Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '22

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Tohumculuğumuzun Geleceği

Tohum ve tohumculuğun önemi yadsınamaz. Bu, geç de olsa son yıllarda gıda endüstriyellerimizce kavranmıştır. Nitekim bir bisküvi firmamız amaca uygun buğday çeşitlerinin saptanması-geliştirmesi için yoğun bir ıslah programı başlatırken, diğer bir ayçiçeği yağ firması daha uygun çeşitlerinin peşine düşmüştür. Özel sektörün özellikle farklı ekolojilere uygun, yağ verim ve kalitesi yüksek çeşitlerin geliştirilme ve ıslahı için ARGE birimlerini devreye sokmaları yeni değildir. Bu tür gelişmeler, ülkemizin tohumculuk stratejilerinin belirlenmesinde de yararlı olacaktır. Çünkü tohumculuk konusunda kamu-özel sektör ve üniversite iş birliği için henüz bir adım atamadık.

Uluslararası tohum firmalarının birçoğu mısır, ayçiçeği gibi hibrit (F1) tohum üretimini ülkemizde yapar. Bunda ekolojinin uygunluğunun yanında, çiftçimizin tohumluk üretim kültürüne sahip olması etkili olmaktadır. Tabiiki bu olayda kazan-kazan felsefesi devreye girmektedir.

Katma değeri yüksek tohum ve tohumculuğun ülkemizdeki geleceği çok iyi irdelenmelidir. Dünyada hızlı gelişen tohum ıslah tekniklerinden başlayarak, ihracat potansiyeline kadar birçok konu, stratejilerinin belirlenmesinden planlamaya, projelendirmeye, yasal düzenlemelere yön verebilecek uzman kadroların bir araya gelerek yol haritasının belirleme zamanı gelmiştir.   

2019 verilerine göre dünya ticari ve ticaret dışı (çiftçinin kullandığı) tohum pazarı 62 milyar dolar civarındadır. Bu meblağın üçte biri iç, üçte biri dış ticarete yöneliktir. Ticaretteki tohumun %42si transgenik yani GDO tohumdur. Türkiye dünya tohum pazarında takribi 800 milyon dolarlık ciroyla 11. sıradadır. Tohum ihracatında ilk 20 ülke arasında adı geçmemekle birlikte ithalatçılar sıralamasında yine 11. sıradadır.

Bitkisel üretimde tohum, fide veya fidanla yola çıkılır. Tabiiki bunların genetiği, hedeflenen, adı belirlenmiş çeşide ait olmalıdır. Bunun başlangıcı bitki ıslahı ile uğraşan kamu, özel sektör ve üniversitelerde ıslah edilip, tescil edilen çeşit-genetik hatlardır. Değişen çevre ve hastalık-zararlı ortamı için her ülke çiftçisine yeni çeşitler sağlamalıdır. Bu çeşitler melezleme, mutasyon, hibrit çeşit geliştirme gibi yöntemlerle ıslah edilir. Çeşidin önemini şu iki olay daha iyi yansıtacaktır:

1:  Brezilya tüm ülkede pazarlanmak üzere uluslararası bir firmaya bir çeşit ısmarlamıştır; 

2: Pakistan da acil gereksinimi nedeniyle, ücretsiz olarak tohumculuk firmalarına dağıtmak üzere, yurtdışından tek bir hat-gen satın almıştır.

Kuruluşları 19.yüzyıllara dayanan batı bitki ıslah firmaları, tohumculukta hep ön saftadırlar. 1980’li yıllarda tohumculuğun özelleşmesi ile başlayan Türk özel sektör tohum firmaları oldukça yeni kurulmuş, küçük veya küçük-ortaişletmelerdir. Buna karşın Tarım ve Orman Bakanlığının (TOB) araştırma enstitüleri yeni çeşit geliştirme konusunda oldukça başarılıdır. Günümüzde mevcut tescilli tarla bitkileri çeşitlerinden %25’i, meyve çeşitlerinde %49’u ve sebze çeşitlerinde de %4’ü bu kuruluşlara aittir. Bir enstitü dünyada ilk defa 3 adet çekirdeksiz limon çeşidi geliştirmiştir. Tarımsal Araştırma Enstütülerinin ıslah ettikleri yerli çeşitlerden: Sudan, Suriye, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan’a (4) buğday; Tacikistan, Sudan, Benin ve Suriye’ye (4) pamuk; Romanya, Rusya ve Fransa’ya ayçiçeği; Suriye, Bulgaristan, Romanya, G. Kıbrıs, Ukrayna ve Rusya’ya (3) nohut; Bulgaristan (4), Makedonya (3), İspanya (2), Ukrayna (3), Rusya’ya (2) çeltik çeşidi satılmıştır (parantez içleri satılan çeşit sayısını göstermektedir).

Türkiye pamuk tohumculuğunda da oldukça aşama yapmıştır. Ülkemizde ekilen 42 tescilli ve koruma altına alınmış çeşitten 26’sı Tarımsal Araştırma kuruluşlarına, 12’si özel sektöre, 4’ü yurtdışı kuruluşlarına (İkisi Üniversite) aittir. Bir ıslahçı firmamızın geliştirdiği üç pamuk çeşidinin (MAY455, MAY505 ve MAY344) ABD’de tescillenip koruma altına alınmış olması da ilginç olsa gerek[1][2]. Türkiye’de tescilli bir pamuk çeşidi de Benin, Sudan, Suriye ve Tacikistan’a satılmıştır.

