- Kategori
- Dünya
Ukrayna'da Neo-Nazileri öven AB
Ukrayna
Ukrayna'da muhalefet terör estirdi. Eline silah almış teröristler batılı sözde demokratların adi yaklaşımıyla bir kez daha demokratik hakkını kullanan muhalifler olarak addedildi. Neo-nazilerin saldırısına uğrayan Rusların hakkı görmezden gelindi ve Rusya'nın meşru müdahalesi işgal olarak yorumlandı.
Türk basını batıdaki gibi olayları basite indirgeyerek Rusya yanlısı iktidar ile AB yanlısı muhalefet arasındaki çatışma olarak lanse ediyor. Olayların gerçek boyutu teferruatıyla incelenmeden yüzeysel yorum yapılıyor. Gerçekte Ukrayna'daki olaylar Rusya ile batının nüfuz mücadelesinden çok daha karmaşık.
Öncelikle yazıma Ukrayna halkının tarihi çok eskiye dayanan bölünmüşlüğünden bahsederek başlayım. Ukrayna'nın Avrupa'ya açılan batı hattı, Katolik misyonerlerin Çarların Panislavizm politikasıyla başlattığı büyük Rus şovenizmine dayanan Slav birliğini kurma çabalarına karşı amansız mücadelelerine tanık oldu. Batılı Katolik misyonerler Ortodoks mezhep birliğinin Slav yayılmacılığında çok önemli bir etken olduğunun farkındaydılar. Rus yayılmacılığına karşı en etkili yöntem öncelikli olarak Ortodoks mezhep birliğini dağıtmak olmalıydı. Nitekim Ruslarla ittifaka yanaşmayan tam aksine Ruslarla en çok savaşan, tek Slav kavmi Katolik olan Lehlerdi(Polonyalılar). Rusların Doğu Avrupa'daki diğer dikkat çekici düşmanı Rumenlerdi ve onların da Lehlerle benzerliği Katolik olmalarıydı. Bu durum batılılara apaçık fırsat veriyordu; Slav birliğini bozmanın en iyi yolu mezhep ayrılığı yaratmak ve bunu Ruslara karşı kullanmaktı. Batı Ukrayna Katolik misyonerlerin çabalarıyla Çarlık rejiminin son dönemlerinde kökenlerini Ruslardan çok ayrı tutacak aykırı bir Slav halkının ortaya çıkmasına sahne oldu. Halbuki ilk knezliklerini Ukrayna'da kuran Ruslarla Ukraynalılar arasındaki köken birliği Türkler ile Azeriler arasındaki kadar netti.
Rus Çarlığı'nın parçalanış sürecinde Almanlar I.Dünya Savaşı'ndaki rakipleri Rusya'yı daha kolay alt edebilmek için batı Ukrayna'da birkaç asırdır gelişen bu milliyetçi Ukraynalılık akımını koz olarak kullandı. Ama silahlandırılan milliyetçiler azınlıkta oldukları için Almanya'ya hedeflediği zaferi getirmedi ve nihayet Ukrayna 1922'de Sovyetler Birliği'ne eşit statüde katılma kararı aldı.
II.Dünya Savaşı'nda Almanya enteresan bir biçimde Germen ırkçılarıyla Ukraynalı Slav ırkçılarının uzlaşmaz çelişkilerini aynı hedefte bütünleştirecek sahte bir ittifaka imza attı. Ari Germen ırkını kutsallaştıran Naziler batı Ukraynalıların bir kısmını sözde Rus boyunduruğundan kurtarma gibi yalanla bezenmiş vaadleriyle taraflarına katmayı amaçladılar. Hitler için muazzam nüfusuyla tarihin en büyük köle pazarını oluşturacak Slav halkları ve doğal kaynaklarıyla uçsuz bucaksız Rus stepleri vazgeçilmez bir nimetti. Nazilerin oluşturacağı kolonizasyonda amaca ulaşmak için sahtekarlığa dayanan her yöntem mübahtı. Bu yöntemde oyuna gelenler Stephan Bandera'nın örgütledigi Ukrayna Milliyetçileri Birliği'ne katıldı ve Kızıl Ordu Nazilerle birlikte hain işbirlikçilerine karşı da mücadele etmek zorunda kaldı.
