- Kategori
- İzmir
Umudu yitirmemek
Günlerdir süren meraklı bekleyiş sona ermek üzereydi. Ancak kalabalığı oluşturanların yüzlerini endişeli ifadeler gölgeliyordu. Oysa ilk günler oldukça iyi geçmiş, moralleri biraz yerine gelmiş ve umutları artmıştı. Aylardır yaşadıklarını ve çektikleri üzüntüyü unutmaya hazırdılar sanki. Kent dışından gelen anne babalar evlatlarına sarılacaklarını ve huzur içinde geri döneceklerini düşünüyorlardı. Eşler, aylar sonra sevdikleriyle baş başa sohbet edeceklerini, çocuklar ise anne babalarının omzuna yaslanarak ne zamandır eksikliğini daha bir hissettikleri sevgi ve şefkate yeniden kavuşacaklarını.
**
Hava ılıktı ancak yağmur bulutları toplanmaya başlamıştı kentin üzerine. Süre uzadıkça gerginlik artıyor, olumsuz bir haber çıkacağı düşüncesi yaygınlaşmaya başlıyordu. Kendini olumsuz haberlere de hazırlamak istiyordu insanlar, ne kadar hazırlanabilirse. ‘Bu da eziyetin bir başka türlüsü değil mi? Siz söyleyin!’ diyordu kucağındaki küçük çocuğuyla eşini bekleyen kadın. ‘ Benim oğlum dünyanın en namuslu insanıdır’ diyordu, yaşmağının ucuyla süzülen gözyaşlarını silmeye çalışan yetmiş üç yaşındaki anne. Ve bunun gibi daha niceleri, suçsuz olduklarına inandıkları eşleri, anneleri,babaları ve kardeşleri için adaletin tecelli etmesini bekliyorlardı.
**
Ama, etmedi. En azından onların gözünde. Karar açıklandığında şoka girmişti hepsi. Binlerin oluşturduğu kalabalıktan ses çıkmadı dakikalarca. Kimse duyduklarına inanamıyordu. Soran gözlerle birbirlerine bakıyor, neler olup bittiğini algılamaya çalışıyorlardı sanki. Ardından gözyaşları sel olup akmaya başladı. Homurdanmalar, bağrışmalar yaşananları, çekilen acıları dile getirmekte yetersiz kalıyordu. Kısa bir süre sonra tutukluları dışarı çıkartıp arabalara bindirmeye çalışırlarken patladı herkes. ‘Anne hani babam bu gece eve gelecekti, bak gidiyor.’ Diyen çocuğuna cevap veremeyen ve hıçkırarak ağlamaya başlayan kadın, ‘ Babamı götüremezsiniz, o masum. Yeter artık, bırakın onu!’ diyerek son gücüyle babasına doğru seğirten ama ulaşamayan genç kız, yaşadıkları büyük hayal kırıklıklarıyla yüzlerinin aldığı ifadeyi sevdiklerinin görmemesi için tutukluların bakışlarını kaçırmaları. Hiç biri dayanılır gibi değildi.
**
Bunlar yaşandı İzmir’de, her zaman olduğu gibi insanlar büyük bir umursamazlıkla günlerini geçirirken. Zaten çoğuna bu haberi iletecek, görüntülerin belleklere kazınmasını sağlayacak medya da yoktu ortalıkta. İyi niyetle görev yapmaya çalışan yerel bir iki yayın organı dışında. Akşam haberlerinde de ne yazık ki yer bulamadılar kendilerine üç kuruşluk bir şarkıcının CD’sinin reklamı kadar. Korku dağları bekliyordu.
**
Saatlerdir toplanan bulutlar da kararlarını verdiler sonunda. Kavuşamadıkları sevdiklerinin ardından gözyaşlarını döken kalabalığa eşlik etmeye başladılar. Önceleri usul usul, ardından sicim gibi yağmaya başladılar, tüm ayıpları silmek, temizlemek istercesine ve ardından güzel, güneşli bir güne gebe olduklarını bildirircesine.
Umudu ve inancı yitirmemek gerekiyordu, hem kendilerine hem sevdiklerine dayanabilme ve direnebilme gücü vermesi için. Elbet yağmurlar dinecek, güneş yüzünü gösterecekti.
Sevdikleri yanlarında, en sohbetli çayları içecek ve atacakları kahkahalarla kendilerine bunu reva görenleri utandıracaklardı.