Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tiyatro sevdası

Okan: ... Hafız bu senin misafir hatunların odasından gürültü geliyor sürekli. Ne yapıyor abi bunlar? İki saattir ‘kikir kikir...’ bi yazı yazdırmadılar insana. Bu kadar konuşacak lafı nereden bulurlar ona da ayrıca şaşmak lazım.

Tuncay: İşleri var oğlum. Okulun tiyatro kolu mu ne varmış işte oynanacak oyunun provasını yapıyorlar.

Okan: Anladım abi anladım. İyi de içeriden erkek sesleri falan geliyor bayağa kalabalıklar herhalde.

Tuncay: Olabilir abi gayet normal yani. Ne o? Yoksa ‘mahallenin namusu’ durumlarına mı girdin.

Okan: Yok be oğlum, benim isyan ettiğim şey gürültü sadece. Hem tiyatro çalışacaklarsa bizden de yardım isteyebilirlerdi yani sapları eve doldurmaya ne gerek vardı.

Tuncay: İyi de babacan onlar oyundaki rol arkadaşları. Hem ne yapsınlar bizler varken sokakta mı çalışsınlar? Üstelik sorarım sana hangi engin tiyatro bilginle onlara yardım edeceksin ki? Say bakalım bana kaç tane tiyatro oyunu seyrettin hayatında.

Okan: Şeyi seyrettim işte. ‘Asiye nasıl kurtulur’. Sonra çocukken öğretmen bütün sınıfı ‘Sevimli orman’ diye bi oyuna götürdüydü ona falan baktım yani. Hem ben canlı canlı insanlar karşılarımda rol yaptıkları zaman kendimi mahcup hissediyorum be abi. Tiyatroyla aramı bozan biraz da bu.

Tuncay: O zaman bu saçma mantığa göre futbol maçı da izlememen lazım. Futbolcular meşin yuvarlağın peşinde koşuştururken kendini mahcup hissetmiyor musun?

Okan: Futbol farklı abi. Öhüm!... Zamanında bizde oynadık biliyoruz yani. Köy hizmetleri sporun minikler kategorisinde yedek kaleciydim ben. İki senelik hizmetim var benim.

Tuncay: Hem miniktin, hem de yedektin ha. Ehe ehe... Ulan ne adamsın ben de bir şey diyeceksin sandım... Hadi şu çocuklara çay falan demleyelim sonuçta sanata destek vermemiz lazım sen de git Seferoğlundan biraz kuru pasta, kurabiye falan al.

Okan: İyi anasını satayım. Oldu olacak bi de su baklava açalım elin saplarına. Bana ne abi.

Tuncay: Hadi hafız. Söylenmeyi bırak. Herkes böyle umarsızca davranırsa bu ülkedeki tiyatro gişelerinin önünde nasıl kuyruk oluşsun ha? Sanatsız bir toplumun hali nicedir? Sorarım sana.

Okan: Tamam anasını satayım. İyice maymuna döndük çoluğun çocuğun elinde be.

...

Sarp: Selam hocam! Oyunumuzun provasını izlemek ister misiniz? ilk izleyiciler siz olacaksınız bak. Valla büyük şans.

Okan: Sağol be birader. Biz pek anlamayız bu işlerden yani, zahmet etmeyin boşuna.

Sarp: Canım daha iyi ya işte. Oyunumuzun geniş çevrelerce anlaşılmasını istiyoruz biz de.

Mahinur: Ay hadi arkadaşlar ya. İzleyiverin iki dakika.

Okan: Eh madem çok isteniyür. Tuncay gel gari tiyatro seyredeceğiz.

Tuncay: Geldim abi geldim. Bu oyun nevrotik unsurlar taşıyan bir Tragedyaydı değil mi? bayılırım abi böyle oyunlara ben. Şuraya ilişip seyredelim biz. Evet arkadaşlar başlayabilirsiniz.

Okan: Seyret işte oğlum ahkam kesmeyi bırak.

Özge: Şşştt...

