- Kategori
- Şiir
UZAK BİR ŞEHRİN IŞIKLARI
ağır abi
Köşenin başında yanan ışık var ya ey hayat!
O, benim işte!
Fersiz yanımla aydınlatıyorum
Uzak iklimleri
Cam önü beklentilerin kaçıncı düş kırıklığı
Avuçlarına biriken kim bilir ?
Filizkıran fırtınasının artığı
Üveyik sadakati ile ilişirken satır aralarına
Ahh ! dedi desibeli yüksek tonda
Kirli hakikat !
Yüzünü dökmüş sarı sayfalara düşen çehresi
Ne de hüzzam bakıyordu taksimsiz bir ney faslında
Neydi sahi ?
Gözlerine oturan bu eskitme yalnızlık
Kulağına çalınan uğultular
Hangi yitikliğin ardına düşmüş zaman
Bakışlarına asılıyordu tükenişler apaçık
Hiç yoktan değilse bile birde ohh !düşüyordu
‘’Karşı ki, dağların’’ umrunda olmayan
İçilen kahvenin dumanına yüklenerek efkâr
Rüzgâr ucunda savruluyordu
Ulaşıyordu ‘’filbahri’’ kokusunda
Deliyordu zamanı ortasından
Yalnızlık kokuyordu aslında
Filbahri bahane
Ya da en hasından avuntu
Ahşap cumbaların sökük tahtaları
Ne vakit ilişse gözüne
Kara taşlı sokakta sırt sırta vermiş
Komşulukların tükendiği zamandan kalan
Aydınlığı kendine kör sokak lambası
________________________ Yapayalnız
Dalıyordu geçmişe;
Sonsuz kere hüzzam
Sek sek oynayan mahallenin kızları çoktan evlenmiş
Erik aşırmaya gittiğimiz bahçeler tarumar
Hayrat çeşmesi akmaz olmuş mahallenin
Kesilmiş hayır hasenât
Camlarına ziften perdeler çekilmiş pencereleri
Nasıl aydınlatır sokak lambası
Gelmez kahve kokusu burnuna artık
Bir çift lafın beli kırılmaz
Belli ki kırılamaz
Hükmü düşmüştür kırk yıllık kahvenin
Ulakların ağır ağabeylere nameler taşıdığı zamanlar
_Ulan kerata gene kaptın ikibuçuk kuruşu diyen !
Yeni terleyen bıyıklarını buran
Cepkeninde ucu yanık sözler biriktirmiş
Karayağız bakışlı dünlerin kahve renkli gözleri
Nerde ahh şimdi neredeler ?
Ve nihayet
Fersiz yanından akan sözlerin
Çekilirken azar azar noktaya ram
Bak yine taksimsiz ney üflenmekte duy ey gece!
Saç tellerini semazen eyleyen mâşuk ersin visâle
yahya incik/şanlıurfa/2009
19.07.2009 saat:24:00