Son yaşanan olayların ise demokratik bir isyan değil , terörize bir hareket olduğu isyanın elebaşlarının siyasi eğilimlerinden ve isyacıların silahlı saldırılarından anlaşılıyor. Demokratik bir seçimle iktidara gelmiş partinin aldığı kararların teröristlerce engellenmesi AB tarafından olağan bir olay olarak görülmüştür. Burada diktatörlükten değil halkın büyük çoğunluğunun oyunu almış bir iktidardan bahsediyoruz. Alınan kararlara ya saygı gösterilir ya da zamanı geldiğinde yapılacak olan diğer seçimde aksi yönde oy kullanılır. Ancak muhalif kamuflajına bürünmüş teröristler bir dahaki seçimde de durumun değişmeyeceğini fark ettiler. Yani çoğunluk onların yanında değildi. Dikkat ederseniz isyancılar Lvov şehrinden örgütlenerek gelmiş çok küçük bir grup. Kitle mesaj yoluyla haberleşen AB destekli Özgürlük Partisi üyelerinden oluşuyor. İsyancılar Kiev'e nasıl ve hangi vasıtalarla götürüleceği ve vaat edilen para miktarı konusunda mesajla ayrıntılı olarak bilgilendiriliyor. Kasım'da her bir eylemciye 120 grivna ile başlayan parasal destek terörün had safhaya ulaştığı ocak ayında her bir eylemci için 400 grivnaya çıkarıldı. Turuncu darbe hadisesi tekerrür ediyor ama bu isyan niceliğiyle değil, niteliğiyle bir öncekisinden daha vahim.Olayın vehametini arttıran isyancıların sayısı değil, parasal güce sahip olmaları, silahlı ve tehlikeli olmaları. Çatışmalarda ölenlerin 4'te 1'inin emniyet mensubu olması isyancıların hiç de masum olmadıklarının kanıtıdır.
İsyanın bir numaralı ismi Oleg Tyagnibok mecliste az sayıda sandalyesi bulunan Svoboda(Özgürlük) Partisi lideri. Anti-semitist ( yahudi düşmanı ) olarak ön plana çıkan ve Maidan'daki aşırı milliyetçileri harekete geçiren kişi.
İsyancıların parasal kaynaklarından olan Petr Poroşenko ise 1,5 milyar dolarlık servetiyle nüfuzunu etkili bir biçimde kullanıyor. Kendini Sağ Sektörün önderi olarak tanıtan Dimitri Yaroş da kurulacağını hayal ettiği yeni düzende polis ve istihbarat teşkilatının nüvesi olacak faşitlerden müteşekkil Milliyetçi Muhafızlar örgütünü teşkilatlamış durumda. Yaroş, Tyagnibok ile birlikte terörün baş aktörlerinden.
Olayları batı ve Rusya yandaşlarının çatışması olarak yorumlamak basit bir yaklaşım. Halbuki Rusya ile birliği savunan ve doğu Ukrayna'dan güçlü destek alan Komünist Parti ve yandaşları Putin'den de Yanukoviç'ten de hiç haz etmiyor. Komünistler Neo-nazileri Yanukoviç'e tercih etmeyeceği için olayların gidişatında sessiz kalınca meydan faşistlere kalıyor.
Kırım'ın kimlere ait olduğu konusu ise tartışılır. Kırım ne sadece Tatarların, ne sadece Ukraynalıların ne de sadece Ruslarındır. Kırım tarihte sürekli işgale uğramış ve el değiştirmiş statejik konumda bir yarımadadır. Bugün bir ülkenin geleceğine üzerinde barındırdığı halkların karar verebileceği batı tarafından kabul görmüşken Kırım parlamentosunun 81 milletvekilinden 78'nin oyuyla Rusya'ya katılma kararı alması ve nihayet yapılan refarundumda % 97 oranında aynı yönde karar çıkması da kabul görmelidir. Karadağ ve Kosova parlamentolarının kararları tartışmasız kabul görürken Kırım parlamentosunun ve halkının ezici çoğunluktaki kararı neden gayri meşru görülüyor? Ayrıca refarandum daha yapılmadan neden geçersiz ilan edildi? Çünkü sonuç belliydi. Rusya Kırım halkının oyuyla NATO'ya rest çekip donanmasını Kırım'a kalıcı olarak indirecek. Hruşçov'un nasıl olsa Ukrayna Sovyet cumhuriyetidir diyerek tarihi bir yanılgıyla Ukrayna'ya bahşettiği Kırım yeniden Ruslara merhaba diyecek.
Ukrayna'da hilenin bulaşmadığı her demokratik seçim ülkeyi biraz daha Rusya'ya yaklaştıracak. Çünkü Ukrayna halkı AB'nin uyulması gereken kriterlerle kendilerini daha fazla oyalamasından bıkmış ve somut adımlar bekliyor. Doğalgaz ve petrol devi Rusya'nın Ukrayna'ya sundukları daha gerçekçi ve inandırıcı. Ancak yine de Putin ve Yanukoviç ittifakı Ukrayna halkına arzu ettiği adil düzeni verecek gibi görünmüyor. Bunun farkında olan Ukrayna Komünistleri Neo-nazilere olduğu kadar Yanukoviç'e de düşman.