<ı>Mahinur: ‘oh Bruno! Korkuyorum, kilitleniyorum adeta. Bu ak saçlar bana mı ait? Ben miyim ölesiye korkan aynalardan? Hala nefes alıyor olmam ne kadar garip... Sesim bana uzaklardan gelen ağıtları andırıyor. Bruno.. Bruno... beni duyuyor musun sevgilim...’

<ı>Sarp: ‘Şimdi konuşma... Simdi sessizliği dinleme zamanıdır. Karanlık bir ışık huzmesinin sonundayız leydim. Bu karanlık bizi yutmamalı. Oh aman tanrım. Bu kaçaklık onuruma dokunuyor. Oysa böyle mi olmalıydı. Şövalyelik yeminim boğazıma geçmiş yağlı bir urgan gibi sarsıyor beni. Peki babamdan aldığım bu kahramanlık kılıcı... Bağımsızlık adına savaşması gereken bu kutsal kılıç kınında kanıyor adeta... Gitmeliyim leydim, bu savaş benim ve halkımın onur savaşıdır’

<ı>Mahinur: ‘Evet Bruno... gitmelisin sevgilim... Tıpkı diğerleri gibi. Tıpkı bütün kahraman şövalyeler gibi sen de gitmelisin. Kılıcın kınına bir daha girdiğinde kuzeyden uçuşan büyük kuşlar bağımsızlığın haberlerini getirmeli, Vali Hanrey ve onun kalp taşımayan uşakları artık hak ettikleri cezayı almalılar’

Sarp: ‘Kuzeyden akan ırmaklar bağımsızlık uğruna dökülen kanlarla yıkanacak leydim... Ben büyük güllelerin, barutlu topların, dev ateş sarmallarının üzerine kılıcımla gidiyorum. Geri bıraktığım onur bir ömür boyunca sana yetecektir, elveda sevgilim’

Mahinur: ‘Yolun açık olsun’

Okan: Ühü ühü... Yaşasın tam bağımsızlık! Kahrolsun emperyalizm... Hanrey gibilere ölüm.

Tuncay: Valla tebrik ederim abi, ne güzel canlandırdınız hadiseyi. Yani bir de kostümle falan izlesek bayılacağız demek ki. Alkışlamak istiyorum tutmayın beni. Tapır tapır tapır...

Sarp: Valla Mahinur ilk izleyicilerimiz böyle yamulduklarına göre bu oyun büyük beğeni toplayacak demektir.

Okan: Gel biraderim tebrik edeyim seni. Bütün iyi oyuncular bir melektir benim gözümde. Ulan aklıma bir dize geldi gidip yazayım bari. Mavinur hanım sizi de tebrik ederim yani.

Mahinur: Özge ne dersin şurada küçük bir piyanist rolu var onu da Okan’a verelim mi? hem oyunda piyano çalar. Gerçi günlerdir daha adımı bile doğru söylemeyi öğrenemedi ama.

Özge: Valla ne bileyim, olur herhalde. Sana uyar mı Okan?

Okan: Becerebilir miyim? Ver bakem şeyi...senaryoyu.

Sarp: Şimdi hocam oyundaki piyanist sahnesi valinin krallığın onuruna verdiği bir davette geçiyor. Rol son derece yalın bir rol.

Okan: İyi de ben ilke olarak...

Sarp: Krala bağlılık yemini edilen bir sahne var orada kraliyet marşı canlı olarak oyunda çalınacak.

Okan: Ben kıvıramam herhalde bu işi, yani sağ olun ama dilim falan sürçer benim hem böyle fırlama elit işlerden Tuncay daha iyi anlar. Öyle değil mi babacan?

Tuncay: Oğlum adamlar sen de bir Yakınçağ Avrupası fiziği gördüler demek ki o yüzden teklif sana geldi yani. Çık aslanlar gibi oyna rolünü. Ehe ehe. Çok naz yaparsan başkasını bulurlar bak.

Okan: O dediğin iyi bir şey mi hacı? Yakınçağ Avrupası falan. Aman neyse be oynuyorum babalar. Hayat bir tiyatro sahnesi zaten ama kredi kartın yoksa kostümleri taksitle alamıyorsun.

Yazarın notu: Her kuşu şeyettik bi kaldı leylek!

Okan Ünver

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..