Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Terapi

Niye kederlenmeye meyillidir hep bir tarafımız.?... İçimizdeki o hüzün kaynağını, ne kadar bastırmaya çalışsakta neden ara sıra coşmasına mani olamayız?... Neden bedenimizle gülücükler saçarken, birden bire derinlerden birşey sebepsiz yere ruhumuza ateş düşürüverir?... Durup dururken ağlamaklı oluveririz zaman zaman... Mutluluğumuzu bütün yaşamımızla teyid ederken içimizden birşey aleyhimize çalışır durur ve bizi mutsuz etmek için pusuda bekler, minicik bir boşlukta saldırıya geçer... Neden?... Her zaman sözlerine kulak verdiğim, ama zaman zamanda beni sıkan mantığımın bana verdiği cevap:"İnsanız"

Belki biraz da seviyoruz kederi... Ruhumuzu besliyor belkide bu acıtan duygu... Bilemiyorum ama canımızı yaktığını biliyorum.Kimimiz için keder, uykusuz geçen geceler, kimimiz için bir sigara dumanı, kimimiz için bir kadeh rakı, kimimiz için gözyaşı, belki hüzünlü bir şarkı, belki katlanılmaz bir baş ağrısı... Acımıza tuz biber ekelim ki daha çok canımız yansın dercesine... Gün içinde defalarca midemizden yukarı yükselen o ateşin alevinde kavruluyoruz farkında olarak ya da olmayarak... Bazen de yakınımızdaki insanların gözlerinde görüyoruz o ateşi... Olmadık bir anda bir papatyanın yaprağı bile körükleyebiliyor o ateşi... O papatya yaprağı ki çocukluğumuzun bir yaşanmışlığına sürükleyiveriyor ruhumuzu... Bir tarhana çorbasının kokusu söylenmiş bir sözü şimşek gibi çakıyor belleğimize... Bir film sahnesi, yada gördüğümüz bir rüya...

İnsan ne karmaşık bir yaratık... Çözümlemeye çalıştıkça çözümsüzleşiyoruz... Bir yaramızı tedavi ederken, başka bir yaramızın kanadığını farketmiyoruz bile... Ruhumuzla uğraşırken, hayatı ıskalıyoruz çoğu zaman... Hayat yanımızdan akıp giderken biz iç alemimizde boğuşuyoruz....

Ne yapmalı bilemiyorum... Kendime terapi uygulamak adına yazmaya devam mı etmeli yoksa uyumaya mı gitmeli... Hayatı yüzeysel yaşamak insanı daha mı mutlu kılardı aceba.... Kahvaltı, öğle yemeği, biraz açık hava, akşam yemeği, az muhabbet ve uyku... Olmuyor işte bendeki şu anarşist beyin durmuyor hiç... Tırmalayıp duruyor kafamın içini... Saçma sapan gereksiz şeylerle uykumu kaçırıyor.

Bu kadar terapi yeter zannımca... Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Okurken içiniz daralmamıştır umarım. Ben sanki rahatladım biraz, anlaşılacağı üzere. Son bir soru var kafamı tırmalayan: " Dünyanın herhangi bir yerinde %100 mutluluk var mıdır aceba?"

 
Toplam blog
: 47
: 793
Kayıt tarihi
: 17.10.09
 
 

Yaşıyorum, yaşadıkça öğreniyorum, öğrendikçe düşünüyorum, düşündükçe çözümlüyorum, çözümledikçe y..