Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '17

 
Kategori
Öykü
 

Uğultular

Uğultular
 

'uğultular'


Buz

‘… Şevki abi buzu uzatabilecen mi … Buzu …ne diyordum … Yani bu adamın başına gelenler de aynı mevzudan. İnsanoğlu böyledir be abi… Senin iyi zamanında yanında yörende bi dünya insan olur dolduruverirler adamı. … Abi şu buzu …   Hani eskiler demiş ya ‘yiğitsin derler candan ederler, cömertsin derler maldan ederler’ diye. Onu hep çevresindekiler gaza getirdi be abi… Aynı o hesap be abi… Şevki abi şu buzu versen, oturdun masanın başına bari biraz gözünü aç be abi… Yok abicim nereme dökeyim karabiberi buz diyorum buz… Ben yıllardır tanırım onu. Ha sözüne güvenir miyim güvenirim ama ben böyle konularda bu çocuğun şansına güvenmem abi. Yoksa yapalım dediği iş basit, ortaklık diye istediği para da atla deve değil inan bana yani, sonrasında bir sürü laf duydum onlar da zoruma gitti biraz; arkamdan vay efendim değişti, bi tarafları kalktı falan demek kolayına geliyor nedense… Abi şu buzu diyorum… Ulan Rum meyhanesi diye geldik iki saattir Kırşehirli piyanist şantör dinliyoruz, iki satır konuşabilene aşk olsun  … Şevki abi dudağımı da mı okuyamıyorsun yahu; buzzz -  buuzzz diyorum akşamdan beri, rakı ısındı evrim geçirdi klimanın üfürüğünden  … Tamam abi tamam gelip kendim alırım ben, muhabbet bölünmesin derken fıtık olduk burda’

Market

‘bu şekerlerin teneke kaplı olanlarından yok mu sizde?’

‘…’

‘beyefendi… Bakar mısınız buraya!’

‘buyrun apla, ne istediniz?’

‘Naneli şekerler var ya bunların teneke kutuda olanları yok mu, onları soruyorum’

‘Valla hepsi orda bayan’

‘bu kağıt paketler çantamın içinde eriyip - dağılıyor. Teneke kutuda olanları yok mu hani üstüne basınca açılan?’

‘Nasıl apla?’

‘..!’

‘..?’

‘Ay… Peki madem anlaşamayacağız şöyle söyleyeyim. Hatta şöyle sorayım; siz dükkanınıza Akasya Durağı seyretmeye mi geliyorsunuz yani aslında esnaf falan değil de bir reyting firmasının gizli çalışanı mısınız? Bizler de müşteri değil bu gündüz kuşağı yayınlarının anlık etkisini gözlemlediğiniz bir çeşit denek miyiz? Yoksa içeriye birisi girince televizyonun sesini kısmamanız bu yüzden mi? Yahu hepsini geçtim 37 ekran yu-ma-tu marka televizyondan nasıl oluyor da bu kadar yüksek ses çıkıyor? Siz bu aleti sanayiye götürüp egzozunu mu patlattınız?  Evet sorularım bunlar büfeci bey.

‘abla ben toptancıya diyeyim, teneke kutulu olandan getirsin o zaman’

‘Bence yeteri kadar teneke var burada. Hadi size iyi günleeer’

Dalga

Geçen hafta küçük mırmırları beğenmedik al şimdi onlar da yok. Geçtim levrekten guppesten bari onlar gelse de oyalansak.

Yemi de güzel yapamadım yine. Tutturamıyorum bi türlü tuzunu, yumurtasını şunun  zaten Tarım il müdürlüğünden kart çıkarmakla balıkçı olunsaydı şimdiye…

ohooooo…

Tamam balık işi sabır işi de en az yirmi dakikada bir bi şey gelmeli ki sıkılmamalı insan.

Koca sahilde balık tutabilecek bir tane iskele yok. Kumsalda dikelmek, çakılların arasında yürümek, her seferinde eğilip kalkmak bi süre sonra feci yoruyor insanı.  

Hah bi de hatırı sayılır derecede sabah yürüyüşü yapan yerleşik Alman nüfusu var ki olmazsa olmaz.

İlla ki sahilin dibinden yürüyecekler, senin oltan dolaşmış, dikkatin dağılmış onlara ne.