Burada “çeşit” ve “tohum” satışının farkını açıklamakta yarar var. Çeşit satışında ıslahçı hakları-royalite söz konusudur. Yani satılan çeşitte, çiftçinin ekip ürettiği üründen belirli bir oran ıslahçısına, yani ülkemize döner. Eğer bu gelişmeler sürdürülebilirse, yurt dışı pazarlar, daha yüksek bir çeşit ihraç potansiyelinden söz edebiliriz. Çünkü 11 Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkelerinden hiçbiri tarımsal araştırma yatırımlarını Birleşmiş Milletlerin önerisi olan, tarımsal gelirin %1’ini araştırmaya yönlendirmemiştir. Aynı durum Ekonomik İş Birliği Teşkilatı (ECO, Afganistan, Azerbaycan, İran İslam Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan Cumhuriyeti, Pakistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan)ülkelerinin birçoğu için de geçerli. Yani yeni Türk tarım ürünlerine ait çeşitler için potansiyel ihracat noktalarıdır. Bu ülkelerde tohumculuğun gelişmesini engelleyen ana sorun, vergi sistemlerindeki aksaklıklar ve tohumculukta en önemli konu olan ıslahçı hakları sorununun çözümlenememiş olmasıdır. O nedenle de komşularımız ÖZEL SEKTÖRÜ ARGEye yeterince yatırım yapamamıştır. İşte komşularımızın bu durumunu tohumcularımız fırsata dönüştürebilir.

Türkiye son yıl verilerine göre 170 milyon dolara ulaşan ihracatı ile orta doğuda, tohumculuğu hızla gelişen bir ülkedir. Yukarıda örnekleri verilen “çeşit” (ıslahçı hakları!) ihracatına başlayan Türkiye, geliştirilecek stratejilerle, komşularının tohum tedarikçisi olabilir. Yeter ki, bu konuda kendi ARGE’mizi zekice yönlendirebilelim.

O nedenle tohumculuğumuz acil yeni stratejiler gerektiriyor çünkü:

1: Birçok tohum firması tescil ettirdikleri-koruma altına aldırdıkları yabancı çeşitler için yıllardır milyonlarca dolar royalite- ıslahçı hakları ödemektedirler;

2: Batıda tohumculuk firmaları, gereksinim duyulan gen kaynaklarını üniversitelerden, ticari kuruluşlardan sağlayabilmektedirler. Ayrıca kamu tarafından desteklenmektedir. Bu amaçla oluşturulan kamu-özel sektör üst kuruluşları gereksinim duyulan anaç-ebeveyn genotipleri, gen-genom analiz sistemleri ile elde ederek tohumcuların hizmetine sunmaktadırlar.    

3: Klasik ıslahta 1970’lerde ıslahçı, yıllık verim artışında %3 oranında başarı sağlarken bu oran günümüzde sıfıra yaklaşmıştır. Bu da klasik ıslaha alternatiflerin aranma zamanının geldiğinin işaretidir. İşte bitki ıslahında süreyi dört yıla indiren CRISPR gibi yeni bitki ıslah tekniklerinin ülke tohumculuğuna kazandırılma zamanı gelmiştir;

4: Dünyada tarımsal araştırmalar çok disiplinli olarak yürütülmektedir. Bitki ıslah zincirine moleküler ıslah laboratuvarlarının da devreye sokulması gerektirmektedir;

5: Tohumculuk firmaları sayıca çok, çoğunlukla yeni kurulmuş, küçük veya küçük-ortaişletmelerdir. Batının köklü firmaları ile rekabet edebilmeleri için, bu firmalara kol-kanat gerecek bir çatı kuruma gereksinim büyüyor. Özellikle tohumculuktaki Ortadoğu’daki lider pozisyonunu sürdürebilmesi için yerli firmaların genetik materyal gereksinimi acil yeni çözümler beklemektedir!

6: Tüm bu bağlamda kurumsal bir çatı örgütünün oluşturulması kaçınılmaz görünüyor;

Burada kamu, üniversite ve özel sektörün bir çatı altında toplandığı, Brezilya’nın EMPREPA[3]benzeri bir “Türkiye Tarımsal Araştırma Kurumu” oluşturulması yerinde olacaktır.

3. Tarım Orman Şurası 18-21 Kasım 2019 tarihler arasında Ankara’da gerçekleştirildi. 300’den fazla hedef ve stratejinin belirlendiği Şura’nın Sonuç Bildirgesi yayınlandı. Bildirgede kararlar 60 maddede toplanmıştır. Bu yazıyı ilgilendiren 28. madde “Ar-Ge ve inovasyonda kaynakların daha etkin kullanılması için kamu, özel sektör ve üniversiteleri de kapsayacak yeni bir kurumsal altyapının oluşturulması” şeklindedir.Bu karar Türk tohumculuğunun çıkış noktası olabilir.

Yarının sektörel programları şekillenirken, bu ve benzeri öngörülerden yola çıkmak zorundayız.

Nazimi Açıkgöz



[1]http://blog.milliyet.com.tr/tohumda-ortadogu-liderligi/Blog/?BlogNo=621548

[2]https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2020/06/21/turkiye-ve-komsularinda-tohumculuk/

[3]https://nazimiacikgoz.wordpress.com/2019/03/17/brezilyada-tarimin-yukselis-sirri-arge/

 
Toplam blog
: 145
: 432
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik ..