Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '08

 
Kategori
Aile
 

Torunuma

Torunuma
 

vatan


Eski deyişle müruru zamana uğradı.
Eski çok eski dediklerimiz
Çoğunun defterden silindi kayıtları
Aslında onlar özümüz, gençliğimiz sevdiklerimiz.

Küçüğüm sana uzun zamandır yazamadım, çok da özledim bilesin. Aslında insanın içinde hep var olan ama sabırla bekletilen duygular bir bakarsın kalpte ki görünmeyen sığınaklarından taşar gözlerde sel olur. Varsın taşsın. Özlemek bile güzel duygudur. Yaşadığını anlatır insana.Dolu, dolu sevmesen, sevenlerin olmasa neyi, kimi özleyeceksin ki.

Aslında ayrılık zordur acıtır.Ama hayat istediklerimizi, beklentilerimizi bize sunmaz çoğunlukla.O kendi yolunu çizmiştir çoktan.Ama sevgi yer mesafe zaman tanımaz.Gerçekse inatçıdır.vazgeçmez.Ve sevilen mutluysa, sen de mutlu olursun hasrete inat.

Ya vatan sevgisi.O bambaşka bir duygudur.yaşamın bile değersiz kalır onun yanında.Aksi olsaydı anneler, babalar evlatlarını, kadınlar eşlerini, kardeşlerini askere savaşlara nasıl yollardı ki.Keşke kavga savaş hiç olmasaydı dünyamızda.Bize armağan verilen kısacık bir zaman dilimini birbirimizi üzmeden, yok etmeden mutlu huzurlu sevgi dolu geçirebilseydik.

Savaş dedim de.Benim doğduğum yıllar ikinci dünya savaşının sonlarına rastlar.Ekmeğin, şekerin vesikayla alındığı yıllar.Sonra 1952 de demokrat partinin Amerika ile balayı devrini yaşarken sırf onlar için dünyanın bir ucu Çin'e yolladığı evlatlarımız. kaybettiklerimiz için çektiğimiz yürek yangınları.
Bir de Kıbrıs davamız vardı.Gençliğimizde meydanlar da! ya istiklal ya ölüm! diye az bağırmadık.Sonrası da ihtilaller ve terör.

Ama bizden iki nesil öncesi çok acılar çekti bir tanem.Şimdi üstün de oturduğumuz bu topraklar için neler çekildi, ne şehitler kanlarıyla suladı bu vatanı. Geçmişini unutanın geleceği de olmaz.Bu millet Ata' sıyla bir bütün olup neler pahasına bize armağan etti bu güzel yurdu.
Makbule.

Makbule Sinop'ta doğdu.O zamanlar Sinop, Kastomonu eyaletine bağlı, zümrüt yeşili ormanları, masmavi deniziyle sakin küçük bir Osmanlı kasabasıydı.
Eyalet jandarma komutanı Ali paşanın güzeller güzeli kızı olarak, binsekizyüzlü yılların sonuna doğru yaşama merhaba dedi.Sinop'un ünlü hapishanesinin bitişiğindeydi evleri.o koca duvarlara inat iki katlı evlerin de serpildi büyüdü.
Kadın hakları diye bir kavramın olmadığı, bir dönemde kızını okutan, müzik ut dersleri aldıran bir aileye sahipti.

Makbule'nin genç kızlık dönemi koskoca Aliye'i Osmaniye'nin çöküş zamanlarına rastlar.Yüz yıllardır sahip olduğumuz topraklardan uzun zamandır tehlike sinyalleri geliyordu. Bütün millet tedirgindi.İtalyan'lar güney de Trablus ve Bingazi'ye asker çıkarmıştı.Osmanlı ordusu oraya yönelince, Trakya baş kaldırdı.Bulgaristan İtalya ile işbirliği yaptı.Karadağ, Sırp'lar, Arnavutluk devreye girdi. Yunanistan bunu fırsat bilip ayrı bir kanat oluşturdu. Osmanlı o azametli büyük imparatorluk bütün gücünü kaybetmiş, yaralı bir aslan gibi dört bir yanından vurulmuş, son ölümcül darbeyi bekliyordu sanki.

