Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Ekim '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Terörle mücadele mi, teröristle mücadele mi?

Terörle mücadele mi, teröristle mücadele mi?
 

Sanırım en önemli ayrım ve sorgulanması gereken en önemli ayrıntı. Neden doğru dürüst kimse bu durumu sorgulamaz; anlaması hayli zor. Neden toplumun tüm sosyal katmanları, bilim yuvaları, sivil toplum örgütleri, sendikalar, diğer işçi ve işveren örgütleri, üniversiteler v.s. sayabileceğimiz birçok kurum ve kuruluş bu konudaki esas sorunun, basit bir ayrımdan kaynaklandığını ve çözümün bu basit ayrım noktasında, ortaya konacak bakış açısı ve irade ile çözümlenebileceği gerçeğini, toplumun yüzüne haykırmıyorda, halen olmadık ölümlerin acısını, ruhumuzda hisseder noktalara düşüyoruz.

Kolay mıdır gencecik insanların ölümüne tanıklık etmek. Son yirmi beş yılımız, yani çeyrek asırdır, bu topraklarda on binlerce insanın, gencin ölümüne tanıklık ettik ve etmeye devam ediyoruz. Çeyrek asırdır ruhumuz karardı, insan olmanın utancı ile yaşadık, çeyrek asırdır başımız önde gezer olduk, gerçekleri birbirimizin yüzüne dahi haykıramadık çeyrek asırdır. Bölünüp, parçalanma ayracına takılıp kaldık ve bu ayracın yarattığı ruh hali ile aman ha bölünüp parçalanmayalımda ne olursa olsun diyerek on binlerce insanın, ölümüne seyirci kaldık. Ölümüne seyirce kaldık diyorum, sadece ölümmü, tabiî ki değil.

Tabiî ki sadece ölüm değil. Dünyanın en acımasız iç göç bunalımını yaşadık. Ülkemizin bir coğrafyasından, başka bir coğrafyasına milyonlarca insanın sel gibi akışını izledik. Plansız, projesiz büyüyen kentlerin, gelişim evrelerine tanıklık ettik. İnsanlar ruhlarını kaybettiler. En feci yaşam koşullarını benliklerine işlediler. En feci konutlarda yaşam mücadelesi verdiler. Ve sürekli en fecilerini yaşadı insanımız. Ve son yirmi beş yıldır bu en fecileri yaşayan toplumu yönetmekle mükellef olanlar, ben daha iyi yönetirim iddasında olanlar, toplumun bu gün olsun hiçbir sorununu çözememiş olmanın lekesini alınlarının tam orta yerine kazımışlarıdır. Hiçbir sorununun çözümüne aracı olamamışlardır. Ve gelinen noktada on binlerce ölen insan, sakat kalanlar, öksüz kalan çocuklar, eşsiz kalan kadınlar, parçalanan aileler, hınç ve nefret dolan insanlar, büyüyen kin, gözlerin kana bürünmesi. Bu muydu bizim önümüze sunulan ve adına çözüm politikaları denen çözümsüzlükler manzumesi. Bumuydu bizleri getirdiğiniz nokta diyesi geliyor insanın. Şimdi zırvadan bir tezkere ile, ne yapılmak istendiği meçhul olan bir tezkere ile, silahlı kuvvetler daha önce neler yaptı ise, yine aynı şeyin tekrarı olacağı kesin olan bir anlayışla, sınırın öte tarafında dağı, taşı bombalayacak. Dağı, taşı delik, deşik edecek ve bir nebze olsun milliyetçilik duyguları kabarmış olan toplumun, ruhunu serinletecek. Ne varki sorun çözülecekmi, aksi halde dahamı derinleşecek Görünen o ki, bu bakış açısı devam ettiği sürece, ince ve basit çözümsel ayrım yapılmadığı sürece, bu gün bu topraklarda, ölümler en acımasız şekilde devam edecek, en acımasız şekilde kin ve nefret tohumları ekilmeye devam edecek ve herkes büyük bir kin ve nefretle birbirine bakarak, büyük kent sokaklarında, etnik kökene dayalı ayrımlar şiddetlenip, fırsat yakalandığında, insanların birbirini nasıl boğazladıklarına tanıklık edeceğiz. İşte en acı durumda bu.

