Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '08

 
Kategori
İnançlar
 

Tesadüf mü?

Tesadüf mü?
 

AĞAÇ,İNSAN,YEŞİL VE TASAVVUF


İÇİNDEYMİŞİK YEŞİLMİŞİK SAZMIŞIK

Birden aklıma bu şarkı geldi.Aslında o kadar çok yeşillerle doluyuz ki .Yeşili kimler yazmadı , kimler çizmedi, maviyi sevgiyle kucaklar doğada yeşil.Bir düşünürümüzün sohbetinden yola çıktım yeşile doğru

Yeşilin hangi suretlerden nasıl yansıdığını araştırıp , , onun Güneşin rengi olduğunu bildirmiş.Nedenini ise baharda tüm dağların , taşların kendini yeşil bir örtüyle kaplaması olarak açıklamış .sn .Nusret Osmanoğlu mana açısından diyor ki;

Bir kuru dal, İlkbahar gelende, yeşil yapraklar açar, eğer köküne su yürürse

Bu söz beni günlerce tefsir bağlamında düşündürdü.Çünkü Kuran’ı sadece hatim olsun diye alelacele okumayıp, bir ayet üzerinde üç gün düşünürüm.Ve mutlaka biri çıkar karşıma ve kafama takılanın sebebini hiç bilmeden açıklar.Bende o kişiyi bana vesile kılana daima şükrederim

.Böyle bir günümdeydi işte.Çevremde insanlar maviye sevdalandım deyip duruyorlardı.Mavilerin çokluğu karşıma çıkınca , hatta bir de bu lakaplı birinin derin duygularını okuyunca fark ettim.Yeşile takmıştım o gün .Sahilde oturuyordum.Yanımdan bir araba ağır ağır park yeri arıyordu.içindeymişik yeşilmişik sazmışık..Yerimde kalakaldım nefesimi tutarak, tesadüf demedim , çünkü kendimce değerlendirmelerimde etki tepki, neden sonuç gibi ilişkilerle ilişkim oldukça fazladır.Her zaman derim ki tesadüf diye bir şey yoktur.Her şey bir düzen ve neden dahilinde yaratılır.Bu yüzden bazı kati kuralcılarla ters düşerim.Bana kaderiyeci derler.İlle bir şeyci olmam lazımmış gibi.Ama kişi kendince değil karşısındakinin anladığınca anlaşılır kelimesini her gün söyletmek zorunda bırakırlar beni

Yeşile takıntım böyle başladı. Nereye gideceksen o bileti alırsın tabi ki Bir ayette “altından ırmaklar akan ağaçlar “Buyrulmuştu , bunu bir türlü anlayamamıştım.Çünkü ırmaklar altından bir ağacın nasıl akar bilememiştim.Ağaç olarak aldığım için

Mevlana Celaleddin Rumi nin bir sözü geldi aklıma “Hamdım, piştim, yandım”Bir meyve düşündüm önce ağaçta eh yasak olanı da vardı ya , hatta elma tasvir ederlerdi inadına .Manadan bakmış Mevlana, Yemiş ham olarak ağaçta başlar, güneş ile pişer .Sonra ise hamlık gider olgunlaşır.Güneş i sever Allah dostları.Güneş olmasa görünür mü ağaçlar ve meyvaları?

..Güneş ;Muhabbettir.Muhammed’dir (S:A:V), tasvirlerde .Ağaçtaki yemiş ham iken ilk yaratılış halidir.Hiç bir gıda değeri yoktur, zaten yenmez.Ağaçtaki yemişi nefis olarak ele alınca, ilk kemale erme safhalarında ki havaların ısınması yani pişme, köklere su yürümesi , yani Allahın inayeti ile Hakkı bilme yolundaki ilim , irfan donanımları, ve yeşil , çekirdekten ve yemişten kaynaklanan süre ile olgunlaşma süreci denen hayat.Hayat ağacı geldi aklıma .Neden şecerelerde hep bir ağaç ve meyvelerle tasvirler yapılmış asırlardır, anladım.

Yapraklar bir ay içinde kemale ermesine rağmen, yemişin olgunlaşması uzar.Bir anlamda da Yeşillik;Erkek ve kadın arasında nikahlanma sonucu birbirlerine olan şehevi arzununda bariz temsilidir demiş düşünür.Şöyle bir başımı kaldırdım kitaptan .yeşil ışıkta bu yüzden mi geçiliyor diye sordum Mevlana Hz.lerine..Deli mi dediniz?Evet .Bir öğreti okurken eğer beni tefekküre daldırıyorsa , sanki o kitabın yazarıyla sohbete dalar gibi okurum.Okumanın belki bana göre uyarlaması bu .Deneyin. kitabı değil yazarı tutun elinden , gel bakalım ne diyorsun anlat deyin .Ne kadar iyi ve zevkli bir serüven yaşayacaksınız.Arada sohbete dalarken bu arada gözlerinizden hayalinize açılan ufuklarda ,

Artık çözmüştüm kafama takılan soruyu, demek ki bu ağaç başka ağaçtı.ve altından akan ırmaklarda başkaydı böyle olunca.Akşam üzeri arkadaşa uğradım .Bana bir hikaye anlattı.

-Adamın biri arkadaşına , gel seni camiye götüreyim demiş.Arkadaşı da;

-Benim camiye gitmediğimi biliyorsun, dalga mı geçiyorsun;.

- evet ama nedenini merak ediyorum .

-Ne bileyim olmuyor işte, pantolonumun ütüsü bozuluyor, diz üstü çökemiyorum , iz yapıyor.İş yerinde öyle dolaşamam ,

-Bunun için Cuma günü bari katlansan,

-Giyimimde özellikle yeşil elbisemin hep düzgün olması gerektiğini biliyorsun .Resmi kıyafet bu.Her gün yeşil elbise giymekten başka çarem de yok.Böyle camide yeşillerle görülmek istemiyorum.

Arkadaş bu hikayeyi anlatırken o gün yeşil serüveninin bitmediğini anladım.Tesadüf olmadığını biliyordum çünkü.Düşüncelerimde yarattığım varlığa dönüşüp tezahür ediyordu .

Arkadaşım rengimin kızardığını fark etmiş ki kesti , ısrarla devam etmesini söyledim.

Adam sormuş;

-Peki hiç camiye gitmedin mi?

-Çocukken dedemle birkaç kez gitmiştim.o yaşlarda yeşil üniforma zorunluluğu yoktu ve dizlerimin düzgün olması gerekmiyordu.Ama artık gidebileceğimi sanmıyorum.

Adam şaşırarak tokalaşıp ayrılmış arkadaşından.İki ay sonra arkadaşını aradığında camide demişler.Adam koşmuş o camiye Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyormuş, Üzerinde yine yeşiller varmış .Adam kısık bir sesle ;

-Hani hiç camiye gelmeyeceğini düşünmüyordun?, . Demiş.Cevap veren olmamış .çünkü arkadaşı yeşil örtünün altında imiş…

Akşam eve döndüğümde bir şiirle hüzünlendim.Ayva sarı , Nar kırmızı , Sonbahar..

Ama renkler cümbüşüm ve tesadüfler zincirim bitmedi.Çünkü o gün haberlerde bir adamın ağaç olduğunu öğrenince ;O gün ağacı ve meyveleri insanla bağlaştırma gibi düşünceler aklıma geldi. karelerimi yerlerine oturtmaya başladım.Ve bununla ilgili olan esinlenmelerimi diğer kısma bıraktım..Sıkmak değil amacım ve vaiz de değilim.Ama bir günün içinde bu kadar olayı yaşayınca paylaşmak istedim..

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..