Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '08

 
Kategori
Turizm
 

Toprağımın öyküsü

Toprağımın öyküsü
 

KALKINIRKEN


Bir akıl hastası telefon rehberini alıp doktora roman yazdım diye imzalayıp vermiş ya;bir diğer alternatifi de ben uydurmuştum, Dr. Richard Kimble zamanında ilk dizilerin bitmez bölümlerinde; Bir hasta devamlı yazar dururmuş ben gibi , elinden kalem düşmezmiş. Dr. merak edip ne yazıyorsun dediğinde ; Roman yazıyorum bakın;

-dıgıdık, dıgıdık dıgıdık, dıgıdık(on parmak çalışanlara egzersiz tavsiye edilir)

Bir müddet sonra , hasta doktora gelir ve romanının bittiğini söyler. Doktor ilk kez bu romanı merak eder. Tüm sayfalar dıgıdık giderken en son sayfaya kocaman bir ÇÜŞŞŞŞŞ yazmıştır.

Bu romanın adı ne peki?

SONSUZ TAKİP efendim;

Hepimizin bir benzerini bildiğini sandığım bir fıkrayla başlamak istedim. İçimden gelenleri aktarmak bu gibi bir yazı dizisi haline gelebilir.

Çevremde kimle dedikodu harici bir görüş paylaşmaya kalksam, aman canım böyle gelmiş böyle gider deyip lafımı ağzıma tıkıyorlar. Böyle olunca da kendi kendimle konuşan biri olup, teşhisimi de koyuyorum. Uçuk kaçık hayalperest ve olmayana ne kadar ergi metodu varsa uygulayan kişi anlamında kullandığım Ütopik;

Bir lunaparkta dönen prenses gibi, Torosların eteklerinin kıvrımlarında saklanmış yeşille mavinin sevişmesiyle kızıl ve sarı meyveler veren renkler cümbüşü içinde doğa ve doğal insanlardanım..Akşamüzeri çevreye yayılan ıhlamur , portakal çiçeği, fulyaların kokusuyla sarhoş olduğum belde.Küçük , arıtma, yalıtma bilmeyen kulübem.Tarlam ile içtiğim aynı olan suyum, Çıplak ayakla basıp kendimi nötrlediğim şifalı toprağım, Akvaryuma özlem duymadan içindeki balıkları zevkle seyrettiğim denizim.Üzerinde deniz kabukları ve taşları toplayıp heykeller yaptığım kumsalım.Sütünden.yağından, yoğurdundan, peynirinden çeyizimi hazırladığım sarıkız, karatavuk vb. henüz çiftliğime ünlüler dolmamış.sebzelerimin üzerlerine kireç tozu, köklerine atık sular karışmamış bahçelerim.Uyanmak istemediğim bir rüyadaydım.

Rüyaları ruhsal ilim ve bilimlerde incelerken.madde masumdur sanki.Rahmani , cismani, şeytani , insani diye gider durur..Oysa çoğu zaman kendimizi uykuda sanıp gördüğümüz rüyayı kendi isteğimize göre uzatmaya kalkarız.Bunu keşfettiğim zaman sevdiklerime geç kalmanın bir özrü olarak “senden ayrılmamak için geç uyandım”derdim.

Rüyaları uykuda bırakıp.düşler ülkesinden uyandığımda çevremde gördüklerimin gerçek olmamasını istediğimden tekrar uyumaya mı çalışmalıydım.Hayat denilen fenomenin uyku ile uyanıklık arasında bir düş olduğunu düşünerek.Ruhsal yönümü bırakıp öyküme devamla;

Babam bir gün bize artık tarlaya fazla çeşit ekmememizi söylemişti.Anam durur mu?Yine ne bulduysa tere marul, soğan sokuşturdu köşelere.Ama artık satacak kadar çok değildi.Deli dana bahanesiyle önce sarı kızdan başladık satışa.Sonra karatavuk satılmadan hastalandı gitti.Böyle olunca, ahırda , kümeste söküldü.Bağımız bahçemizde epey yer açılmıştı.

Bir sabah gürültüyle uyandık.Komşunun tarlasının içinden yol kazıyorlardı.Kadastro geçiyormuş.Elektrik direkleri ve telleri döşendi.Ne sevindik .Elektriğe kavuştuk.Zaten oradan buradan sanayi adıyla çekilen bir sürü kablo vardı .Sanayi olmadığı halde evler niye bunu kullanır diye sorardım ama fazlada akılları ermezdi kimsenin .parasızlıktanmış der geçerlerdi.

Sonra ellerinde tapularla köylüler ve belediyeler arasında bir trafik başladı.Birlik ve beraberlik içinde çalışkan kişiler, önce hafriyatçı, sonra müteahhit, sonra da emlakçı, sonra otel sahibi, sonra turizm işletmecisi, sonra da hayırsever vatandaş oldular.

Bitişik bahçeye 16 katlı inşaat yapılırken, cazip gelen tekliflere kapılıp zaten mahsuller de randıman vermeyince annemin de yorulmasını istemeyen babam anamla kendinin dedemin dedesinin nesi varsa toplayıp veriverdi bir müteahhide.Köşeyi döndük mü sandınız?Para yoktu ki ortada.Sadece kağıtlar, sözleşmeler, kılıfına uydurulan formalitelerEn çok üzüldüğüm ise , babamın kendi yerinde beş parasız vaat edilen daireleri alana kadar kapıcılık ve bekçilik yaparak , inşaatlarda çalışması ve aneminde işçilere karavana pişirip temizlikçilik yapmasıydı.

İlerde rahat edecektik ya, Daireler yapılacak, satılacak.Bu arada iki kez müteahhit değişti şartlarla birlikte.Kimi kapılara haciz koydu kimi kerestelere..Bir iflas trafiği , mahkemeler, kavgalar dövüşler.Bu uğurda can veren müteahhitler.Sonu güzel olacaktı.

Bakıyordum çevreme Torosların tepesinden, dişim ağrıyordu baktıkça, Palmiyeler , hurma, kauçuk ağaçları , muz bahçeleri yerine beyaz betondan dizili dolgulu dişler gibi sırıtan

Binalar diziliydi sahillere, kumsallara..Kalkınıyorduk.Turizme hizmet amaçlı .Derler ya ahir zamanda bina ile zina çoğalacak diye.Ahir zamanı arzularcasına, Ama insanlar ölümle dengelendiği gibi, zinalar da yasalarla, binalar dengelenemiyor yani artış sayısı fazla.Böyle olunca da toprak silkeleyip atıveriyor bazen içindekilerle birlikte.

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..