti, Dışişleri Bakanlığının adı Hariciye vekâleti olduğu dönemlerde doğu ilçelerinden birine Kaymakam atanmış.

Kaymakam henüz okurken, staj görürken yazılara nasıl imza atacağını hayal eder dururmuş. Kaymakam görevine başlamış. İlçe erkânı hoş geldiniz, hayırlı olsun faslı bitince, Kaymakam Tahrirat kâtibini çağırmış kâtip efendi imza kartonunu getir yazıları imzalayalım.

Tahrirat kâtibi, efendim imza kartonunda hazırlanmış bir yazı yoktur. Vilayetten, Ankara’dan hiç yazı gelmedi mi? Efendim burası küçük bir yer haftada ya bir yazı gelir ya gelmez.  Günler hafta, haftalar aylar olmuş, Ne bir yazı gelmiş ne de Kaymakam bir imza atmış.

Kaymakam'ın hem morali bozulmuş, hem de yıllarca hayal ettiği imza atma isteği kaybolmuş.

Kaymakam kâtibe artık evden daireye gelmeye gerek yok. Bir şey olursa evde haber veriniz. Beş altı ay bir zaman geçmiş. Kaymakam bir de birlikte okuduğumuz, birlikte mezun olduğumuz ve birlikte kura çektiğimiz arkadaşlarımla bir görüşeyim, acaba onlar ne yapıyor diye. İlden habersiz tutmuş Ankara yolunu.

Ankara’da bir arkadaşını görmüş Yahu …. .............Ben beş altı aydan beri ne bir evrak imzaladım ne bir yazı okudum, iş yok güç yok. Sende durum nasıl?  Arkadaşı sorma ben sabahtan akşama kadar yazıları imzalamaktan, okumaktan bıktım usandım. Artık başka bir ilçeye tayin için geldim demiş. 

Kaymakam bir iki gün sonra ilçeye dönmüş.

Sabah erkenden makama geçmiş. Tahrirat kâtibini çağırmış kâtip efendi geç daktilonun başına yaz Dâhiliye vekâletine, Ankara.  Ben ………........Kaymakamı ………….. ....Sayın Bakanım şu saate kadar sıhhat ile afiyetteyim. Zatıâliniz'in de sıhhat ile afiyette olup olmadığı hususunun işarı arz.

Tahrirat kâtibi Efendim özür dilerim ama Dâhiliye vekâletine böyle bir telgraf yazamayız. Kâtip Efendi Kaymakam ben miyim, sen misin, ben ne diyorsam sen yaz.. Kâtip peki efendim demiş aynen yazmış ve telgrafı postaya vermiş.

Çalmış telgrafın telleri varmış Ankara’ya.

Yetkililer telgrafı okumuşlar, beğenmemişler alıp Dâhiliyenin Sayın Bakanına götürmüşler. Efendim Makamı hafife alan usule uygun olmayan bu telgrafı okumanızı istiyoruz..

Dâhiliye bakanı telgrafı almış okumuş bu telgraf masamda kalsın. Bu Kaymakamın dosyasını acele bana getirin. Görevliler günlerce aramışlar, taramışlar, Kaymakamın dosyasını bulamamışlar.

Aradan bir iki gün geçmiş, Sayın Bakan telgrafı masada görünce yetkilileri çağırmış ne oldu bu Kaymakamın dosyası. Efendim çok aradık maalesef dosyayı bulamadık. Böyle bir ilçemiz var mı? var efendim demişler. Öyleyse böyle bir Kaymakamımız da var. Mesaiye devam ediniz dosyayı bulunuz.

Gece geç saatlerde bile Dâhiliye vekâletinin ışıkları yanmaya devam etmiş. Kaymakam'ın şahsi dosyasını bulamamışlar.

Akıl, akıldan üstündür derler:

Görevlilerin içinde ileri zekâlı biri arkadaşlar biz hep Taşra dosyalarını araştırıyoruz. Bir de Merkez dosyalarını dolaplardan indirelim onların içine bir bakalım.

Merkez dosyalarını da dolaplardan yerlere sermişler, birde ne görsünler Kaymakam ile ilgili hiç bir yazının olmadığı, sadece tayin emri suretinin olduğu dosya Merkez dosyalarına karışmış.

Bu kez Kaymakamla ilgili yazıları aramışlar. Dosya bulunmayınca Kaymakamla ilgili bütün yazıların ayrı bir zarfta toplandığını görmüşler.

Sabah Kaymakamın dosyasını ezile, büzüle, Sayın Bakana götürmüşler. Bakan bir telgrafa bakmış bir de boş dosyaya bakmış. Tutmuş kendi elleriyle bir telgraf yazmış.

Sayın Kaymakam, hizmetleriniz için takdir ve teşekkürlerimi bildiririm. Sağ olunuz sıhhat ve afiyetteyiz. Almakta olduğunuz kadro ve maaşla ……...................ilçesine terfian tayin edildiniz. Gözlerinizden öper başarılar dilerim.

Bu kez çalmış telgrafın telleri varmış ilçeye.

Postacı telgrafı götürmüş Tahrirat kâtibine. 

Sabah erkenden Tahrirat kâtibi balkonda Kaymakamın balkona çıkmasını beklemiş. Kaymakam balkona çıkmış Kâtibe seslenmiş.  Kâtip Efendi her hangi bir haber var mı? Tahrirat kâtibi heyecanlı bir sesle bağırarak Kaymakam bey haber var, var, var, hem de çok güzel haber var..

Getir haberi Tahrirat kâtibi telgrafı götürmüş. Kaymakam telgrafı okumuş, Tahrirat katibin yüzene bakmış, bir daha okumuş bir kez  daha Tahrirat kâtibin yüzüne bakmış.

- Kâtip Efendi ne demişler,

- Bilmiyorum Efendim ne demişler.

- Sor beni sorayım seni demişler.

Benim Canım Ülkem sende daha nice Mizahlar var. Sağlam ve muhkem temellerinle hep daim ol, kaim ol. Yüce Yaradan seni dikkatli, özenli, sorumluluk yükü taşıyan, güzel bakan, güzel gören gözlere, merhametli ve vicdanlı ellere emanet etsin. Daha ne diyeyim.

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum. 

 

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 

 

                           

 
 

                                                                   

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..