Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '10

 
Kategori
Müzik
 

U2 360º Istanbul turunda unuttuğumuz kayıpları bize yüreklerimize dokunarak hatırlattı!

U2 360º Istanbul turunda unuttuğumuz kayıpları bize yüreklerimize dokunarak hatırlattı!
 

LIVANELI VE BONO


Bölüm 1

Bundan tam 25 yıl önce, bir iskoç gurubu Simple Minds” Alive and Kicking” ile TRT3 FM radyosunda sürekli çalıyordu. Bu şarkı ile aktivist rock gurubun ne olduğunu ilk defa öğrenmiştim. Simple Minds’ın şarkıları insan hakları ihlallerine karşı tepki mesajı verirken müziği ise buram buram Dublin sokakları kokmaktaydı.

Gene bir yıl sonra U2 isimli bir gurup “Joshua Tree”’ albümü ile o yıl iyi bir çıkış yakalamış ve bu albüm ile Grammy ödülünü; en iyi albüm ve en iyi rock performası ile kazanmıştı. Üniversitenin yurt odalarında U2’nın "Where the Streets Have No Name", "With or Without You", ve "I Still Haven't Found What I'm Looking For" radyodan çalar iken hep bir ağızdan şarkıları coşkuyla söylediğimizi hatırlıyorum.

Birçok efsanevi rock yıldızı ülkemizi ziyaret etmesine rağmen U2’nun ülkemize gelmemesi ben başta olmak üzere tüm hayranlarını uzun yıllar üzdü. Özellikle bu ziyaretin yapılamamasındaki en büyük engelin; ülkemizdeki insan hakları ihlalleri ile ilişkilendirilmesi hepimize çok sevimsiz geldi.

U2 360 ile ülkemizi ziyaret edeceği duyulduğunda buna en çok sevinen onu yıllardır bekleyen hayranları olmuştur.

Beklenen gün gelmiş ve ulaşımı olmayan olimpiyat stadına olan çileli yolculuğumuz başlamıştı. Hani bu ülkenin vatandaşı olarak bizleri bir yana koydum da, stada gelen yabancıların da bu işkenceyi nasıl yorumladıklarını bizzat kendilerinden dinleyerek bir kez daha kahroldum.

Stada girmeye çalışırken gözüm Can Dündar beyi seçti ve hemen yanına gidip önce kendisi ile tanıştım ve toplu ulaşım konusundaki belediyenin beceriksizliği konusunda; hani olur da bu konuda bir program yaparsa, bu durumu belki gündeme getirir diye kendisine gözlemlerimi paylaştım.

Yerimize ulaştığımızda stadın başında konuşlanan uzay gemisine benzeyen sahneyi uzun süre incelediğimi hatırlıyorum. “The Claw” (Pençe) adı verilen dev sahne tüm görkemiyle sahaya giren herkeze bu şoku yaşatmaya devam etti.

Dev bir silindir, video sistemi ile birbirine bağlanmış LED paneller ve 64 metrelik yükseklikte 360 derece dönebilen LCD ekran, konser boyunca müzikseverlere tam anlamıyla 360 derecelik bir görüş alanı sundu.

Saat 13.00'te stat kapılarının açılmasıyla birlikte konserin başlamasına saatler kala izleyiciler yerlerini almaya başladı.

U2 konseri öncesinde saat 19.30'da sahneye İngiltere'nin en önemli alternatif rock gruplarından Snow Patrol çıktı. Saat 20.30'da sağanak altında başlayan konserde, en bilinen şarkıları "Run", "Open your eyes", "Shut your eyes" seslendirdikten sonra gurubun vokalisti Gery Lightbody, "U2'yu dinlemeyi seviyoruz, onlarla İstanbul'da olmak harika" dedi.

Kırmızı gömlek ve beyaz kravatla sahne alan grubun solisti, dinleyicilere "İşte sizin renklerinizle geldik" diye seslendi.

U2, Simple Minds gurupları ile benzer çizgideki müzikalitelerinden dolayı Snow Patrol izleyenlerden çok olumlu tepkiler aldı. İlk fırsatta gurubun güncel albümünü alıp daha dikkatli yorum yapma fırsatı bulacağım.

Snow Patrol’u dinlerken müziklerinin çağrıştırdığı Simple Minds aklıma gelmiş , 25 yıl geriye anılarıma döndüğümde, anılarım burnumda bir sızıya ve gözümde küçük bir damlaya dönüşmüştü...

O an, “The One” ‘a kadar duygusallığımı koruyacağıma kendime söz verdim.

U2 gurubu, Atatürk Olimpiyat Stadı'nın tıklım tıklım dolu atmosferinde saat 22.00'de sahneye “ Return of the Stingray Guitar” ile Istanbul’u selamladı ve ardından “Beatiful Day” çalmaya başladığında yer yerinden oynamışdı bile.

Onbinlerce kişi U2'yu alkışlarken binlerce müziksever gibi ben de bu anı cep telefonum ile fotoğraflayarak ve videoya çekerek ölümsüzleştirmeye çaba gösteriyorduk.

