Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '15

 
Kategori
Blog
 

Üsküdar'a gider iken aldı da bir lodos! Lodosa rağmen gönüller hep dost

Üsküdar'a gider iken aldı da bir lodos! Lodosa rağmen gönüller hep dost
 

Sema Şener'im (objektifimden)................


Yollar uzun, yollar çatallı ama yolun sonunda sevdiklerine, dostlara kavuşmak var ya paha biçilemez.

Teknolojiyi son kırıntısına kadar kullanıyor ve bu satırları İzmir’e dönüş yolunda yazıp bir an önce sizlere ulaştırmak için çabalıyorum.

‘’Ben İstanbul’a gidiyorum!’’

‘’Aaaaa bu soğukta, karda kışta üstelik meteoroloji bu kadar uyarırken, ne işin var şimdi İstanbul’da?’’ Bu ve bunun gibi cümleleri abartmayayım amma belki kırk kişiden duydum. Olsun… Ben kafama koymuştum bir kere gitmeyi. Kar, kış, engelleme çabaları vız geldi, tırıs gitti. Ayşen İstanbul yoluna çıkmıştı bile.

İzmir’in Güneş’ini, ılıman havasını aldım ardıma ver elini yollar. Gönül isteyince düz olur dağlar. Beni bekliyor ki güzeller güzeli dostlar.  

Ben seviyorum İstanbul’ u hatta çok seviyorum. Ve… Elbette burada yaşayan arkadaşlarımı, dostlarımı, canlarımı daha da çok seviyorum. Bu sefer ki gelişimde edindiğim İstanbul izlenimlerimi fotoğraflar eşliğinde bir başka yazıda sizlere sunmak dileğindeyim.

Ver elini İstanbul, ver elini Şükran, ver elini Sema, ver elini Belgin, ver elini Esma… Hallaç pamuğu gibi attık İstanbul’un her yerini. Yeter mi tabii ki hayır. Bitmez ki İstanbul’un o eşsiz güzellikleri. Ne gezmekle ne de anlatmakla.

İnsanoğlu yaşamı boyunca birikim yapar. O birikimlerin çeşitliliği arasında en önemlisi, en güzeli ve hatta en anlamlısı sevgidir. Ve… O sevgiyi de değer dostlarla paylaşabilmektir.

Hani ‘’Canım’’ diye nitelendirirsiniz ya bazen kişileri yani sizce önem arz edenleri. Değer verip, değerinize değer katabilenleri.  İşte aynen öyle. Sema gibi, Şükran gibi, Feyzan gibi, Esma gibi, Meral gibi, Hatice gibi, Belgin gibi…

Hani bir de biraderim, erkek kardeşim belki de abim gibi hissedersiniz ya bazılarını da aynen Ahmet Balcı gibi.

Sema’cığım, Ocak ayını noktaladığımız 31 Ocak günü Üsküdar Salacak sahilindeki Red&Black Cafe isimli mekânda; kahvaltılı toplantıda, topladı hepimizi bir araya. Mekânın konseptine uygun olmazsam, olmaz! Ben de red black gittim, içim pespembe çiçeklerle, masmavi duygularla bezeli bir halde. Kız Kulesi karşımda, göğsünü siper etmiş esen Lodosa, açmış kollarını griye bulanan semaya, etekleri savruluyordu dalga dalga…

Lodos adeta esir almıştı boğazı. Deniz, kara hatta hava trafiği alabildiğine karmaşa. Tüm bu olumsuzluklara karşın, toplantıya gelen dostlarla sımsıcacık bir sohbetin ortasında, şen kahkahaların arasında bulduk kendimizi. Bu arada aklı, gönlü ve sevgileri bizlerle birlikte olup da katılamayan dostlara da selam ola. Gün ola harman ola, elbet bir gün buluşur gönüller, bir başka toplantıda.

Bu arada biz toplantıdayken kimlerin kulakları çın çın çınladı, kimler gaipten sesler duydu bilemem de! Biz Mamut'u, Nar Çiçeği'ni andık, Yattıkları yerde huzur diledik. Toplantıda saat ilerledikçe ve Ahmet Balcı gelmeyince; ilk önce ben söylendim '' Gelmeyecek sanırım'' diyerek sitemkar konuştum. Karşımızda gördüğümüz zamansa sevinç nidaları ve alkışlarla karşıladık ama benim yüzüm de fularımın rengini aldı bir anda! Eh oluyor bazen böyle yanılmalar. Meğer centilmen arkadaşımız Balcı, trafiğin azizliğine uğramış.

‘’Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane…’’

Biz MB yazarları da buluştuk yine Semacığımın o güzel organizasyonu sayesinde;  kahvaltı bahane, birkaç saatliğine bile olsa birlikte olabilmek şahane.

İstanbul’da beni gönüllerinde ve evlerinde ağırlayan, zamanlarını bana esirgemeden harcayan canlarım Şükran Okyay ve Sema Şener'e ve arkadaşlarımın hepsine ve de her birine ayrı ayrı teşekkürlerim eşliğinde kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum. Ve… Ayrıca Kuloğlu Ömer Bey ile Özhan Baki’ye de sonsuz teşekkürler ve de sevgiler…

İstanbul’dan çıktım yola, feribot seferleri alabora, Batı Karadeniz sahilini takip eden güzergâh boyunca, otobüsün de beşik gibi sallamasına rağmen, Gemlik civarında azimle ve inatla geldim yazının sonuna.

Bu arada sağlık açısından uzun, yorucu ve zorlu bir sürecin başlangıcındayım. Bir zaman yazı yazamayabilir, yorumlarda eksik kalabilirim. Fırsatım oldukça yazıları okuyacağımdan emin olabilirsiniz. Hepinizi çok seviyorum. İyi ki varsınız...

Sevgilerimle…

Şen ve esen kalın…

Hani yazıda her hangi bir hata olduysa da kusura bakmayın…

Not: Unutmadan!

''Martılar Özgürdür'' Feyzancığım, kitabını dört gözle bekliyorum.

 

Ay Şen

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..