Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '13

 
Kategori
Güncel
 

Terminatörler

Terminatörler
 

Kendi resmimdir


Bir kesim, başörtüsüne karşı şanlı direnişini hala sürdürüyor.

Etkili olduğu kurumlar veya kurumlarda görevli (aynı düşüncedeki) kimseler vasıtasıyla engellemeler yapmaya devam ediyor.

Kullandığı makanizmalardan birini kaybettiğinde ikincisini devreye sokarak kararında direniyor.

Velhasıl inadından ve iddiasından bir türlü vazgeçmiyor.

Ben bunu şuna benzetiyorum.

Tam hatırlamıyorum ama sanırım ilk Terminatör filmindeydi.

Başka bir dünyadan gelen metal yaratık, (Terminatör) filmin son sahnesinde dış yüzeyini kaplayan deriyi tamamen kaybetmiş, iskelet halini almıştı. Üstelik belden aşağısı ve galiba bir kolu da yoktu. Buna rağmen, tek koluyla sürünerek hala öldürmek istediği kadının peşinden gidiyordu. O zaman bunu garipsemiş, " bu kadar da olmaz!" demiştim. Mekanik kısmı ağır darbe görmüş bir aletin, dijital kısmı sağlam kalsa bile hareket etmesi imkansızdı. Lütfen aşağı kısmı okurken burayı hatırınızda tutun.

Malum, "haydi kızlar okula" sloganı ciddiye alınınca yükseköğrenimde bir başörtüsü problemi çıkmıştı. Örtülü kızlar, yıllarca üniversite kapılarından bir girip, bir kovulup durmuştular. Sonunda, bu engel aşılmış ve örtülü bayanlara yüksek öğretimin yolu açılmıştı. Buna rağmen bazı üniversiteler ve bazı akademisyenler bir süre daha eski alışkanlıklarını sürdürmeye çalışmıştı. İzmir'deki üniversitelerden birindeki bir fakültede bir akademisyen, kapıya dikilip kapalı öğrencileri içeri almamış, üstelik bir de resimlerini çekmişti.

Zamanla bu insanlar okulllarını bitirdiler kamu dahil birçok kuruluşta görev almaya başladılar. Ne var ki başlarında bulunan örtünün getirdiği sıkıntılardan bir türlü kurtulamadılar.

Başta İstanbul Barosu olmak üzere Barolar Birliği, Türkiye Mühendisler Ve Mimarlar Odası Birliği ile ona bağlı Gıda Mühendisleri Odası başörtüsü konusunda toplumsal bir konsensüs sağlanmış olmasına rağmen hala direniyor. Başörtülü çalışanlarına istediği belgeleri verirken zorluk çıkarıyor, işlerini yapmalarını ya da işe girmelerini engellemeye çalışıyor.

Başörtülü Gıda Mühendisi Betül Koç geçenlerde, İstihtamı Zorunlu Personel Onay Belgesi almak üzere Gıda Mühendisleri Odası'na başvuruyor. Müracatçının iddiasına göre oradaki yetkili, ('Devrim Yasaları'nı gerekçe göstererek) fotoğrafının başörtülü olmasından ötürü talebinin karşılanamayacağını söylüyor. Olay kamouyuna yansıyınca tepkiler çoğalıyor ve oda, istenileni yapmak zorunda kalıyor. Fakat bu kez de belgeyi, üzerine resim yapıştırmadan ve "nüfüs cüzdanıyla birlikte geçerlidir" şerhi koyarak veriyor. Bu birincisi.

Türkiye Barolar Birliği, meslek kuralları ile ilgili düzenlemesinin 20'inci maddesini şöyle yazmış: "Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar." demiş. Bu madde, adaylar dahil tüm başörtülü avukatların hareket alanını daraltıyor, mesleklerini gereği gibi icra etmelerini engelliyormuş.  Avukat Figen Şaştım'ın açtığı dava üzerine Danıştay bu maddenin,"...başları açık..." kısmının hem yürütmesinin durdurulmasına, hem de iptaline karar vermiş.

Mesele çözüldü sanıyorsunuz değil mi? Nerde... Bu kez de bazı hakimler duruşmaya gelen başörtülü avukatlar hakkında tutanak düzenlemeye başlamış. İşte bu da ikincisi.  Şimdi başa dönelim.

O zamanlarda, "Terminatör" filmini çekenlerin, parçalanmış iskeleti yürüten mantığına şaşmış, "yahu bu kadarı da olmaz!" demiştim ama yıllar sonra yani şimdilerde bu filmi yapanlara hak verdim. Neden mi? Çünkü ben bu ülkede, fahri terminatörlük görevi üstlenmiş bir kısım şahısların (ne yaparsanız yapın)   asla durdurulamadığını görüyorum. Yasalar, tüzükler, yönetmelikler, mahkeme kararları onlara vız geliyor. Eğer hedef olarak seçilmişseniz, peşinize takılan terminatörlerden asla kurtulamıyorsunuz. Onu paramparça etseniz, etini kemiğinden ayırsanız, kolunu bacağını koparsanız bile sizi takibe devam ediyor.

Demem o ki, diğer şeylerden tamamen arındırılıp tek bir amaca proğramlanmış beyinler iddialarından asla vazgeçmiyorlar. Hedeflerine ulaşmak için her aracı ve her fırsatı kullanmaktan geri durmuyorlar. Tüm dayanakları ellerinden alınsa bile onlar, gene de hasımlarını zora sokacak vesileler buluyor; istemedikleri uygulamaların önüne geçmek için ölümüne mücadele veriyorlar. Hatta tutunacakları tek bir dal kalmasa bile...!

Sözünü ettiğim anlayış bugün, işgal ettiği kurumları kendi ideolojisi doğrultusunda kullanıyor ve bunda ölümüne direniyorsa yarın, devlet erkini eline geçirdiğinde de aynı şeyi yapacaktır. Bunda şüphe yoktur. Kargadan başka kuş tanımayan bu kafayla toplumsal barış sağlanamaz. Bu anlayış farklı fikirleri hazmedemez ve bünyesinde barındıramaz. Bu zihniyetin hakim olduğu bir ortamda demokratik bir düzen hayal etmek  züldür.

Yasal düzenlemelere ve mahkeme kararlarına rağmen inadında direnen bu insanlar ne yapmak istiyor; neyin savaşını veriyor; karşılarındaki insanın taktığı başörtüsü, kıldığı namaz onları neden rahatsız ediyor bilmiyorum. Bir avukat Danıştay'ın, Baro meslek ilkelerinin 20. maddesindeki, "başları açık" ibaresini iptal etmesini eleştirirken, "Artık imam cübbesiyle de duruşmalara girilebilir!" diyordu. Acaba avukat, duruşmalarda giydiği kostümün aslının papaz cübbesi olduğunu bilmiyor mu, yoksa "papaza evet, imama hayır" mı demek istiyor doğrusu anlayamadım.

Gerçek şu ki, saplantı haline gelmiş ideolojik duruşun yasal düzenlemelerle aşılması mümkün gözükmüyor. Bunun için nesnel bir eğitim gerekiyor. İddiasının, inancının, ideolojisinin kölesi olmayan, farklı fikirleri tolore edebilen insanlar yetiştirmemiz icabediyor.
 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..