Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ütopya

Değerli dostlar, sizlere yıllar önce gördüğüm çok güzel bir rüyayı anlatmak istiyorum. Bu rüyayı anımsayıp sizlerle paylaşmama neden olan şey de gazetemizdeki bir haber oldu: 100.000 Norveçli emekliyi ağırlayacak olmamız. Onlar için kentler kuracakmışız.

Rüyamda ilk kez yurtdışına çıkıyorum ve yer Almanya'nın küçük bir kenti. Trenden inip beni almaya gelecek kişiyi bekliyorum banka oturmuş olarak. Aynı zamanda da etrafı kesiyorum. Evlere, yollara, tek tük istasyona gelen ve çevreden geçen insanlara.

İlk algıladığım şey sessizlik, düzen ve temizlik. Sigaramın külünü bile yere silkelemeye utanıyorum. Derken geliyor beni almaya gelen. Tanışıp arabasına biniyoruz. Beni kalacağım yere götürürken, hem laflıyoruz hem de bir taraftan geçtiğimiz yerleri gözlemlemeye devam ediyorum. Kargaşa yok. Trafik yok. Gürültü yok. Caddeler pırıl pırıl. Evler düzenli. Hiçbiri bir adım öne çıkmamış. Dışarıdan fazlalıkları görünmüyor. Hepsi kendileri için uygulanan plana sadık kalmış.

Konuk olacağım eve geliyoruz. Bahçe içinde şirin bir çatı katı. Orada bir hafta kadar konuk kalıp, kendi tuttuğum eve taşınıyorum. Fırsat buldukça da çıkıp geziyor ve yaşadığım yeri yakından tanımaya çalışıyorum. Bir başka çalışma alanım da insani ilişkiler. İlişkiler seviyeli. Ancak kimse kimseye tepeden bakmıyor. Kimse kimse hakkında konuşmuyor. Yani saygı had safhada. Herkes birbirine siz ve sayınlı olarak hitap ediyor. Gerektiğinde yardımlarını da esirgemiyor.

Bir süre sonra şöyle bir kanıya varıyorum. İslamiyet, güzellikler üzerine kurulmuş bir din. İslamiyeti en güzel şekilde yaşayıp yaşatacak olan insanlar da burada yaşıyor. Tek eksikleri, kelime-i şahadet getirmeyişleri.

Günler geçiyor, benim gözlemlerim de devam ediyor. İlk kez yurtdışına çıkan bir insanın yapması gerekeni yapıyor ve ülkemle burayı kıyaslıyor, artıları, eksileri görüp sonuç almaya çalışıyorum.

Yine bir gün dalgın dalgın bu hesaplar içinde yürürken, aklıma şöyle bir ütopik düşünce geliyor. Yurdum insanının tamamını alacaksın ve belli bir süre burada yaşatıp nelerin yapılması, nelerin yapılmamasını onlara yaparak yaşayarak öğreteceksin.

Tabi bu mübadele ile olacak. Oradakileri de Türkiye'ye gönderip neler yapılması gerekiyorsa onları yapmalarını sağlayacaksın. Dönüş zamanı herkes yerine yurduna döndüğünde ne gibi değişiklikler olacağını bir süre tartışıp durdum kendimle.

Bu arada konuşmaya da başlamış olacağım ki, eşimin seslenişi ile gözlerimi açtığımda yüzümdeki tebessüm halinin kıxgınlığa dönüştüğünü sabah anlattı eşim ve sordu; "Nasıl bir rüya gördün ki, konuşurken yüzündeki tebessüm farkediliyordu. Sonra birden niye kızdın seslenince?"

Kahvaltı boyunca rüyamı anlattım eşime. Seslenip uyandırdığına pişman olmuştu. Özür diledi. Uyandırmasaydı daha neler görüp düşünecektim kimbilir. Ama hala arada bir aklıma gelir bu rüya. Yüzümde tatlı bir sıcaklık oluşur ve gözlerimin parladığını hissederim. Rüya olsa da...

 
Toplam blog
: 4
: 400
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

Tekirdağ'da doğup, büyük bölümünü burada yaşamaya devam ediyorum. İlimi ve ülkemi çok seviyorum. Sev..