Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Haziran '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tuvalet Kültürü ve Kuru Fasulyanın gücü

Başka ülke erkeklerini bilmemem ama ortalama Türk erkeklerinin tuvalette gazete veya dergi okuduğu konusunda hemem hepimizin hemfikir olduğunu sanıyorum. Oysa pek çoğumuz Türk insanının okuma alışkanlığının olmadığını, birşeyler okumak yerine kahvelerde oturmayı tercih ettiğini ve eğitimde ne kadar geri kaldığımızı anlatır dururuz. Elinde dergisi veya gazetesi ile tuvalet denilen birkaç metrekarelik alanın içinde ne tür kültürel kıvılcımların parladığını, orada geçen onlarca dakika sonucu ne tür ilhamlar oluştuğunu kim bilebilir.

Bendenizin merak ettiği bir konu da tuvaletteki kişinin yedikleri ile oluşan durumun gazete haberleri ve makalelerin anlaşılması ile ilgili bağ. Şöyle ki, bir gece önce yenmiş olan kuru fasulye veya nohutun yarattığı baskı ile girişilmiş bir ekonomi haberinin ağırlığı; fasulye veya nohutun sıkıntısının atılması ile yapay da olsa ekonomik düşüncede bir ferahlama, önünü görebilme durumu oluşturur mu?

Bir önceki gün yenen acılı dürümün, ertesi gün patrona tuvalette yaşattığı sıkıntı sonucu işini kaybetmiş personel; bunun gerçek sebebinin gazetedeki ekonomi makalesinin patron tarafından yanlış yorumu olduğunu bilse!

Kabız olmuş birinin okuduğu 3. sayfadaki katliam ve cinayet haberlerini “sallandıracaksın birkaçını Taksim Meydanın'da” şeklindeki toplumsal çözümü de ancak tuvalet esnasında üretilebilecek bir fikirdir.

İnsan ister istemez cihan devleti de olmuş Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahlarının bizlere hiç yansıtılmayan insani yönlerinin nasıl olduğunu da merak ediyor. Fatih Sultan Mehmet'in birkaç dil bilen, tarihe hakim bir entelektüel olduğu son günlerde dillendirilmeye başlasa da biz onu daha çok İstanbul'u fethetmiş müthiş bir komutan olarak biliyoruz. Peki gün bitip, el ayak ortadan çekildiğinde kendi kendine veya ailesi ile beraber kalmış Mehmet abi nasıl bir insandı? O da kendi tarihinin popüler konularından neleri yapardı? İlginç bir araştırma konusu. Padişahlarımızın savaşçılığı, devlet adamlığı, adaleti, beceriksiz yönetimleri, zalimlikleri hep anlatılır da; kendilerinden hiç bahsedilmez. Ulu Önder Atatürk'ü ve fikirlerini biliyoruz ama örneğin Mustafa abi nasıl bir insandı?

Tuvalette üretilen fikirler hakkında da atalarımız bir söz bulmuşlar ve “Türk'ün aklı ya kaçarken ya da def-i hacet sırasında gelir” şeklinde durumu açıklamışlar.

Birkaç metrekarelik dar ve loş bir oda da, üstelik sıkıntılı bir vaziyette okunan bir yazıdan veya yorumlanan bir haberden alınacak ders ilk bakışta güzel görünse de derinine inilince yapılan işten pek farklı olmadığı sonucuna ulaştırabilir kişiyi.

Kültürlü olma yolunda tuvaletlerde yapılan faaliyetler en azından okuma adına güzel olsa da ortaya koyacağı sonuçlar açısından pek parlak olmadığı görünmekte. Bu durumda kitap ve gazetelerimizi küçük, loş odalardan kurtarıp aydınlık ve havadar okuma odalarına taşımak anlama kapasitemizi ve yorum kalitemizi artıracaktır.

Bakmakla görmek arasındaki farkın okumakla anlamak arasında daha derin olduğunu da düşünerek herkese bol okumalı günler dilerim.

 
Toplam blog
: 2
: 1210
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Sağduyulu ve gerçek vatanseverler; karşılaştıkları olumsuz durumlar karşısında seslerini çıkarmalıdı..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara