- Kategori
- Dilbilim
Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir - 2
Yatay çizgiler paralel midir sizce? Göründüğü gibi değil :)
Evet efendim, Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir. Eğer yazıldığı gibi okunan bir dil olsaydı, "eğer" sözcüğündeki "e" seslerinin ikisini de aynı şekilde söylerdik, çünkü ikisi de aynı şekilde yazılıyor!
Türkçenin yazıldığı gibi okunmadığının örnekleri en çok da ünlü harflerde belirgin. Ünsüz harfler genellikle problem yaratmıyor (L sesi dışında: bazen ince, bazen kalın okunabiliyor ama hep aynı şekilde yazılıyor). Bu yüzden ağırlıklı olarak ünlü harflerin sesletilmesinden örnekler vereceğim.
"Perde" sözcüğü ile başlayalım. Neden ilk "e"yi ikincisi gibi kapalı söylemiyoruz? Ya da neden ikinci "e"yi birincisi gibi açık olarak söylemiyoruz? Oysa ikisinin de yazımı aynı. Bunun gibi "beden", "erkek" ve "ender" sözcüklerindeki "e"ler farklı şekilde söyleniyor ama "erken" ve "mermer" sözcüklerindeki "e"ler aynı açıklıkta söyleniyor. “Geveze”dekilerin üçü de kapalı "e" olarak telaffuz ediliyor. Yani hiçbir kural yok.
Pek çok bayan ismi var "a" harfiyle biten. Ve nedense bir çoğunun bu sondaki "a" sesi uzatılarak söyleniyor (Leyla, Necla, Eda, Esra, Semra, Seda, Kübra, Melda, Rana, Zehra, Beyza, Ceyda). Bu isimlerin son harfleri olan "a" harfini kısa söylemeyi deneyin?. Oysa Damla, Oya gibi bazı isimlerdeki "a" sesi kısa söyleniyor (uzun okumayı deneyin?). Ayla ismi için hiçbir fikrim yok, kimileri uzun okuyor, kimileri kısa; ve hangisi doğru bilmiyorum. Görüldüğü gibi bu isimlerin sonundaki "a"lar hep aynı şekilde yazılıyor ama okunuşları farklılık gösteriyor.
Türkçenin yazıldığı gibi okunmamasından kaynaklanan bu kargaşadan olsa gerek, bazı sözcüklerdeki sıkıntı daha da büyüyor. Mesela "bezelye". Ben uzun yıllar bu sözcükteki üç "e"yi de kapalı olarak söylerdim, ta ki üniversitede almış olduğum diksiyon dersleri başlayıncaya kadar. Sonra ortadaki "e"nin açık okunduğunu öğrendim. Bunun gibi yanlış bilinen pek çok kelime var; börek sözcüğünü böörek olarak okuyan, tuvalete tuvaalet diyen... hatta lisedeki fizik öğretmenimiz soru çözümünü anlatırken hep "bu şeklin uzun kenaarı" şeklinde söylerdi. Eğer Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil olsaydı bu tür yanlışlıklarla karşılaşmazdık diye düşünüyorum.
Lise deyince aklıma geldi, lise sondayken okulumuza gelen bir arkadaşım vardı, ismi Halide (kulakları çınlasın). Tanıştıktan sonra ona hep "Hâlide" gibi yazıldığını düşünüp "Haalide" diye seslendim. Birkaç hafta sonra samimiyetimiz ilerlediği için olsa gerek, "Haalide değil, Halide; yani kısa "a" olacak." şeklinde bir sitemde bulundu. Ben de uzun süre ona Halide (yani kısa "a" ile) diyemedim, tuhaf geldi hep; bu yüzden ona ismiyle hitap etmedim. Sonradan alıştırdım kendimi.
Zaten bu şapkalar ( ^ ) kalktıktan sonra kargaşa daha da arttı; ama "e" sesleri için o kargaşa hep vardı ve hep de olacak. Neden mi? Çünkü Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir de ondan!
İşte bu yüzden bir zamanlar "Halit Kıvanç" isminin nasıl okunduğu tartışılmıştı bir kanalda yıllar önce. "Halit"teki "a" uzun mu okunur kısa mı hâlâ bilmem mesela.
Ata'mın Gençliğe Hitabesini şöyle bir gözden geçirdiğimde, okurken duyduğum kişilerin %90'ı bir sözcüğü yanlış telaffuz ediyor: "İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır." Bu cümleyi içinizden bir kez okumanızı istiyorum... Cümlenin ikinci sözcüğü olan "dahi"deki "a"yı uzun mu telaffuz ettiniz, kısa mı? Uzun okuduysanız "deha" anlamına getirdiniz, cümleye de anlamca karışıklık getirdiniz demektir. Buradaki "dahi" yazıldığı gibi okunuyor işte. Yani "a" sesi uzamadan ve incelmeden okunuyor; oysa bunu bilen o kadar az kişi var ki!
Bu gibi yanlışlar, Türkçenin yazıldığı gibi okunan bir dil olarak bilinmesinden, ama aslında yazıldığı gibi okunmuyor olmasından kaynaklanıyor. Benim "bezelye" sözcüğünde olduğu gibi; insanlar ikilemde kalıyor, ya da büyüklerinden nasıl öğrendiyse öyle telaffuz ediyor. Yani yazıldığı gibi okunması gerekenleri farklı telaffuz etmek, ya da yazıldığından farklı okunması gerekenleri yazıldığı gibi telaffuz etmek gibi hatalar bu sebeple gerçekleşiyor.
Gördüğünüz gibi, Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir; hâlâ ikna olmadıysanız, bundan yaklaşık beş yıl önce yazmış olduğum "Türke yazıldığı gibi okuna bir dil değildir!" başlıklı yazıma göz atmanızı tavsiye ederim; orada da pek çok örnek daha bulacaksınız...
http://blog.milliyet.com.tr/Turkce_yazildigi_gibi_okunan_bir_dil_degildir_/Blog/?BlogNo=17161
<özlem ulugöl="">
özlem>