O zamanlar kız erkek arkadaşlığı, flört gibi kavramlar yoktu.Zamanı gelince kızlar ailenin uygun gördüğü bir kocaya verilirdi. Kazara birbirini görüp aşık olanların çoğu da kavuşamazdı zaten.O devre göre aydın bir kasaba sayılan Sinop! da bile.Düşün yirminci asrın başları.

Makbule'de bundan nasibini aldı. Genç bir zabitle ne olduğununu anlamadan nikahlanıverdi Bir ömür yaşayacağı adamın yüzünü nikahta görmüş, düğünü beklemek için de baba evine geri dönmüştü.
Balkan savaşıda tam o arada çıktı.Daha elini bile tutmadığı kocası harbe gidiyordu Kocası limanda vedalaşırken ilk defa öptü onu yanağından.
Makbule bir dolu kadın gibi acı merak, hüzün içinde beklemeye fırsat bile bulamadan aldı nikahlısının şehit haberini.Küçücük kasabada gün geçmiyordu ki zaten bir şehit yaralı haberi gelmesin.Acı müşterekti.Vatan ağlıyordu.Düşman Çatalca'ya dayanmıştı, Yürekler korku, merak, içindeydi.
Balkan harbi daha sona ermeden, binlerce şehidin kanı kurumadan, yeni kara bulutlar geliyordu Avrupa'dan.Balkanlar elimizden gitmiş, yenik Osmanlı yeni yeni tuzakların içine çekiliyordu acımasızca.

Tam bu karmaşa, ve acılar içinde aşk geldi çaldı Makbule'nin gönül kapısını. Bende kendi yaşamımda çok gördüm bebeğim. Acıyla çıktığın bir çok kapı yeni ümit kapıları açabiliyor insana.
Yağız kara gözlü sevdiğiyle vakit geçirmeden evlendiler.İçleri buruktu ama mutluydular.Tabii ülkenin bu durumun da ne kadar mutlu olunursa Beraber oldukları bir kaç ay rüya gibiydi.Ama kader o yılların insanları için hiç de iyi şeyler düşünmüyordu.

Balkan harbi yeni bitmişti, ama yine kötü haberler geliyordu her taraftan.Vatan gidenlerine ağıt yakıyor, İstanbul uyuyor, Anadolu kaynıyordu.
Birinci Dünya savaşı... Masa başında vurulan yumruklar volkan gibi patlamış, milyonlarca mermiye dönüşüp binlerce kilometreye ulaşmıştı çoktan.
'26 TEMMUZ 1330 fırkanın emriyle yazıcı olarak aynı gün Şarkışla'ya duhulunuz arzolunur.

Makbule daha doyamadığı sevdiği erkeğini içi kan ağlayarak yolcu etti savaşa bütün Ayşe'ler Fatma! lar gibi.
Kocasından ilk haberi aylar sonra aldı.Şarkışla'dan Trablus'a geçecek ve Mustafa Kemal paşanın öncü birliğine katılacaktı.Sinop'da savaştan nasibini almıştı. Kasabada hemen, hemen hiç erkek kalmamıştı.Daha Balkan savaşlarının yaraları sarılmadan bu vurgun yıllarca sürecek ve makbule gibi binlerce kadını yalnız, çaresiz acılar içinde bırakacaktı.

O zamanlar iletişim böyle değildi ki birtanem.Haberler aylar sonra geliyordu
İkinci haber kızını doğurduktan bir ay sonra geldi. Sevdiği adam Trablusgarp'da savaşırken İngiliz'lere esir düşmüştü.Makbule'nin kardeşiyle beraber.
Makbule acılar sıkıntılarla geçen uzun yıllarda bütün insanlar gibi yaşam savaşı içinde evladını büyütmeye çabalarken, kocasıda beş yıl sürecek esareti yaşıyordu İngliz'lerin elinde.İşkenceyle kahırla geçen beş tane üçyüz altmışbeş gün.Kendisi gibi üst düzey subayları öldürmüyor ama olmadık işkenceler yapıyorlardı.Günün birinde takas için lazım olurlardı kimbilir.
Dayanılmaz sıcak, bakımsızlık, diğer askerlere yapılan zalimlikler hepsini bitirmişti. Eziyet çeken ölen askerlerini gördükçe, ölmediğine hayıflanıyordu.Sevdiklerinden vatanından kilometrelerce uzak Osmanlı'ya ihanet içinde ki arap topraklarında bitmeyen uzun yıllar.

Makbule, tam ümitlerinin bittiği ve en yenik düştüğü anda aldı kocasının dönüş haberini.Beş yıldır görmediği hayalindeki adamı beş yaşındaki kızının elini tutarak bekledi limanda.Merdivenlerden inen bitkin ve yaşlı adamı bütün vücudu titreyerek hüzünle kucakladı.Darmadağın olmuş hayaller ve bütünler. Tıpkı vatanı gibi Makbule içinden taşan hıçkırıkları yine içine gömdü.İkisi de daha yirmili yaşlarını bitirmemişlerdi..
Şok çabuk geçti.Erkeklerini evlatlarını kaybeden bir dolu kadından daha şanslı olduğunu biliyordu. Bütün olumsuzlukları attı kafasından hasta, bitkin kocasını sevgiyle sardı titreyen kollarıyla.
İkinci kızı doğduğunda Türkiye yine bir savaşı kurtuluş savaşını yaşıyordu.Mustafa Kemal Anadolu'ya geçmiş, Yeni Türkiye için milletiyle elele uğraş veriyordu. Öldü, bitti denilen, üstünde zafer çığlıklarıyla tepinen bir sürü düşmana nisbet yepyeni bir ümit, yeni bir ülke doğuyordu Osmanlı'dan.
Makbule.... O kadın benim anneannemdi
Dedemi hiç hatırlamıyorum.Uzun esaret yılları savaşlar çok yıpratmış onu. Uğruna esir düştüğü vatanı Atatürk ve ailesinin sevgisiyle yaşamış uzun yıllar.
Anneannemi hayal meyal hatırlıyorum.İncecik, uzun boylu, siyah saçlı ve gözlerin de buğu olan bir kadın.

Gencecik yaşamlarını şehit veren milyonlarca erkek ve hüzün gözlü kalbi yaralı kadınlar gaziler.Onlar kendi çocuklarına, yeni nesillere ümit ve güven dolu bir ülke hediye ettiler.Onları Atatürk ilkeleriyle yokluklar içinde ama onurla büyüttüler, okuttular. Sonrasını bilemiyorum.Ben, biz, bizler... sizlere ne bırakabileceğiz suçluluk hissini duymadan...
Anneannem bize geldiği zaman koynunda yatardım. Hiç masal anlatmazdı bana. Babaannem gibi değildi.Belki de gerçekleri çok acı yaşadığı için...
Her sabah dörtde uyanır benide uyandırırdı.Küçük mangalında pişirdiği kahvesinin birazını paylaşmak için.

Anılar, anılar...İnsanın yaşadığı ve çoğunlukla bilinçsizce harcadığı yaşamı.
Yaş aldıkça nasıl bir hatıra hazinen oluyor bilemezsin.O hazineyi hep güzel şeylerle doldurabilsek ve koruyabilsek.Geçmişe, geleceğe ve güzelliklere daha az ihanet ederiz belkide Ben senin anılarında nasıl olacağım bilemiyorum.Ama sen benim seni çok sevdiğimi hep bileceksin.
Ve ben o sevgide ölümsüz olacağım..Tıpkı benim ölümsüzlerim gibi

 
Toplam blog
: 181
: 613
Kayıt tarihi
: 15.01.08
 
 

Öğretmen olan anne ve babam. Ankara'da geçen cocukluk ve gençlik yıllarım. Evimize sık,sık gelen bab..