Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Umma hastalığı

Umma hastalığı
 

Dün akşam Televizyon kanalarını dolaşırken bir haber ile irkildim.

Tüm haber ajansları tarafından ”FLASH, FLASH!” uyarısyla Amerika’da yapılan bir bilimsel araştırmada “UMMA Hastalığı“ hastalığı adıyla bir hastalık tespit edildiği tüm Dünya’ya duyurulmuştur. Hem genetik, hem de bulaşıcı özelliği bulunan bu hastalık ile mücadele konusunda bilim adamları ne yapacaklarını bilememektedir.

Bu gelişmelere karşılık Türkiye’den bazı bilim adamları bu hastalığın yeni bir tespit olarak sunulmasına tepki göstermektedirler. Türkiye’nin önemli haber kanallarından birinde konuşan isminin açıklanmasını istemeyen bir bilim adamı “Şu Amerikalılara şaşıyorum, bizde bu hastalık yüz yıllardır var. Global kriz olunca mı akıllarına geldi “ demektedir.

Neden adını açıklanmasını istemediği sorulan bilim adamı, “herkes kendi için bir şeyler yapması gerekirken, Beni Makro Paşa zannederek bu defa benden bir şeyler istemeye ve medet ummaya başlayacaklar, durduğum yerde keyfim kaçacak, elin beceriksizleri ile huzurumu kaçıramam“ demektedir.

Adının açıklanmasını istemeyen bu bilim adamına “Nedir bu UMMA HASTALIĞI?“ diye sorulunca, önce şu UMMA kavramını açıklayalım diye söze başlamıştır. İçerisinde küçük de olsa bir umutsuzluk kırıntısı barındıran, iyi temennilerde bulunmanız gerektiğinde veya her şeye rağmen olmasını istediğimiz bir durum karşısında kullandığımız kurtarıcı bir kelimedir.

Beklemek ve Ummak arasındaki en büyük fark;

- Beklemek her türlü sonuca razı olmak ile,

- İkincisi olayların kendi kontrolünüz dışında gelişmesiyle sizin hiç bir şey yapamamanız ve sadece "inşallah şöyle olur da, böyle olmaz" demeniz ve arzu etme psikolojisiyle dua ederek olumlu sonucu beklemektir.

Umma ile ilgili en çok kullanılan kelime MEDET olup, çare anlamındadır. Yani çözüm beklemek. Kimden beklemek? Kendisi hariç herkesten. Medet için bir eylem yapılıp yapılmadığı pek analiz edilmez. Daha doğrusu bu medet umanın kendisi için bir eylem yapıp yapmaması önemli değildir. Esas olan UMMAKTIR. Hani “Niyetler için Amellere Bakılır.” sözü bunlar için geçerli değildir. Ortada sadece niyet vardır da, amel-eylem yoktur.

Kimden ne umalım?

Kendi huzur ve mutluluğumuz için karşı tarafın konumunu değerlendirmeden;

- Durumu iyi olduğunu tahmin ettiğin, ama o güne kadar ziyarete etmekten hoşlanmadığın enişteden,

- Emekli maaşı ile zor geçinen babadan,

- Bacanağın esnaf olan abisinden,

- Hanımın teyzesinin kasaba eşrafından olan kocasından,

Kısacası aklınızdan geçen her kişiden. Bu her kişiden senin için bir şey yapmasını umacaksın, yapmazlarsa “tu, kaka” olurlar.

- Yıllarca Açık öğretimi bile kazanacak kadar puan almamış oğlunuzu anlatırken “Benim oğlum çok akıllı , istese Çok iyi Fakülteyi kazanır (Sanki istedi de kazandı!!!) diye övgülerin işe yaramadığını Altıncı defa OSS sınavına girdiğinde ancak anlayıp, karşı komşunun bir kamu kuruluşunda daire başkanı olan damadından medet umarak oğlunuz için iş isteyince,

- Kredi kartını sorumsuzca kullanırken kimseye sormamışken, ödemeleri yapmayınca bankadan gelen haciz ile boğuşmamak için; emekli maaşı ile geçinmeye çalışan babandan para isteyince,

Onlar sizin için bir şey değil, çok şey yapmalıdır. Onlar sizin akrabanız, anneniz-babanız, kardeşiniz vb. değil mi? Tabiî ki sizin için bankadan kredi alıp, sizin borcunuz kapatmalıdır. Hatta gerekirse zavallı adamlar sizin için evlerine de ipotek ettirmelidir.

Sakın ha; aile dayanışmasına karşı olduğumu düşünmeyin. Dayanışmaya değil, hak edilmeyen dayanışmaya karşıyım.

- Bacanak geçen yaz tatilinden dönüşte size ROMA’yı anlata anlata bitiremezken, karınız size dişlerini sıkarak beceriksiz diye bakıyordu?

- Topu topu 25 m2 dükkanda esnaflık yapan bir adam ne kazanır da, ne harcar diye anlatmaya çalıştığında, hanımın ise “memur kafalı, böyle geldin, böyle gideceksin” diye sana üst perdeden sitem değil hakaret ediyordu. Onun esas derdi senin başarın değil, Kız kardeşi gibi giyinip para harcamaktı.

- Hep bu esnaf kesimi mi umuyor diye düşünürken, Kırk yıldır görmediğin Süt Ninenin; geç saatte cep telefonundan arayıp, seninle ilgili yaptığı uzun uzun övgüden sonra “oğlunun damadının borsa da para kaptırdığını yiyecek ekmeğe muhtaç olduğunu, elinde ne varsa oğluna yardım istediğini”

- Nüfus Müdürlüğünde 20 yıl çalıştıktan sonra zoraki siyasi torpille Şef olabilen arkadaşın Ahmet’in geçen bayram ziyarette geldiğinde tam 2 saat borsa yorumlarını dinlemişlerdi.

Türbelerden, telli babadan , Yatırlardan ummak, En son moda olan da Müsliman ahalinin kilise taşlarından-papazından medet umması,

Güner Ümit ile UMMa hastalığı ilk defa TV ekranlarına yansıdı. Şu sesi hiç Unutman “Güner Bey, Çok ihtiyacım var, ne olur yardım edin.”

Sizin ummanızın rasyonelitesi olup, olmadığı önemli değildir. Siz isteyince akan sular durmalıdır.

Siz umma hastalığının etkisiyle ne güzel anlatırken, karşıdaki zavallı önce sessizce dinlemekte ne cevap vereceğini bilemeden beklemekte ve aklından hızla bir mazeret uyduruken, ne şiş yansın ne de kebap demektedir.

Yahu taahhüt işi yapan bacanağı ben nasıl kurtarır, benim etim ne? Butum ne?

Türkiye'yi politik ve sosyolojik analiz ederken bu hastalığın varlığını göz önüne almak lazım.

Bu toplumun aile içi dayanışması sonucu ciddi krizleri çok rahat atlattığını hepimiz biliriz, ama ben dayanışmaya değil, hak edilmeyen dayanışmaya, umma hastalığına karşıyım.

 
Toplam blog
: 55
: 4036
Kayıt tarihi
: 02.03.09
 
 

15 yıldır  İnsan yaşamı ile doğanın kuralları arasındaki benzerlik, kaos, değişim, kaostan düzene..