- Kategori
- Siyaset
Terör sorununda son çözüm umudu: Demokrasi

30 yıldır bitmeyen sorun bir anda biter mi? Tabii ki hayır. Türkiye'nin başına musallat edilmiş en büyük sorun: PKK ve terörizm...
Bugüne kadar terör sorunu için farklı fikirler ve uygulamalar hayata geçirildi. Hâlâ devam eden askerî harekâtlar, 90'lı yıllarda uygulanan ve derin yapılanmalar ortaya çıkaran gizli harekâtlar, olağanüstü hâl uygulamaları, herkesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği altında toplama çalışmaları, ortak nokta Müslümanlık'ın ön plana çıkarılması ve son yıllardaki demokratik açılım olarak başlayan ve zaman içinde Kürt açılımına dönüşen fikirler...
Devletin yapmadığı tek şey var: O da sorunun temeline inmek. Bu yüzden çözüme yönelik ümitler de her geçen gün azalıyor, olan şehit askerlerimize oluyor. Sorunun temelinde ne var peki? Dış güçler elbette akla gelen ilk seçenek oluyor. Fakat sorunun temeli insanlığın unutulması...
Devlet, yıllarca doğu ve güneydoğuyu Kürt kimliği üzerinden değerlendirdi, halk da buna göre tavır aldı. O yüzden de ayrımcılık doğdu. İnsanlar önce dilde bölündü, biz-siz noktasına getirildi. Bugün gelinen noktada, uğruna canlar vererek aldığımız toprakların bölünmesi bile konuşulur oldu. Nereden nereye...
Sorunun temelinde insanlık var dedik. Bu sorunu çözebilecek biri çıkmıştı: Döneminin Diyarbakır Emniyet Genel Müdürü Ali Gaffar Okkan...Fakat hiçbir başarı cezasız bırakılmaz mantığıyla Gaffar Okkan'ı da suikaste kurban verdik...
İnsanlık noktasından yakalamıştı insanları halbuki, ilk kez kadın polisleri kullanmıştı sokaklarda. Aldığı iki beyaz arabaya mavi şeritler çekerek Diyarbakır sokaklarına bırakmıştı. Biri kaybolan çocukları ailelerine teslim ediyordu, biri yaşlılara yardım ediyordu. İnsanlıktı yani bütün derdi. Diyarbakır başta olmak üzere de bölgede yeniden bir ümit doğmuştu ve devletin sıcak yüzü kendini göstermişti tekrar. Halk devlete inanmaya ve güvenmeye başlamışı. Ama o suikast her şeyi bitirdi ve tekrar eskiye dönüldü. Halk yine PKK'nın kucağına atıldı.
Bugün yine bir Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven bir konferansta konuşma yaptı. "Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz" İşte bu açıklama bir anda havayı değiştirdi. Yeni "Gaffar Okkan mı" diye başladı tartışmalar. Bunu söylemek için henüz çok erken, ama iktidar ve muhalefette ilginç bir durum var. Parti liderleriyle üyeleri farklı konuşuyorlar. Liderler Recep Güven'e karşı duruken, üyeler açıklamanın insanî boyutuna dikkat çekiyorlar. Yani milletin temsilcileri bile kararsız durumda. Tabii milliyetçi oyları kaybetmeme çabası da bunda etkili. İlerleyen günlerde göreceğiz.
Şahsî düşüncem Güven'in konuşmalarının tam metnine odaklanması gerektiğidir. Temelden giriyor konuya, devlet kendi vatandaşını PKK'nın kucağına atmamalı diyor. Haklı olduğu nokta şu ki, devletin bölge insanlarını arada bıraktığı da bir gerçek. Konuşma bütününe bakıldığında konuyu bağladığı o cümle anlaşılır nitelikte aslında. PKK'ya katıldığında terörist olarak tabii ki ağlamayacağımız insanların nereden geldiğini de unutmamalıyız. Hepsi bir zamanlar sokaklarda koşuşan çocuklardı, aşklarını yaşayan gençlerdi. Sivilken ölümüne ağlayabiliyoruz halbuki. Tabii ki teröristlerin ölüsüne ağlamak mantık dışı; fakat ironiyi de kaçırmamak gerekir.
Sorunun temeline, yani insanlık noktasına dokunduğumuz zaman demokrasi devreye girecek ve sorun çözülecektir aslında. Ne bölgesel özerklik fikirleri, ne federasyon sistemi kouşulmadan bitecektir bu sorun. Demokrasi insana insanca yaklaşmayı amaçlar, ayrımclığı değil birlikteliği savunur. Eşitliktir temeli, çünkü çıkış tezini her bireyin eşit ve özgür doğduğu düşüncesinden alır. Barıştır demokrasi, silaha savaşa gerek bırakmayacak kadar etkili olabilir. Fakat ağızlara sakız yapmadan, özünü unutmadan ve layığıyla uygulamak gerekir. Bölgesel kalkınmayı, eğitim ve iş alanlarını geniş tutarak, insanca yaşamın gereklerini yerine getirerek bu sorunu halledebiliriz.
Tabii bütün bunlar için öncelikle devlet iradesi gerekli, devlet isterse yapar. Çözüm ne İmralı'yla görüşmelerde, ne de PKK'yı muhattap almakta. Eli silahlı ve kan dökmekten çekinmeyen bir örgüt hiçbir zaman insanların ve barışın çözümünü oluşturamaz. Kimsenin temsilciliğini de yapamaz, kendilerini finanse edenlerin dışında...