- Kategori
- Arkeoloji
Termessos’un bilinen tarihi Büyük İskender’in İ.Ö. 333 yılında Termessos’u kuşatmasıyla başlar.

Termessos antik kenti
Aynı isimle anılan milli park
(Termessos-Güllük Dağı Milli Parkı)
Sınırları içerisinde bir antik kenttir.
Güllük Dağı’nın sarp yamaçları arasında iyi korunan bir bölgede konuşlanmıştır.
Doğanın sunduğu olanakları en iyi şekilde kullanan Termessos, Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biridir.
Denizden yüksekliği yaklaşık 1050 m’dir.
Termessos’un bilinen tarihi Büyük İskender’in İ.Ö. 333 yılında Termessos’u kuşatmasıyla başlar. İskender, şahin yuvasına benzettiği bu kenti alamamıştır.
Kent Surları, Hadrian Kapısı, Su Sarnıçları, Tiyatrosu, Agorası, Odeonu ve Hereonu kentin önemli yapıtlarından bazılarıdır.
Geniş bir alana yayılmış mezarlığı, Agatemeros ve Arslanlı Mezar gibi anıt mezarlar herkesin hayranlığını toplamaktadır.
Termessos insanlarına Solym’ler denilmektedir.
Solym’ler diğer antik kentlerdekilerinin aksine denizden gelen kavimler değildirler.
Tamamen Anadolu kökenlidirler.
Termessos İ.S. V. yüzyıla kadar varlığını sürdürebilmiştir.
(alıntı)
Nefesinizi kesecek bir yer görmek istiyorsanız muhakkak Termessos, antik şehrine gelmeniz gerekir. Şaşırsınız. Mümkün değil. Ben şimdiye kadar oraya gidip, çok şaşırmayan, hayran olmayan, olamaz böyle bir şey demeyen kimseye rastlamadım. Aklın durduğu yer diyorum ben oraya.
Size tüm samimiyetimle söylüyorum ki; amfi tiyatroda öylece kalıyorsunuz.
Bu ne? Diyorsunuz.
Sizi müthiş ekiliyor. Sanki bir büyü, bir sihir veya bir tılsım sizi esir ediyor. Nereye bakacağınızı bilemiyorsunuz.
Şehir çok iyi korunmuş. Giysilerinizi beyaz yerlere kadar düşünün, belki bir omuzunuz açık olabilir. Ayağınızda Bodrum usulü santaletler!
Tamam, işte o zamanlardasınız…
Buna inanınki, herkes öyle der veya yazarlar öyle yazarlar. Türkiye’deki antik şehirler içinde sizi en çok etkileyecek olan şehir burası olacaktır…
Antalya’nın batısında yüksek dağların üzerine kurulmuş.
Şehre doğru tırmandığınızda patikanın sol tarafında bütün ön yüzeyi
Oyma işçiliğinin en zarif örnekleriyle bezenmiş
Çok hoş bir cimnastik salonunun önünden geçersiniz.
Sağ tarafta ise, bugün birçok sütun gövdesi ve heykel kaidesi
(40’dan fazlası şampiyon güreşçilerin anısına yapılmış) ile dolu sıra sütunlu caddeyi göreceksiniz. Çevre dağları ve vadilerine hâkim olağanüstü bir manzaranın keyfine varabileceğiniz şehrin büyük tiyatrosu ise çok uzakta değil. Helenistik ve Roma dönemlerinden kalan şehrin geniş nekropol ve lahitler ziyaretçileri etkileme konusunda tiyatronun gerisinde kalmıyorlar.
Antalya-Korkuteli yolu üzerinden milli parka ulaşım sağlanır.
Termessos ismindeki çift “s”, kentin Anadolu insanlarına ait olduğunu gösteren bilimsel bir kanıt niteliği taşımaktadır.
Bugüne kadar Yunan kökenli, sözde Avrupalı tarihçiler tarafından farklı kültürlere aitmiş gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Birçok vahşi bitkinin ve sık ağaçların arasında yer alan Termessos, insana huzur veren ve el değmemiş görünümüyle diğer antik kentlerden çok farklı bir havaya sahiptir.
Aynı zamanda geniş bir faunaya (hayvan varlığı)sahip milli park, dağ keçisi, alageyik, şah kartal gibi nesli tükenmekte olan bazı hayvanlara ev sahipliği yapmaktadır.
Termessos bir liman şehri olmamakla birlikte toprakları güneybatıda Attaleia(Antalya) körfezi boyunca uzanırdı.
Bu bağlantısından dolayı olsa gerek şehir Ptolemyler tarafından alınmıştır.
Daha 40 yıl önce en güçlü dönemlerinde bile İskender’e direniş gösteren bir şehrin Mısır egemenliğine girmesi şaşırtıcıdır.(alıntı)
Bir başka antik kent yazısında buluşmak dileğiyle…
Nazan Şara Şatana