Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Türkiyem, Anadolum, hasretim, gurbetim

Türkiyem, Anadolum, hasretim, gurbetim
 

Derin bir iç çekme ve efkarlanma zamanıdır şimdi.

Özlem vapuru nostalji limanından hareket etti.

İnce belli çay bardağından Türk çayı yudumlarken, çayın lezzeti gurbetin kekremsi ve buruk tadını bastırmaya kafi gelmiyor.

Dalınca uzaklara gözler, dalgınlaşınca bakışlar, düşlerde görülmeye başlayınca memleket; hüzünden, anılardan, özlemden sıyrılmak zordur. Hele bir de Ramazan ayında. Sutanahmet, Eyüp ve Üsküdar ayrı güzeldir şimdi değil mi dostlar? İstanbul'da ve Anadolu'da Ramazan kendini, rengini, kokusunu derinden hissettirir. Ilık bir şefkatle sarar benliğinizi.

Türkiye'de Ramazan başkadır, değil mi dostlar?

İftar sofraları yine telaşlı mıdır?

Yine iftar çadırları kuruldu mu İstanbulumuzun dört bir yanına?

Ramazan pideleri yine sımsıcak, buğulu ve baş döndürücü kokuda mı?

Eyüp Sultan yine iğne atsan düşmeyecek kadar dolu mu?

Yağmurlar yıkamaya başladı mı İstanbul'u?

Havalar serinledi mi ılık mı?

İstanbul'da Ramazan başkadır değil mi dostlar?

Sevgili Türkiye’m;

Seni çok özledim.

Anadolum.

Vatanım.

Memleketim.

Ezanım.

Bayrağım.

Toprağım.

Gözü yaşlı anam.

Hasretim.

Gurbetim.

Türkiyem.

Ahh İstanbul’um. Bir Boğaz’ı bin şehre bedel nazlı ve güzel sevdiceğim.

Yağmurlarında ıslanmayı özledim. Sahilinde ıslanırken Boğaz’ını seyretmeyi.

Üsküdar kıyısında hafif serin rüzgardan ürpererek Kızkulesi tarafına doğru yürümeyi.

Beşiktaş vapurunda güvertede akşam serinliğinde kentin ışıklarını ve ışıkların Boğaz sularına yansımasını izlemeyi.

Mihrimah Sultan camiinin avlusunda avare avare dolaşmayı.

Boğaziçinde Kuzey kampüsen Güneye inerken fesleğenlerin ve erguvanların arasından Boğaz’ı izlemeyi.

Manzara’da Rumeli Hisarı’na bakarken kahve yudumlamayı.

Arkadaşlarla çay başında yemeğin ardından geyik yapmayı.

Büyükşehir Belediyesinin tiyatrolarına gitmeyi.

Eminönü’nde Yeni Cami önünde kuşları izlemeyi.

Galata Kulesi’ne bakarken balık ekmek yemeyi. Sultanahmet köftecilerini.

Sarıyer’de deniz otobüsü iskelesi yanında oturmayı. Ahmet Rasim’de bol limonlu paça çorbası içmeyi.

Yeniköy’de Boğaz köprüsünün ışıklarını baştan başa izlemeyi.

Vapur düdüklerini. Ahenkle okunan hoş seda ezanları.

Martıların seslerini dinlerken sıcacık bir bardaktan çay içmeyi.

Sımsıcak ve susamlı simitlerden ısırmayı.

Beşiktaş’ın dar caddelerinde avare dolaşmayı. Balıkçılar çarşısındaki bağrışmaları.

Kadıköy’de çingenelerden satın aldığım gülleri.

Ramazan’da buğulu ve susamlı pide kokusunu.

İnsanların iftar öncesi telaşını.

İftar çadırlarını. Teravihlerde okunan yanık ilahileri.

Çengelköy’de gün doğuşunu izlemeyi.

İvrindi’yi. O küçük ama sevimli kasabamızı. Evimi.

Tarlaları, taşlı dereleri, söğüt gölgeliklerini, taptaze domatesleri.

Annemin harika yemeklerini, abimle beraber babamla şakalaşmalarımızı, Merve ile oyunlarımızı, yeğenim Barış’ı..

Sevgili Türkiye’m;

Canım, sevdiceğim, yarim,

Uğruna gemiler yakmak istediğim bitmeyecek sevdam;

Nasıl unuturum seni, söyle; nasıl unutabilirim?

Sen on bin km uzakta değil, içimdesin.

Sen içimde ılık ılık ağlayan yanım, kanayan yaramsın.

Sen kalbimde tatlı bir burukluksun.

Sen benim garip, mahzun, naif, tertemiz hasretimsin.

Sen yüreğimi kavuran özlemimsin.

Sen hiç bitmeyecek sevdamsın.

Sen her nağmesi inleyen bestemsin.

Anadolu’ma selam olsun Montreal’den.

Turnalar taşısın hasretimi Atlantik’in üzerinden.

Seni hiç unutmayacağım.

Ayak basınca toprağını öpeceğim.

Varlığım senin varlığına feda olsun.

Dünyada hak ettiğin konumu elde edebilmen için on ömrüm olsa onunu da yoluna feda edeceğim.

 
Toplam blog
: 279
: 2488
Kayıt tarihi
: 09.09.06
 
 

Dr. Fahri Karakaş, Londra’da University of East Anglia’da görev yapmaktadır (Norwich Business Sch..