- Kategori
- Güncel
Türk ve Kürt vicdanı sesleniyor: “bize masal anlatmayın”!
Yaşamın hemen her alanında ama özellikle din ve siyaset alanında “yaratılan” ya da “oluşturulan” önyargılarla başa çıkmak, onları değiştirmek gerçekten çok zor.
Bütün dünyada ırk, dil, ulus ve din farkı gözetmeksizin emeğin, barışın, eşitliğin, paylaşmanın ve dayanışmanın mücadelesini yürüten sosyalistlerin Türkiye’de gözden düşürülmesini sağlayan en önemli karalama, onlara yapıştırılan “ateist” damgası olmuştu.
Sol ve sosyalist hareketler aradan geçen yarım yüzyıla yıla karşın, halkta oluşturulan bu önyargıyı bir türlü değiştiremediler.
Sitemin ideolojik aygıtları ve medyadaki bülbülleri, aynı garabeti şimdi Kürt sorununda bize yaşatıyor.
Nüfusumuzun hatırlı bir bölümünü oluşturan Kürtlerin, ayrımcılığa, inkârcılığa dayanan politikalara baş kaldırışını, tepki göstermesini, kendi dilini önemsemesini “bölücülük” yaftasıyla karalamak, bu konuda önyargı “oluşturmak” temel bir devlet politikası olmuştur.
Daha 20 yıl önce “Ben Kürdüm” diyeni, Kürtçe konuşanı mahkemelerde süründüren zihniyetin yarattığı “bölücü”, “ayrılıkçı” önyargısını tedavi etmek hiç de kolay görünmüyor.
Son olarak, toplumsal dayanışma adına, insani ve vicdani sorumlulukla yola çıkıp, son derece iyi niyetle hazırlanan bir etkinliğin nasıl bir çarpıtmaya tabi tutulduğuna dair taze bir örnek yaşadık.
Diyarbakır Sanat Merkezi “birbirinden uzak ve farklı iki kentteki insanların birbirlerine yaklaşabilmesi ve yeni ilişki ve iş birlikleri geliştirebilmesi ümidiyle” bir proje hazırlıyor.
Hazırlanan bu projeye mali desteği İsveç Konsolosluğu üstleniyor.
Çok doğru bir isabetle “iki uzak ve farklı kent” olarak Diyarbakır ve Trabzon adları öne çıkarılıyor.
Proje Trabzon’da çeşitli tiyatrolarda yönettiği oyunlarla dikkati çeken Trabzon Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Dilek Güven’e emanet ediliyor.
Dilek Güven, bu iki kentin kültür köprüsünün, kadınları anlatan bir tiyatro ile anlamlı olacağı fikrine varıyor ve Sevilay Saral’ın “Kadın Masalları” adlı oyunundan esinlenerek “Bize Masal Anlatmayın” adıyla bir tiyatro oyunu kurguluyor.
Oyunda bir yandan masallardaki kadınlık halleri ti’ye alınırken diğer yandan kadınları her iki şehirde de benzer şekilde kuşatan şiddet, kayıp, töre, gelenek ve isyan temaları üzerinden, kadınların sahici ortak bir dil yaratılabileceği gerçeği dillendiriliyor
Dilek Güven Diyarbakır’dan seçilen Zelal Kaya, Meral Kaya, Leyla Takmaz, Sibel Can adlı dört kadın sanatçı ile Trabzon’dan seçilen Songül Nadir, Serap Berber, Nuray Yeşilaraz, Şeyma İdman adlı dört kadın sanatçıyla hem Diyarbakır’da hem Trabzon’da ayrı ayrı çalışmalar yürütüyor ve oyunu iki kentte seyircilerle buluşturuyor.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Salonu’nda 27- 28 Ocak 2012’de sahnelenen oyun, 30–31 Ocak 2012 tarihinde Trabzon’da Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nde seyirci karşısına çıktı.
Kalabalık bir seyirci topluluğu ile pazartesi gecesi izlediğim bu özverili çalışmanın, “halkların kardeşliği”, “barış” ve “kadın dayanışması” adına özgün ve başarılı bir model ortaya koyduğuna inanıyorum.
Ülkemin güzel insanları ortaklaşma adına kendini paralarken, “aydın” sıfatıyla köşe yazıları döktüren birileri de önyargılardan yeni kaleler inşa etmeye devam ediyor.
“Bize Masal Anlatmayın” adlı oyunun Trabzon’da sahneleneceği gün gazeteci hemşerimiz Ersin Ramoğlu’nun Sabah Gazetesi’nde yazdığı kışkırtıcı yazı tek kelimeyle mide bulandırıcıydı.
Trabzon’u Diyarbakır’ın antitezi, simetrisi; yani “sert Kürt’e karşı sert Türk” imajıyla parlatma hevesinde olanların kafa yapısına denk düşen yazıda, linç olaylarından övgüyle bahseden hemşerimiz şunları yazmış:
“PKK çok uğraştı ama Trabzon'a giremedi.
Önce TAYAD geldi, dayak yedi, kaçarak gitti.
Şimdi taktik değişmiş.
İsveç Konsolosluğu'nun sponsorluğundaki bir proje ile kaleyi içten fethetmeye çalışıyorlar.
'Anadolu Kültür/ Diyarbakır Sanat Merkezi'nin organize ettiği "Bize Masal Anlatmayın" isimli oyun Diyarbakır'dan sonra Trabzon'da da sahnelenecekmiş.
Sözde Trabzon'a "kültür köprüsü" kuracaklarmış.
Güya oyun iki kent insanını birbirine yaklaştıracakmış.
Vitrin güzel, söylem de...
Ya samimiyetleri?
O kuşkulu.
Bunca gencini PKK ile mücadelede şehit veren bir şehrin halkını kandıracaklarını sananlar bence aldanıyor.”
Dünya çapında bir karikatür ustası olan rahmetli Ziya Ramoğlu, barışa çağrı yapmak yerine şiddeti öven oğlunun bu yazısını görse eminim çok üzülürdü.