Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '07

 
Kategori
Fotoğraf
 

Üçüncü göz

Üçüncü göz
 

Fotoğraf; Yunanca “photo” ışık ve Latince “graph” çizmek, kelimeleri kullanılarak ışıkla çizerek iz bırakmak anlamında türetilmiştir.

Fotoğraf, cin misali bir şişenin içinde kala kalmaktır yüzyıllar geçse de...

Anneannem, dedem, tanımadığım yüzlerce yüz, yaşamışlık belirtisi olan çizgilerle yüzlerinde, siyah beyaz bir kağıt parçasında elimde...

Hani olur ya yaşarsınız ve rüya biter bir yerinde, uyanınca peri masalından, belki de yaşanmadı bile denildiğinde, bir küçük kare, dondurulmuş bir an' dır geriye kalan, şu an gözyaşına ev sahipliği yapan muhterem yüz, bir zamanlar gamzeler içinde...

Fotoğraf çekilen zamana bir fake atar, “Ne haber zaman! Pause’ a bastım işte, durdurdum seni” der.

Yüzündeki çizgileri sayamadığımız, bu sebeple kardeşimle “babaannem kadar buruşuk” diye ancak bir çocuk acımasızlığıyla söylenebilecek benzetmeler yaptığımız, uyurken horladığı için ağbim ve ablamla burnuna mandal takma girişiminde bulunduğumuz babaannemin, bir zamanlar inanılamacak kadar güzel olduğunun tek şahididir bir fotoğraf. Hiç görmediğim dedemi tanıma sebebimdir bir fotoğraf. Ya da Ahmet Amca senin bir zamanlar saçın varmış dediğinizde elinizdeki fotoğraf bir anda yer değiştirir, Ahmet Amcanız bir anda kaptığı gibi fotoğrafa baka baka, “Ahh ahh, sen ne diyorsun, sırma saçlıydım, sırma! Ayşe Teyzenle evlendikten sonra böyle oldum.”
“Ayşe Teyze, sen de şişman değilmişsin” demenle fotoğraf yine el değiştirir, “Fidandım fidan” gerçekten de öyleymiş, kanıtı da elimizde. Tek bir karede, birkaç saniyede, yıllar yıllar öncesi ve iki kişinin mazisine gidip gelirsiniz. İşte tam da bu sebeple, bence fotoğraf bir zaman makinesidir. Karedeki zamana gidip, o anı tekrar yaşamanızı sağlar ya da tanık olursunuz o an oradakilerin haline.

Fotoğraf, kendi gözlerinizle değil, dışarıdan bakmanızı sağlar olan bitene. Üçüncü bir gözdür. Biz bakarken işin içine duygularımızı da katarız. Çok sevdiğimiz birini dünya güzeli olarak görmemiz de bu yüzdendir. Ancak fotoğraf makinesi objektifle çalıştığı için objektif yaklaşır kişilere. Neyse halin, o çıkar fotoğrafın. Objektifliği sebebiyle de tarihe yardımcı olur. Savaş fotoğrafları bunun için en iyi örnektir ve en çok utandıran bizi. Çünkü taraflar kim olursa olsun, sebep ne olursa olsun insanlığın en utanç duyulası anlarını belgeler. Genelde ödül alan fotoğraflar da bunlar arasından çıkar. Utanç belgelerimizdir onlar. Tarihi fotoğraflarla yazabiliriz.

En acısı ise, bir süre sonra aile, dostlar ve tüm senden olanlar birer fotoğraf olarak kalır sana. O kadar üzücü bir kabulleniştir ki bu, özledikçe albümleri karıştırırsın. Ölenler, yaşarken kaybettiklerin, keskin kavşaklarla yollarınızın ayrıldıkları... Hepsi bir fotoğraf karesinin içinden gözlerinin ta içine bakar. Kardeşinin, annenin, babanın elini tutamazsın, dağılmışsınızdır dört bir yana. Aynı evde yaşamıyorsunuzdur artık ve birer fotoğraf olarak yerlerini almışlardır hayatında, gülümseyerek bakarsın. Ama aile albümüne baktığında gülümsemeden çok hüzün çöker yüzüne. Ailenin tüm bireyleri siyah beyaz bir karede yanyana durmaktadır. Çocuksunuzdur orada, hatta bir bakarsınız anneniz ve babanız da çocuktur bir zamanlar. Komik... Hem hüzün hem gülümseme oluşur. Şimdi, şu yaşımda, kime kızsam, kime çok sinirlensem ve kötü laflar söylemeye başlasam içimden sesli sesli, bir an onun da bir zamanlar çocuk olduğunu düşünürüm. Tahmin etmeye çalışırım o halini. O komik çocukluk fotoğrafları gelir gözümün önüne ve çocukluğuna gülerim kendimce.

Daha hayatın ne olduğunu bile kavrayamadığımız yaşlarda (hoş hala anlayabilmiş de sayılmam ama) hayatını kaybeden en yakın dostlarımızı çocuklarımızla tanıştırma şansıdır fotoğraf. Kaybettiğimiz ruhlarımızın gözlerine bakabilme şansımızdır bir daha.

Fotoğraf anı tutsak etmektir bir karenin içine,
Bırakıyorum kendimi sana...
Tutsak et beni kendine,
yakala bir karende...

Blog Dip Not: Nerdeyse her bloguma bir fon müziği verdiğim için bu blogu da mahrum etmeyeceğim müziğin ruhundan. Zaten bizzat kendisi bu blogun yazılmasına sebep olan bir videokliptir;
http://www.youtube.com/watch?v=7kycDqidHzM (alternatif link: http://vimeo.com/33676897 )

 

2007 Dip Not: Bir yıl daha geçti. 2007 de fotoğraf albümlerindeki yerini aldı. Bloguma Reuters’ in 2007 yılında çekilmiş fotoğraflarını ekledim. Her fotoğrafın öyküsünün de bulunduğu site adresi;
http://www.reuters.com/news/pictures/slideshow?collectionId=1067#a=1

2007 Pek de iyi bir yıl sayılmazdı. Kendi içimizde yaptığımız savaşlar bir yana, artık dünya da bize meydan okumaya başladı. Küresel ısınma ve kaynakların tükenmeye başlamasıyla beraber umarım algı eşiklerimiz biraz daha yükselmiş olur ve kendimizi biraz daha insan gibi hissedip, insanca yaşamaya başlarız, herkesin ama herkesin insanca yaşama hakkının olduğunu unutmadan...
Her yeni yıldaki tek dileğim;

"Sahip olduklarımızı kaybetmeyelim yeter.”

Mutlu yıllar herkese...

 
Toplam blog
: 73
: 5913
Kayıt tarihi
: 06.09.06
 
 

Yılın en uzun gecesinde doğmuşum. Bu yüzden midir bilinmez ruhlarımızın özgür kaldığı geceleri se..