- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Türk'üm, Türk'sün, Türk, Türk'üz, Türk'sünüz, Türk'ler

Hayır, düşündüğünüz gibi ırkçı mırkçı değilim; bilakis, benim her ırktan/soydan çok sevdiğim arkadaşlarım var. Hatta ben de uzaklardan melez sayılırım. Nihayetinde insan insandır, ve hepimiz aynı soya dayanıyoruz, bilmem kaçıncı göbekten de olsa akrabayız.
Hrant Dink'in bir hiç uğruna hayatını kaybetmiş olmasını, üstelik buna bir delikanlının sebep olmasını şiddetsizlikle kınıyorum; tıpkı diğer birer hiç uğruna hayatını kaybeden şehitlerimizin durumlarını kınadığım gibi.
Türkiye'de yaşıyoruz, ilginç bir ülke burası. İlginç olarak nitelendirmemin pek çok sebebi var; lahana turşusu yiyerek perhiz yapmaya çalışan nice yurdum insanı olduktan sonra, ooo ilginç sözcüğü bile hafif kalır.
Mesela, bir milli maç olduğunda bir çoğumuz, taraftarlık sınırını aşıp holiganlaşabiliyoruz ve milli duygularımız anında kabarıveriyor. Sonuç olarak, gazeteler de "futbolda şiddet"vari manşetlerle dolup taşıyor. Çok milliyetçi milletiz, çook!
Ancak; bazı başka türlü durumlarda anında "Ermeni" oluveriyoruz, nasıl oluyorsa! Bu hafta içinde on binlerce kişi Hrant Dink oluverdi aniden. Oysa hiçbir zaman bir şehidin arkasından "Hepimiz Jandarma er Mustafa'yız, Mehmet'iz" yazılı pankartlarla 8 kilometre yürüyüş yapılmadı. Milliyetçiyiz ya, lahana turşusuz perhiz olur mu hiç?!
Türkiye, pek çok etnik kökeni içinde barındıran, bunu yaparken de asla yasal/toplumsal hiçbir şekilde baskı yapmayan bir vatan. Ve bu da gurur verici bir şey; Ermenisi, çerkezi, muhacırı... yaşamak için bu ülkeyi, bu toprakları seçmiş. Elbette ki bu kişilerin hayatını bu topraklarda kaybetmesi yüreğimizi sızlatıyor, üstelik Hrant Dink adındaki bu kişi, başarılı ve çok sevilen bir gazeteciyse. Olmasaydı da farketmezdi tabiki, o ayrı mesele...
Peki, konuya başka bir açıdan bakalım. Siz hiç Fransa'da Türkçe, İngilizce veya başka dilden bir şey söyleyenlerin başına neler geldiğini duydunuz mu? Fransa'daki taksiciden tutun, havaalanı personeline kadar herkesle Fransızca konuşmak zorundasınız, yoksa cevap alamazsınız. Bu milliyetçiliğin en uç noktalarından birinin yaşandığı bir ülke; böyle olalım demiyorum tabiki, ancak Ermeni olmayı anında kabul edenlerin olması da ağrıma gitmiyor değil.
Dünden, daha doğrusu çok daha eskilerden bugüne uzanan tarihimize şöyle bir dönüp bakarsak, bu toprakların hangi şartlar altında nasıl mucizevi bir şekilde kazanıldığını anlamak için çok zeki olmamıza gerek yok. Düşünüyorum da, o devirlerde başımıza gelenler şimdi gelmiş olsa, ülkenin anahtarını seve seve teslim edeceğiz sanırım (Allah korusun!).
Çok mu abarttım bilmiyorum, fakat nasıl olur da Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olduğu iç ve dış kaynaklı düşmanların ekmeğine böyle yağ sürebiliriz anlamıyorum. Şimdi bizi çok zayıf bir halka olarak gördüklerine eminim, ne de olsa anında Ermeni olan bir millet, sıkıştığında uzaylıyım bile diyebilir tereddüt etmeden...
O halde, bana ulu önderimizin o çok sevdiğim sözlerinden birini hatıratmak düşer:
"Ne mutlu Türk'üm diyene!"
Ne mutlu her şeye rağmen hala Türk'üm diyebilene...