Heriflerde kamusal bilinç var tabi abi. ‘Sahilde senin balık tutmaya hakkın olduğu kadar, benim de sabah yürüyüşü yapmaya hakkım var’ mesajını Almanca olarak hem de misinanın üzerine basaraktan veriyor bi güzel.

‘Hello! Olta var bitte!’

Kovanın nesine bakıyorsun boş işte.

Kol gibi levrek tutmuştum ben burada ya. Nereye gitti bu hırtlar.

Gerçi insan balıktan eli boş dönse de pişman olmuyor. Dalga sesi, iyot miyot kendine getiriyor bünyeyi. Arada bir doğaya kaçmak lüks bi hadise değil bi gereksinim bence. Bak temiz havadan kafam açılmış ki ‘gereksinim’ dedim yoksa ‘ihtiyaç’ der geçerdim.

Şöyle bi guppes gelse bari. ‘Tırrrrrr’ diye ne zevkli olur sudan alması.

‘Hello! Aman diyim bitte!’

‘haynın maynın’ ne anlatıyorsun dayı, geçiver işte şu taraftan ne yapalım iskele yok biz de mağdur sayılırız bi yerde.

Hah dolaştı tabi.

Levrek diye geldik tuttuk yine Alman’ı.

‘Dayı iki zıplayıver, kurtul misinadan o da sabah sporu sonuçta’

Fofo mu? Gerçi ellerim de kirli ama. Neyse çekeriz işimiz ne.

Hans dayı sen de kıpkırmızıymışsın be. Siyah- beyaz çekeyim makinenin ayarı bozulmasın bari.

Deklanşöre basmadan önce Almanca üçe kadar saysam mı ki ? Yok lan o zaman da dilini bildiğimi sanıp mevzu açar, sabah sabah tarzancanın mahcubiyeti hiç çekilmez şimdi. 

Buyur bakalım koy face’ine Alman akrabaların beğensin Akdeniz ve  Beydağı manzaralı bu sabahki aktiviteni. Gözümüz yok ama hayat size güzel zaten. Euro olmuş kafam kadar …

Tırrrrr…

Aha balık geldi… Hey yavrum Hans dayı uğurlu geldi valla…

‘guk, guk,guk!’

Bunun adı tavuk balığıydı herhalde. Karaya çıkınca tavuk gibi gıdaklıyor garibim. Ses çıkaran bi canlının ölümüne sebep olmak nihayetinde balık da olsa dokunuyor insana.

Gir şu kovaya da sövüp durma hafız. Bi tava dolusu arkadaşın gelmezse salacağım seni zaten, tek başına ne işe yararsın ki.

‘Gut gut gut!’

He valla sen de haklısın.

Bizim köye de gölet yapmışlar yav. Kocaman İsrail sazanları varmış içinde. Tatsız – tuzsuz bi şeydir kesin ama tereyağında falan kızartınca bi şeye benzer herhalde.

Akıntı da azıttı iyice tadı kaçtı bizim etkinliğin.

Ne de olsa kara insanıyız bi süre sonra dalganın sesi bile büyüsünü yitiriyor sanki. Islak ve telaşlı bir uğultuya dönüşüyor. Toparlanmalı yavaştan; ‘balığa niyet balıkçıya kısmet’ oldu bizim hadise.

Gel bakalım sayın tavuk balığı. İyice halsizleşmeden bırakayım seni bi de sen metafor olma başımıza.

‘gıt, gıt,gıt!’

Tamam sövüp durma saldık işte.

‘guk, guk,guk!’

Ben de senin ulan.

Zihin

Durduk bekliyoruz zaman gelip götürene kadar bizi. Kulağımızda, günlerin şimdiki girdiği çuvala sığmadığı o eski güzel zamanlardan kalan bir şarkı;

Baharda lale misal bir kadeh al gel

Bu laciverd göğe sevdalara dal gel

Bakarsın ansızın almış seni toprak

Bu laciverd göğe sevdalara dal gel

Şarkılar zamanın tanığı değil ta kendisi aslında. Zihnimizden uğultuları yitip gittiği gün hayat-mana-nefes yok olup gidecek. Gül ağacından, meşe ağacından kabzalarına yapışıp kaldığımız sazlarımız da tabiatın ta kendisi değil midir?

Eski ve yeninin yarışında şarkılar hep haklı çıktı. Gün gelecek bu kolaycı ideolojiler, tuzakçı yasalarla desteklenmiş sapkın hırslar da yok olup gidecek.

Okan Ünver  

    

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..