- Kategori
- Mizah
Türkleri uzaylılar yaratmış!

Uzaylı mıyız?
Siz de okudunuz mu bilmem? ABD'de yapılan UFO konferansında bir Türk "Ufolog", uzaylılarla Türklerin, geçmişte ilişkiye girdiğini ve karma bir ırkın ortaya çıktığını savunmuş.
Belki inanmayacaksınız ama, ben bunu hep biliyordum. Benden önce bunu açıklayan Ufologlara çok kırgınım. Çünkü, benim araştırma sonuçlarım da çok yakında Milliyet blog yazısı olarak görülecekti.
Ben, araştırma sonuçlarımı sondan başlayarak vermeye çalışacağım. Bakınız uzaylı mıyız, değil miyiz?
22 Şubat 2008, günlerden cuma. Sabah evden çıkıp minibüse bindim. Oturdum. Yanımda bir kişilik yer daha var. Biraz gittikten sonra, önümüzde giden minibüs el kol hareketleriyle birşeyler yapmaya başladı. Bizim minibüs sürücüsü arkadaşının ne demek istediğini anladı. Arabasını sağa çekti. Ön minibüste ayakta yolculuk etmekte olan beş yolcu bizim içinde olduğumuz minibüse geldi. Biraz ilerde trafik polisleri kontrol edip, ayakta yolcusu olan minibüslere ceza kesiyormuş. Şimdi, uzaylılığımız burada başlıyor. Öndeki minibüs ayaktaki yolcularını bize yollayıp kendisinin ceza yemesini kurtarıyor. Fakat, bizim sürücü uzaylı. İşe hemen uyandı. Ama, o sırada bizim minibüse beş kişi doldu. Bunlardan ikisi sarmaş-dolaş binen iki sevgili ya da karı-koca idi. Eşlerden bayan olanı benim yanımdaki boş koltuğa oturdu. erkek onun başında, ayakta bekliyor. Bizim sürücü "Olmaz kardeşim ilerde kontrol var inin aşağı" diye bağırıp çağırıyor. Yolculardan biri, sürücüye ısrarla para uzatıyor. "Yahu kardeşim öteki sürücü sana yolcuların parasını gönderdi alsana". Bizim sürücü parayı aldı. Ayaktaki uzaylılara, pardon yolculara "İnin aşağı" diye bağırdı.
Bu tartışma üç dakika sürdü. Öndeki minibüsün sürücüsü, arkadaki minibüse yolladığı beş kişi için para yollamış. Bunu yolculardan birine vermiş ki, sen de bindiğin arabaya ver diye. Ama, bizim yolcu hem minibüsten ite-kaka iniyor, hem de parayı zorla sürücüye veriyor.
Durun, bitmedi. Hani bayan olanı benim yanıma oturan eşler vardı ya, heh işte onlar da sürücü "inin" diye bağırınca, inmek için kalktılar. Bizim sürücü: "Sen otur bayan" dedi. Bayan oturdu, eşi aşağıya indi. Bayan, eşine el salladı, adam yolda yalnız kala kaldı.
İkisinden biri "Biz beraberiz" diye itiraz edip de minibüsten inmiyor.
Şimdi gelin bu olayı inceleyin. Beş dakika içinde büyük insanlığın sosyolojisini, psikolojisini inceleyin. Dünyanın hangi ülkesinde beş dakikada böyle bir insanlık labaratuvarına rastlarsınız? Bunu yapsa yapsa başka bir uygarlık, başka bir insanlık yapmış olmalı değil mi?
İşte bu, uzaylılıktır.
Bugünlerde en çok tartışılan konulardan biri de türban. Ben türbana dinsel simgedir-mimgedir diye de kızıyorum o başka da, bir de estetikten çok uzak diye kızıyorum. Tam bir uzaylı giysisi. Elip kafa, düz, dümdüz aşağıya inen pardüse ve ayakta ABD kaynaklı All-Star Convers ayakkabı. Şekil tam uzaylı. Bu şekil giyim Amerika, Avrupa, Asya, Afrika, Avusturalya, Antartika kıtalarında yok. Nerede var? Türkiye'de ve Türk kadınlarında. İşte bu uzaylı olduğumuzun tam kanıtıdır. İnanmazsanız sakin bir gününüzde üniversitelerin kapısında bekleşen türbanlıları izleyin. Ben izlerken hep merak etmişimdir: "Yahu bunlar bu elips kafası nasıl yapıyorlar" diye. Sonunda bir türbanlı söyledi: "Kafalarına en küçük boy çocuk bezi koyuyorlarmış."
Şaşırmadım, uzaylılığımıza yordum.