U2’nun solisti Bono ilk beş şarkından sonra kendisini dinleyenlere "Çok teşekkür ederim, süpersiniz. Bu kadar sabrettiniz uzun sürdü ama sonunda geldik. Türkiye'de olanlar bütün dünya için çok önemli. Dün boğaz köprüsünden yürüyerek geçtik, aslında bu köprü geçmişle gelecek arasında da bir köprü" dedi.

Tabii bu arada devlet bakanının ismini zikretmesiden sonra yuhalanması ve konuşmayı toparlamakta zorluk çekmesini de eklememiz gerekiyor. Gurup şarkılarını söylerken dev ekrandan güçlü siyasi mesajları da veriyordu.

Bono "Washington ve İsrail duy sesimizi" diyerek "Sunday Bloody Sunday-Kanlı Pazar" şarkısını çaldı, bu şarkıya da seyirciler hep bir ağızdan guruba destek verdi. Gurup Afrikadaki savaşlara, Nepal’de tutuklu hayatı yaşayan devlet başkanına, İran halkı için bir çok güçlü mesaj verdi.

Ama hiç bir mesajı, Fehmi Tosun’u bize yeniden hatırlattığı kadar yüreğimizi derinden acıtmadı.

Bono, "Sıradaki parçayı 15 yıl önce kaybolan Diyarbakırlı Fehmi Tosun'a ithaf ediyorum" dedi. Gurup “pop” albümünün kapağında bir zamanlar eylemlerini beyoğlu caddesinde izlediğimiz kendisi de bir “Cumartesi annesi” olan ve oğlu Fehmi Tosun’u arıyan annenin çığlığını “Mothers of the Disappeared” ( kayıpların anneleri) şarkısı ile Fehmi Tosun’a adamıştı.

Bono, önce Fehmi Tosun’u sahnede andı, annesisinin de şu an konseri izlediğini belirtti ve ardından o muhteşem şarkıyı, statdaki izleyiciler ile birlikte okumaya başladı.

Şarkı söylenirken sahneye sürpriz bir şekilde Zülfü Livaneliyi çağırdı ve Livaneli de şarkıya eşlik etmeye başladığında stad nerdeyse coşku ve duygusallık anlamında yıkılıyordu.

Hani ben de kendime söz vermiştim ya, duygusallık yok, ağlamayacaksın, gözyaşlarını “the one” ‘a sakla, nafile. Burnum öyle çok sızlamıştı ki. O an gözlerimden sicim gibi inen yağmura aldırmadan ben de Bono ve Livaneli’ye eşlik ediyordum.

U2, unuttuğumuz kayıpları bize yüreklerimize acı vererek hatırlatırken, neden bugüne kadar ülkemize gelmemiş olduğuna dair sırrı da bu mesaj ile açığa çıkarmış oldu.

“Mothers of the Disappeared” ( kayıpların anneleri) şarkısının sözleri.

Gece yarısı, oğullarımız ve kızlarımız, Bizden koparılarak götürüldüler.

Onların kalp atışını dinle ! ! !

Biz duyuyoruz... Rüzgarda, seslerini duyuyoruz.

Yağan yağmurdaki gözyaşlarını gör.

Onların kalp atışını dinle ! ! !

Biz duyuyoruz...

Gece, suçlu olarak sallandırılıyor. Siyahdan maviye doğru gerilmiş.

Onların kalp atışını dinle! ! !

Biz duyuyoruz...

Ağaçlarda çıplak sallanan oğullarımız, Kızlarımız duvarların önünde ağlıyor.

Yağan yağmurda, onların gözyaşlarını gör.

Üstüne bir de Zülfü Livaneli mikrofonu alıp da 50.000 kişi ile Cumhuriyet Şehitlerimize atıf edilen ve Uğur mumcu’nun en sevdiği şarkı olan “Yiğidim Aslanım’ı söylemeye başladı ya...

“The one “ için sakladığım herşeyi o saniyede tüketmiş oldum.

Konserden bir gün sonra yapılan röportajda Livaneli o anı gazetecilere şu şekilde anlattı; “ Yiğidim aslanımı söylerken Bono çok etkilendi bana sarıldı ve titredi. Çok etkilendi. Ben ona daha önceden sözlerini anlattım. Bir ağıt olduğunu söyledim. O kadar kişinin de gökgürültüsü gibi şarkıya eşlik etmesinden çok etkilendi. “

Saat 12:00 ‘yi gösteriyordu gurup ilk biss ile geri döndü .

O sırada dev ekranda herbirimizin aynı olduğu vurgulanırken U2 muhteşem eseri “The One” ‘ı söylemeye başladı.

Konserinin sonunda sevenlerine sabrettikleri için teşekkür ederek, ''Arayı açmayalım'' dileğinde bulunan Bono, sevenlerine AIDS ilacı alamayanlara yardım ettikleri için ayrıca teşekkür etti.

Konserini tamamladıktan sonra müzikseverlerin uzun süreli alkışları üzerine iki kez sahneye dönen Bono, konserin ardından ekibiyle birlikte dinleyicilerini selamladı.

 
Toplam blog
: 62
: 2308
Kayıt tarihi
: 10.12.09
 
 

Üniversite yıllarında başladığım fotoğraf sanatını iş hayatına atıldığım dönemde geliştirdim. Bir..