Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '22

 
Kategori
Sosyoloji
 

Uygarlık ve Kültür Nedir?

 UYGARLIK VE KÜLTÜR KAVRAMLARI NEDİR?

Halk dilinde uygarlık (civitization-civilization) barbar ya da vahşi diye anılan diğer grupların durumuna nazaran çok yüksek bir durumda bulunan budunların yaşantı ve özelliklerine verilen isimdir. Fakat halk dilinde bu vahşi ya da barbar kavramları eş anlamlı olarak kabul ediliyorsa da eski –etno- sosyolojik okullar bu son iki anlatımı birbirinden dikkatle ayırmışlardır. Türeme bakımından vahşiler(sauvage-sauvage) ormanlarda, kanunsuz ve göçebe olarak yaşayan yani sosyal aşamaların en aşağısında bulunan insanlardır. Barbarlık ise eski Yunan ve Romalılar derecesinde uygar olmayan gruplardır. Ve insanın uygar düzeye gelmeden önceki ilk hali vahşilik, son hali ise barbarlıktır. İnsanlığın gelişmesi bakımından bu hüküm yanlış değildir. Yalnız vahşiler kavramının neyi içerdiği konusu üzeride durmak gerekir. Gerçekte bu anlatım ile insanlığın aşağı etno-sosyal aşamaları amaçlanmak isteniyorsa etimolojik anlamında ve uygarlıktan bütünüyle yararlanamayan vahşilerin var olmadığını ve insanlığın tarihi devirde de varlığının kabulüne olanak bulunmadığını bilmek gerekir.

Uygarlık durumu, uygarlık yokluğu, uygarsızlık tersi ve karşılığı demek değildir. Bugün modern bir antropolog için uygarlık kavramı, halkın anlayışına göre daha çok geniş ve yaygın bir özellik arz eder.  Bu iki çeşit anlam belki de uygarlık kelimesinin gelişme doktrininden çok daha eski olmasından doğmaktadır.  Gerçekte gelişme doktrini 19.yüzyılın ortalarında ortaya çıkmıştır. Gelişme fikri organik, somatik sahalardan atlayarak antropolojinin başka alanlarına geçtiği zaman toplum grupları arasında varlığı kabul olunan kapalı bölümler anlayışını, gelişme takip etmiş ve ancak o zaman barbarlarda ve hatta vahşilerde uygarlığın tohum halinde bulunduğu düşüncesi açık bir surette ortaya atılmıştır. Halkın anladığı anlamda çağdaş uygarlık kavramını, etnografik anlamdaki geniş uygarlık ifadesinden ayırmak için, uygarlık ve kültür sözcükleri kullanılmıştır. Fakat bu iki kavram da gelişigüzel ve hatta yazarına göre birbiri ile çelişik olarak, hem dar hem de geniş anlamdaki uygarlık kavramlarını anlatmak için kullanılmaktadır. Hâlbuki Montandon’a[1] göre uygarlık deyimi hem insanın tüm belirtileri hem de medeniyetin en ileri düzeyini anlatmak için kullanılmaktadır. Uygarlığın en yüksek şekli de yazara göre modern Batı uygarlığıdır.

Kültür kavramı ise, uygarlığın zaman ve mekân içindeki özel şekilleridir. Yani uygarlığın özel bir şekline kültür denir. Tanınmış Alman Antropoloji Bilgini Thurnwald’da kültürle uygarlığı şu şekilde tanımlamaktadır: Kültür, tavırlardan, davranış biçimlerinden, örf ve törelerden, düşüncelerden, anlatım şekillerinden, değer biçmelerden, kurum ve sistemlerden oluşmuş bir bütündür.  Diğer taraftan tarihi bir ürün olmak üzere meydana gelmiştir. Geleneğe bağlı bir toplum içinde onun uygar araç ve gereçleri ile karşılıklı etkileşim sonunda ortaya çıkmış ve tüm ögeleri zamanla diğerleriyle kaynaşmış ve böylece uyumlu bir bütün haline gelmiştir. Buna karşılık uygarlık ise, birikmiş bilgiye ve teknik araçlara sahip olmayı açıklar. Başka söyleyişle kültür, takınılmış bir tavır ya da davranıştır, uygarlık ise bilme ve yapabilmedir.

Ülkemizde ilk kez kültür sistemi ile uygarlık arasındaki ayrıcalıkları, kültür ve uygarlık tanımlarını da Sosyolog Ziya Gökalp yapmıştır. Her yönü ile doğru olmasa bile ilk kez yapıldığı için önemlidir. Bugün sosyal antropolojide ve sosyolojide genellikle egemen olan anlayışlara çok benzemesi bakımından hala önemini ve yeniliğini korumaktadır.

Ona göre uygarlık: ayrı ayrı ulusların ortak malıdır. Çünkü her uygarlığı, ait oldukları uluslar, ortak bir hayat yaşayarak meydana getirmişlerdir. Bu nedenle de her uygarlık, kesinlikle uluslararası bir özellik taşımaktadır. Fakat bir uygarlığın, her ulusta aldığı özel şekillere, kalıplara (hars) kültür adı verilmektedir. Sosyal antropolojinin konusu, tek kelime ile kültürdür. Ancak kültürü, değil tek kelime ile başlı başına bir denemeyle bile anlatmak, tanımlamak kolay bir iş değildir. Amerikalı iki antropolog[2], kültür konusunda derledikleri bir antolojide kültür kavramının 164 farklı tanımını derlemiş ve tartışmışlaşırdır.

1952 yılında yapılan bu tanımların bugün bu sayıda kalmadığı, tahmini bir yaklaşımla 200’ü aştığı görülmektedir. Bu derlemeyi eleştiren bir sosyal bilimci (Berelson,1964) “Bilimsel bir kavramın bu kadar çok tanımı varsa onun tanımlanamayacağını kabul etmek gerekir” demiştir. İngiliz Sosyal Antropologu Radcliffe-Brown,  kavramın değilse bile, sözcüğün hiç kullanılmamasını önermiştir. Fakat çoğu sosyal antropolog bu görüşü paylaşmadıkları gibi, görüşün sahibi bile bu önerisine uygun hareket etmemiş, kültür sözcüğünü kullanmak zorunda kalmıştır. Bu zorlukların kökeninde neler yatmaktadır, uzmanlar neden bir tanım üzerinde anlaşıp birleşemiyorlar?[3]

(Gelecek yazı: Kültür Sözcüğünün Kısa Tarihçesi!)

        



[1] George-Alexis Montandon (d. 19 Nisan 1879 - ö. Ağustos 1944), İsviçreli Fransız antropologDünya Savaşı öncesinde bilimsel ırkçılığın savunucusuydu. 

[2]    Kroeber, A.L. ve Kluckhohn, C. (1952) Kültür: Kavram ve Tanımların Eleştirel Bir İncelemesi. Peabody Müzesi, Cambridge, MA, 181.  

[3] Kaynak: Şevket Aziz Kansu, “Kültür kavramları hakkında”, Ülkü Dergisi, Mayıs 1939, Sayı 75, Cilt 13.

 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..