Terörle mücadele mi?

Teröristle mücadele mi?

Bence en önemli iki sorudur son yirmibeş yılımızın özeleştirisini yapmak için.

Son yirmibeşyılda topluma dayatılan terörle mücadele kisvesi altında, teröristle mücadele yapılarak, hiçbir sorun çözülemediği gibi dahada derinleşti. Yaşanan soruna bir ad bile konamadı. Güneydoğu sorunumuydu yaşanan sorun, yoksa Kürt sorunumuydu. Bu dahi geldiğimiz noktada fludur. Beyaz renkte değildir. Çünkü net olan hiçbir şey ortaya konmadı. Ne bir politika belirlendi. Ne bir strateji. Aslında strateji vardı, teröristle mücadelenin stratejisi. Topla, tüfekle ortaya konan bir irade ve bu iradenin son tahlilde geldiği nokta, çözümün çözümsüzlüğü idi. Buna rağmen aynı politik yöntemlerle devam ede gelen mücadele anlayışı, bütün bir hızla yola devam etti. Hal böyle olunca insanın içi burkuluyor.

Teröristle mücadele anlayışından, ülkenin ve toplumun tez elden kurtulması gerekiyor. Ne pahasına olursa olsun bu anlayış toplumu daha derin açmazların içerisine itiyor. Bu anlayış bir çözümü değil, aksine topluma çözümsüzlüğü dayatıyor. Kin ve nefret tohumları ekiyor. Hiç bir toplumun kin tutma ve nefretle beslenme lüksü yoktur. Kin ve nefret duygularının nasıl bir insanlık belası olduğu açıktır. Sorumlu mevkilerde olanların, bir nebze olsun bu noktaya dikkat etmeleri gerekirken, en küçük bir kaygı duymaksızın, insanları kin ve nefret duyguları ile dolduran politikaları, çözüm önerisi gibi toplumun gündemine otrutarak, bu davranışları ile çok ağır bir faturanın, topluma çıkmasına neden olduklarının farkında bile değiller.

Sorun, ciddi ciddi terörle mücadele olmalıdır.

Terörle mücadeleden kasıt nedir? Sorusuna gelince;

Hiç kuşku yokki terörle mücadele silahı, topu, tüfeği reddeden bir mücadeledir. Dolayısı ile bu mücadelede ekonomik yatırımlar vardır, bu mücadelede sosyal yatırımlar vardır, bu mücadelede eğitim reformları vardır, bu mücadelede kentleşme yönünde mücadele vardır, bu mücadelede toprak ağalığını tasfiye vardır, aşiret ağalarını bertaraf etme vardır, bu mücadelede töreyi yok etmek vardır. Hal böyle olunca, bu saydıklarımız çerçevesinde verilecek bir mücadele, ne toplumda kin ve nefret tohumlarını eker, nede toplumda derin yaralar açar. Aksine bütün toplumun derinden bir desteğini alır.

Aslında daha bir kısa anlatımla şöylede diyebiliriz.

Efendiler son yirmibeşyıldır terörle mücadelede neler yaptıysanız, bu gün tam tersini yapın. Emin olunki daha az acılar yaşanır, daha az göz yaşı dökülür ve eminimki bu sorun bir nebze olsun çözümlenme yoluna girer. Ama son çeyrek asırdır uygulana gelen politikalara ve stratejilere dayanarak bu mücadeleyi sürdürmekse çözüm yöntemi, bu toplumu çok daha ağır yaraların açılacağı bir dönem bekliyor.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara