- Kategori
- Trafik
Trafiği Ahmedinejat mı felç etti?

İstanbul'da ulaşım zorluğu foto:ibb.gov.tr
Herkes dün (14.08.2008) homurdanıyor du. Mimarsinan-Mecidiyeköy otobüsüne binmiş klimalı otobüste şöyle arkama yaslanmış debriyajsız , frensiz birgün geçirmek hayaliyle elime gazetemi almış ve köşeye kurulmuştum. Nerden bilirdim ki otobüse binerken selamlaştığım birazcık da şakalaştığım şoförün bizi mülteciler gibi Mecidiyeköy’ün sapaklarında son durak diye seslenip ortada bırakıvereceğini... Gerçi onun da yapacak bir şeyi kalmamıştı hemen hemen bütün yollar kapatılmış trafiğin önü kesilivermişti.
35 derece sıcakta en az 400-500 metre yürümeliydim. Kendimden çok bebek arabası ile bir kadın ve yaşlı bir teyzenin halini düşünmüştüm. Ortada ne bir taksi var ne bir şey metro istasyonu enaz bir kilometre uzakta. Haydi bakalım oğlum tabana kuvvet, istikamet mecidiyeköy meydanı ileri.
Tabi otobüsteki konuşmaları da aktarmadan geçemeyeceğim. Saat 11.00 de başladığımız yolculuk 14.15 de bir sapakta son bulmuştu. Bu süre içinde yolcularda huzursuzluk almış yürümüştü ben de jeton düşmüştü.Söyleyeyim mi söylemeyeyim mi derken lafı yumurtlayıverdim. “Ahmedinejat İstanbul’a geliyor ya.” İşte otobüste kıyamet o zaman koptu.
Otobüsün içi bir anda, doğru, hakikaten yahu gibi söylenmelerden sonra siyaset meydanına dönüverdi. Ahmedinejat’a söz hakkı bile doğdu. Bilmem anlatabildim mi?
Aslında bana göre İranlı liderin belki olan bitenden haberi yoktu, bütün iş bizim sevgili valimiz ve emniyet müdürümüzün telaşı ve her zaman ki organizasyon bozukluğu hem de İstanbul trafiğinin ne hale geleceğini bile bile. Klasikler arasına giren “ okullar olmasaydı milli eğitim bakanlığı ne güzel yönetilirdi” sözünün başka versiyonu olan “ araçlar trafikten men edilir ve insanlar bölgeye sokulmazsa ne sıkışıklık olurdu ne de suikast..” öyle de oldu çöpsüz üzüm İstanbul tertemiz ve boş caddeleri ile Ahmedinejat’ın geçişine tanık oldu. O da merak etmiştir herhalde 15 milyonluk İstanbul’un insanları arabaları nerde diye!
Bu arada ben Mecidiyeköy’e geldim boş sokakları cep telefonuma kaydettikten sonra ( vallahi yürüdük inanmazsan bak modunda..!) Levent’e doğru herkesle beraber yürümeye başladım. Resmen İstanbul’un göbeğinde mahzur kalmıştık. Gayrettepe’ye kadar yürüdükten sonra kalan bir durak için metroya bindim ve levent’e ulaştım. O pek önemli! Evrakımı İstanbul mahkemesine bırakmak üzere binaya girip asansöre bindiğim de yanımda duran cüppeli badem bıyıklı avukata içimi döküverdim bir iki cümleyle Ahmedinejat geldi millet perişan oldu dememle beraber badem bıyıklı avukat lafı yapıştırıverdi" bu İstanbul kimlere selam durdu Ahmedinejat içinde katlanıversinler" deyinceye kadar asansör durmuştu bile kapıdan çıkarken seslendim. Sen de haklısın kardeşim…
Beş saatlik macera sonunda işimi de halledemememin verdiği sıkıntıyla bu sefer de açılmış olan trafiğin sıkışıklığı ile dönüş başladı. Saat 18.00 , birgün nasıl boşa geçirilirin öyküsünü okudunuz. Ahmedinejat hayırlısı ile şu Cuma namazını kılsa da biz de kurtulsak.