- Kategori
- Sinema
Transporter 3

Transporter 3
Aksiyon filmi denince son yıllarda akla ilk gelen isim heralde Jason Statham olur. Bir kere fiziki yapı olarak yakışıyor filmlere. Oyunculuğunu da göz ardı etmemek lazım tabi ki. İngiliz olduğundan kulağa hoş gelen bir ingilizcesi var, sesini kullanmasını da biliyor. Koreografili dövüş sahnelerini oldukça iyi kotarıyor. Heralde gerçek yaşamda iyi bir sürücü olsa gerek ki filmlerinde genelde araba teması ön planda oluyor. Taşıyıcı serisi ise şüphesiz onun çıkış filmleri diyebiliriz. İlk Taşıyıcı filminde bol aksiyonla, güzel bir senaryoyla gördüğümüz Frank Martin, ikinci seride biraz tansiyonu düşürmüştü. Hayranları üçüncü filmin çıkacağını duyduklarında Frank Martin'den büyük bir patlama beklerken büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Ben de hayal kırıklığı yaşadığımı belirtmeliyim. Son film sanki biraz zorlama ile çekilmiş gibi. Seriyi üçe tamamlayalım da olsun bitsin mantığı güdülmüş sanki. Luc Besson'dan bu denli zayıf bir senaryo beklemezdim. Aynı şekilde Jason Statham serinin bu üçüncü filminde bütün kurallarını yıkıyor. Halbuki biz onu isim yok, konuşmak yok, pakete bakmak yok gibi kurallarıyla, bu karizmatik haliyle sevmiştik. Prison Break hayranlarının yakından bildiği T-Bag yani Robert Knepper kötü rollerin adamı oldu çıktı. Filmin kötü adamı olarak izleyiciye hak ettiklerini sunuyor.
Taşıyıcı 3, bence serinin son filmi olur, devamı gelir mi zannetmem. Zaten dediğim gibi o mantıkla çekilmiş bir film. Ha yine de evde oturup izlenmeyecek kadar da kötü değil. Bu arada meraklılarına duyurulur. Frank Martin, ikinci filmindeki Audisiyle devam diyor.