Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '13

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye’de Suriyeli Mülteci Olmak

Türkiye’de Suriyeli Mülteci Olmak
 

Kadınların ve Çocukların Sırtındaki Yük..


Cuma günü Suriyeli Mülteciler üzerine dosya haber yapmak için Gaziantep sokaklarında düştük yollara. Burada da araştırmamız sırasında izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım.

Gaziantep çevresindeki Suriyeli Mülteciler üzerine ilk araştırmalarımızı başlattık. Çok farklı demografik özellikle mülteci akımı mevcut. Bir kısmı aşırı zengin ve savaş umurlarında bile değil. Buradan ev almışlar, burada yeni iş kurmuşlar hayatlarına devam ediyorlar. Kısacası Antep’in ekonomik sistemine entegre olmuş adaptasyon süreçlerini çoktan atlatmışlar.

Diğer kısmı ise hayatlarını devam ettirme adına farklı işlerde çalışmaya başlamışlar. Mesela 11 kişilik ailesi olan Abdürrahim kardeşiyle birlikte kampüs içerisinde bir kafede masaları temizliyor, tabakları topluyor, kafe dışındaki siparişleri teslim ediyor.

Bir başkası ki çok trajik bir hikâyesi var üniversite karşısında bir kafede çalışıyor. İsmi Enes, Suriye’de 2 yıl avukatlık yapmış ve savaş çıkınca Türkiye’ye gelmek zorunda kalmış. Birisi 6 diğeri 3 yaşında iki kızı var. Yoğunluktan dolayı çocuğunu okutamıyor. Gaziantep’te diyor Suriyeliler 14 saat çalışıyor 25 TL alıyor, Türkler 7 saat çalışıyor 30 TL alıyor.

Evlerini barklarını bırakmış, işlerini terk etmiş ve burada bir zamanlar aynı eğitimi aldığı gençlere nargile veriyor, kömür yakıyor, sipsi dağıtıyor. Neresinden bakarsan bak zor bir hikâye, zor bir hayat.

Birazda üniversite ve şehir merkezinden uzak olanlara bakalım derken merkezin 30 km uzağında GATEM denilen bölgede kurulmuş çadır kente vardık. Bir tepenin üzerinde 20 kadar çadır ve 100’e yakın insan. Bunlar Türkiye’de Özal dönemi ortaya çıkmış olan orta sınıftan kişiler. Yani bu insanların 5 gün üst üste tatil yapma hakkı yoktur, eğer 5 gün çalışmazsa 6. Gün sofraya koyacak ekmekleri yoktur.

Öyle ürkekler ki tepenin ucunda bekleyen çocuklar aşağıda ben kamerayı elime aldığımda koşarak kaçıyorlar. Fotoğraf çekinmekten çok korkuyor.  Daha 10 yaşlarındaki çocuk nerden bilir fotoğraf makinesinden korkmayı ama iyi kazınmış demek ki bu korku benliklerine.

İndirdim makineyi geri geldiler, bize bakıyorlardı şaşkın şaşkın. Aşağıdan “elimdeki çocuk fotoğraf makinesi, silah değil” diye bağırdım, bilmem anladılar mı ama kaçmadılar birkaç poz aldım. Sırtlarında kese çuvallarla halden çürük diye dökülmüş patlıcan, soğan, biberle 45 – 50 yaşlarındaki kadınlar geldi.

Orada duran bir Suriyeliden izin aldım birkaç karede onlardan çektim. Yanımdaki arkadaş haklı olarak bize ganimet gözüyle bakan insanları görünce yukarı çıkarsak bizden para almadan, makineyi elimizden almadan bizi bırakmazlar dedi ve yukarı çıkmadık. Etraftan birkaç fotoğraf daha aldık ve geri döndük.

İşte insanlar, işte çektikleri zorluklar. Ne demek gerekir bilmiyorum. Yolda bizi durdurup bizden para isteyen insanları görünce içim burkuldu. Eminim dilencilik yapmak onun tercihi değildi o buna mecbur kaldı. Bunu ona yaptıran çaresizlikti.

Uzun lafın kısası bir savaş yine yoksulları yaktı her zaman ki gibi. Zenginleri Antep’in ya da herhangi bir şehrin ekonomisine çoktan entegre oldu ama fakirler o şehrin gamını, derdini içine çekti. Bu anlamsız savaşın bir an evvel bitmesi ve herkesin tekrar yurdunda yaşaması dileğiyle.

Fotoğraflara bakmak isteyenler bu yazının altındaki albümden ya da benim sayfamın albümler bölümünden bakabilir. Suriyeliler fotoğraf çekinmekten korktuğu için kısıtlı bir fotoğraf çekimi yaptık ama yine de güzel kareler çıktı.

Diğer yazılarım için kişisel web sitemi ziyaret edebilirsiniz..

www.mehmeteminztrk.com 

 
Toplam blog
: 352
: 3094
Kayıt tarihi
: 02.08.08
 
 

1989’da Aksaray’ın Eskil ilçesinde doğdu. İlköğretimini 2004 yılında Eskil Cumhuriyet İlköğretimi..