Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

Türk siyaset tarihinin en "derin" tartışması

Türk siyaset tarihinin en "derin" tartışması
 

Baykal'a sivil makyaj yakıştı


Ulusalcılarımızın iki cami arasında binamaz kaldığı günleri yaşıyoruz. Genelkurmay Başkanı ile CHP ve onun vazgeçilmez lideri Baykal arasında yaşanan elektrik yüklü söz diyalogları bu insanları oldukça şaşkına çevirmiş durumda.

Herkes aynı soruyu dillendirip duruyor; “Yahu bunlar Tayyip’e karşı eleştiri yapıp, onu yıpratacaklarına neden birbirlerine saldırıyorlar?”

Ama olayları siyah ve beyaz algılama konusunda oldukça yetenekli zihinlere sahip bu topluluk, hemen kendince bir haklı taraf üretme çabası içerisine giriyor. Kimisi, “Paşam, az bile söyledin, Türk ordusu için ABD emri ile haraket ediyor imasında bulunmak bile vatan hainliği ile eşdeğerdir. Bu Baykal’ın suyu ısınmaya başladı zaten” ifadelerinden, “Olmadı paşam, Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanına hain demek size hiç yakışmadı, siz önce şu Dolmabahçe görüşmelerinin hesabını verin bakalım” beyanlarına kadar geniş bir bölünme işaretleri oluştu bu toplulukta. Bu elbette suni bir bölünme.

Aslında çok fazla şaşırılması gereken bir durum olduğu kanaatinde değilim. Bilindiği üzere Genelkurmay Başkanlığı bu ülkede siyasi hayatımızın en önemli ve renkli figürlerinden birisidir. Ben çok nadir tartışmada bu makamın bizleri fikirlerinden mahrum bıraktığını hatırlıyorum. Ülkedeki her gündem maddesine bir şekilde katkı sağlıyorlar. Hatta bu katkıyı esirgedikleri zaman bile, neden görüş beyan etmediklerine dair türlü türlü senaryolar oluşturuluyor, anlamlar üretiliyor.

Aslında komplo teorilerine çok yatkın olan zihnim, ilk günlerde, “Devlet partisi ve ordu sözcüsü olmakla eleştirilen Baykal bu kimlikten sıyrılmak için bir fırsat elde etti, orduyu eleştirirmiş gibi yapıp, kendisine sivil politikacı makyajı yapıyor herhalde. Ama Genelkurmay Başkanı da fazla alınganlık gösterdi” diye düşünürken, olayın “hain”lik boyutuna kadar ilerlemesi işin renginin farklı olduğunu hissettirdi bana.

Bir süre sonra MHP ve Bahçeli bu karşılıklı atışma halinde geçen diyalogdan sıyrılırken, CHP hayatının en sert muhalefetini Genelkurmay Başkanlığına karşı sergilemeye başladı. Hatta kendi genel başkan yardımcıları konusunda oldukça titiz davranan Baykal, bu konuda da, CHP'yi en iyi şekilde savunacağı konusunda sonsuz güven duyduğu Mustafa Özyürek’i görevlendirdi. Bu zat, akıcı konuşması, konuyu en iyi şekilde ifade edecek kelimeleri seçişi, içinde zekâ pırıltıları yüzen cümleleri ve tatlı sert çıkışları ile CHP taraftarları arasında bir kez daha takdir topladı.

Tartışmalar hala devam ediyor ve bir süre daha süreceği anlaşılıyor. Oysa hareket biteli günler oldu. Ulusalcılar bu geri çekilişin ardından hissettikleri burukluğu unutmaya başladılar ama bu tartışma durup durup küllerin yeniden alevlenmesine neden oluyor.

Peki bu tartışmanın başka bir boyutu da olabilir mi acaba? Mesela Baykal, dört gözle beklediği darbenin bir türlü gerçekleşmiyor oluşunun sinirini, bu operasyon sayesinde çıkarmak istiyor olabilir mi? Hatta bir türlü gerçekleşmeyen darbeyi genç subayların yaşama geçirmesi için, onları harekete geçirecek bir çıkış olarak mı planlıyordur bu tartışmayı ? Peki tam tersi olabilir mi? Derin devlet içinde birileri, Baykal’ın artık AKP’nin siyaseten alaşağı edilmesi için görevini yerine getiremediğini, taze bir yüze ihtiyaç duyulduğunu düşünerek mi, parti yönetimini yıpratmaya çalışıyor. Hazır il kongreleri devam ederken, delegelerin kafasında bu durum soru işareti yaratıyor mudur acaba?

Komplo teorilerine fazlası ile yatkın olduğumu söylemiştim. İnsan zekası bu kadar komplo üretmeye çalıştıkça, gerçekle bağları kopuyor yavaş yavaş. Yukarıda örneklerine denk geldiğiniz gibi. (CHP Genel Başkan Yardımcılığı ve performansları hakkındaki fikirlerimde komplo teorilerime dahildir)

Ancak bu tartışmanın bir kez daha açığa çıkardığı birkaç gerçeğe daha dikkat çekmek istiyorum;

1- Demokrasi ile yönetilen bir ülkede Genelkurmay Başkanlarının bu kadar -mümkünse hiç düzeyinde kalacak şekilde- siyasal sürece müdahil olmaması gerekir. (Bu nedenle ulusalcıların en başta "Yahu bunlar Tayyip’e karşı eleştiri yapıp, onu yıpratacaklarına neden birbirlerine saldırıyorlar?" sorusunun çarpık mantığından kurtulmaları gerekiyor)

2- Konu askeri bir içerik taşısa dahi, her türlü iç ve dış politik girişimin sorumlusu siyasi iktidar olacağı – olması gerektiği- için hesap vermesi gereken yine siyasi iktidardır. Siyasi iktidarın, toplumun ve muhalefetin ciddi karşı çıkışı ile ortaya çıkan bir hatası söz konusu ise, bu hatayı devlet örgütü içinde çözmeye/telafi etmeye çalışır ve hesabını sandıkta verir.

3- Olayları asker mantığı ile değerlendirme hali kalıcı oldukça ve sivil mantıktan uzaklaştıkça, askeri bir operasyonu bir siyasetçi gibi değil bir komutan olarak değerlendirmeye başlarsınız. Ardından bırakın askeri süreçleri siyasi süreçleri de asker gözüyle değerlendirdiğinizi farketmezsiniz bile.. Baykal’da (ve elbette tüm ulusalcılarda) bu durum fazlası ile gözleniyor. Bu ülkede siyaseti, siyasi mantık ve siyasi argümanlarla yapan yeni aktörlere ihtiyacı var.

4- Ülke gündeminde asker mantığının bu kadar egemen olması, o literatüründe kolayca dillerde yer edinmesine neden oluyor. Bu nedenle ana muhalefet partisi lideri dahi kolayca hain yaftası yiyebiliyor. Bu ülkenin kurucu partisinin ve onun liderinin de bu kadar kolay damgalandığı bir ülkede, her vatandaşın potansiyel bir hain olarak görülmesi, her sözün ve fikrin tehdit olarak algılanması doğaldır. Sivil siyasetin ve sivil mantığın gelişmesinin önünde en büyük engel de, toplumun bu tehdit altında yaşayan bireylerden oluşuyor olmasıdır.

Umarım en kısa zamanda bu anlamsız ve siyasi hayatımıza hiç bir derinlik kazandırmayan tartışma sonlanır.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..