Bir başka uzaylı olduğumuz kanıtlayan olay ise % 47 oy sorunudur. Seçimlerden önce herkes ağlıyordu. Sanayici, esnaf, çiftçi, köylü, işçi, memur, mühendis, profesör, yazar, televizyoncu, simitçi, kaptan, pilot, rehber, tuvalet bekçisi, müzisyen... Yani halkın büyük kesimi durumdan şikayetçiydi, iktidardaki partiden şikayetçiydi de ne olmuştu şikayet ettikleri parti % 47 oy almıştı? Şimdi yapılan kamuoyu yoklamalarında ise bu oran % 50-55 olmuş. Ama, işin ilginç yanı saydığım kesimler hâlâ durumlarından şikayetçi.
İşte size uzaylı olduğumuzu kanıtlayan bir başka durum. Belki de bizimle çiftleşen uzaylılar dışında evrenin hiçbir yerinde rastlanamayacak bir çelişki. Demek ki bizi dölleyen uzaylılar mazoşistmişler. Ne yapalım?
Uzaylı olduğumuz kanıtlayan en önemli delil ise, cep telefonlarına olan aşkımızdır. Evet, biz Türkler cep telefonlarımıza aşığız. Bu aşkın platonik olanları da var. Nasıl mı?
Yolda, dağda, bağda, çayırda, arabada, vapurda, trende eğer sevgilimiz yanımızdaysa inanın ki ondan daha da çok sevdiğimiz biri cep telefonlarıdır. Adamın yanında sevgilisi var, o cep telefonuna sarılmış konuşuyor. Sevgili sap gibi kalmış. Yalnız yolculuk etse daha iyi olurdu.
Herhangi bir kapalı mekana giren kişi önce cep telefonunu eğer elinde değilse eline alıyor. Eliyle, ya da bir bez parçasıyla önce telefonunu siliyor. Sonra ona uzun uzun bakıyor. Ben "Heh diyorum şimdi aşkını ilân edecek". Belki daha önce ettiği için o sıra birşey demiyor.
Cep telefonu bizim uzun uzun konuşulan, okşanan, sevilen ve hatta aşık olunan bir teknolojik yaratıdır. Fakat, bu aşkta ve evlilikte kuma olayı çok gözükmektedir. Bakıyorsunuz her cepte bir başka telefon. Allahtan ülkemizde şimdilik üç GSM servis sağlayıcısı var da, şimdilik üç cep telefonuyla idare ediliyor. Ya, 25-30 GSM servis sağlayıcısı olsa ne yapardık? Bu Türk gençliği cep telefonu taşımak için bir de bavul taşımak zorunda kalırdı.
Cep telefonunda platonik aşk ise daha da "vahim". Adam, bir cep telefonuna aşık olmuş. Fakat, o cep telefonunun ücreti, adamın ücretinin iki yıllık tutarı kadar. Anlayacağınız adamcağız o telefonu alamıyor. Ama, günün belli saatlerinde gidip vitrinde onu izliyor. Ona yaşlı gözlerle bakıyor. Oysa telefon onun koynuna girmemiş. Telefonun bu aşktan haberi yok.
İşte size uzaylı olduğumuzu gösterir teknolojiye aşık olma durumumuz.
Ya başka?
Genellikle varoşlardaki gençlerde gözüken uzaylı belirtileri şöyledir: Genci tartsan 30 kilo gelir ya da gelmez. Belli ki eğitim görmemiş. Belli ki köyünden kopmuş gelmiş. Belli ki internete düşkün. Yaşı 16 veya 18 gibi. Birşeylere özenmeye çalışıyor. Bu nedenle de kendinden 5 beden büyük bir şey giyiniyor. Altında da kendinden 6 beden büyük kot pantolon. Pantolon düştü düşecek. Ağ kısmı dizlerinde. Saçlar jöleli. Saçlar hani o yerleri süpürdüğümüz fırça var ya, aynen öyle. Yani bir yer fırçasını dik tutun, işte saç öyle.
Hiç böyle birini görmemiş birisine bu genci gösterin. "Uzaylı" demezse bana küsün!
Yetmedi mi uzaylı olduğumuza kanıtlar?
"Ananı da al git", "Bu yazar ülkeyi terk etsin", "Benden başka bu ülke için hiç kimsenin söz söylemeye hakkı yok", "Almanlar asimilasyon uyguluyor", "Bilimsel konularda ulemaya danışın", "Çözümsüzlük çözüm değildir", "Valiler halka inip kömür dağıtsın", "Beraber yola çıktığımız kardeşimi Cumhurbaşkanı seçtim", "Sayın Abdullah Öcalan aldığı kellelerin hesabını veriyor", "Rektörler de kim oluyor onlar kendi işlerine baksın" diyen bir lidere sahip Türkler bu sözleri yalayıp, yutup kabullendiklerine göre....
Uzaylı değil miyiz?
Hadi bu da son kanıtımdı. Ufo dünyası bu iyiliğimi ve bilimlerine yaptığım katkıyı unutmaz umarım.