Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '10

 
Kategori
Anılar
 

Vah benim Haydarpaşa’m vah!

Vah benim Haydarpaşa’m vah!
 

03.12.2010

Dün (28 Kasım 2010 Pazar günü) saat öğleden sonra 15.00 sıralarıydı. Salonu havalandırmak üzere pencereyi açarken ilerde gökyüzünü kara dumanların kapladığını gördüm. Kapkara duman yoğunluğu oldukça fazlaydı.

Eyvah! Bir yerde yangın var, Allah yardımcıları olsun dedim ilk anda.. Acaba neresi yanıyor diye düşündüm.Dumanlar bana doğru gelmeye başladığından pencereyi kapattım ve belki daha net görebilirim düşüncesiyle balkona koştum.

Balkondan sadece dumanların Küçükçamlıca’ya doğru ilerlediği görülüyordu. Tekrar salona koştum, nerede olacağını kestirmeye çalıştım. Benim salonun batıya bakan kısmından Haydarpaşa Garının kulelerinden teki görünebiliyordu ancak. Sonradan yapılan çok katlı binalar eski görüntüyü kesmişti. O taraflardan duman yükseliyordu ama garın yanabileceği aklımın ucundan dahi geçmemişti.

Televizyon kanallarını gezdim henüz bir şey yoktu. İlk 10 dakikada demek ki hiçbirisinin haberi olmamıştı. Daha sonra alt yazı olarak geçmeye başladılar. Haydarpaşa Garı yanıyor yazısını okuduğumda inanın yüreğim daraldı ve gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı.

Nasıl ağlamayayım? Sanki çocukluğum ile aramdaki tüm bağların kesildiği hissine kapılmıştım.

Alev, alev yanıyor ve maalesef söndürülemiyordu. O an isyan ettim ne için havadan müdahale olmuyordu. Televizyona kitlenmiş bunu görmek, duymak istiyordum. Gökyüzünde helikopter arıyor bekliyordum. Ama beklediğim o helikopterler bir türlü gelmiyordu. İşte o zaman bunun bir sabotaj olabileceği aklıma iyice yattı ve kahroldum.

102 yıllık tarihi bina Kadıköy’ümüzün, İstanbul’umuzun hatta tüm Türkiye’nin bir sembolü gibidir. Hakkında çok yazılar, şiirler yazılmış tarihinde ne günler yaşamıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu, binanın büyük bir bölümünün hasar gördüğünü okumuştum.

6 Eylül 1917 tarihinde bir sabotaj sonucu çıkan yangında binanın büyük bölümü hasar görmüş.

Daha sonraları sanırım 1979 yılında muazzam bir patlamayla yataklarımızdan fırlamıştık. O zaman da hiç unutmam Independente adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sırasında bazı hasarlara uğramıştı.

Bu tarihi binanın yapımında Otto Ritter.ve Helmuth Cuno adlı iki Alman mimarın projesiyle başlanmış, projede Alman ustalar ve İtalyan taş ustaları birlikte çalışmışlar.Yıllar yılı Türkiye’nin doğusuna çalışan garımız artık yurtdışı seferlerine de başlamıştı.

Hey gidi günler hey! Bir zamanlar hatırlıyorum da kaç kez sandalla gara geçmiştik. Eski yıllarda sandalcılar vardı Kadıköy’den Haydarpaşa Garına yolcu taşırlardı. Tıpkı Kurbağalıdere’ de karşıdan karşıya geçiş gibi.

O zamanlar aile büyüklerimin hepsi hayattaydılar. Sık sık balık tutmaya çıkarlardı. Dere kenarından yem yapmak üzere bir şeyler çıkartırlardı. Sonra Moda, Adalar açıklarında balık tutarlardı. Kardeşim ile ben onları izlerdik. Bazen iki sandalla Kalamış kıyılarına dönülür oradaki sahil gazinolarında yenilir, içilirdi. Biz çocuklar, o kıyılarda yüzerdik. Yüzmeyi ilk kez o sahillerde öğrenmiştim. Sular tertemizdi.

Güneşin batışı harika bir manzaraydı. Moda burnundan batan bakır kızıl, kocaman bir tepsi gibi görünüşünde, adeta deniz ile gök birleşirdi. Çocukluğumda birçok evden bu doğa harikası görünürdü. Şimdilerde sahillere yapılan çok katlı binalar bu görüntüyü de yok etti.

Ah! Ah! Nerede kaldı o güzelim sahiller? Kıyılar acımasızca hep katledildi, lağım suları, atıklar karıştı o masmavi sulara.

****

Kadıköy’de tarihi eser yok denecek kadar azdır. Bunlardan en ünlüsü de Haydarpaşa Garı’dır.

Bazen iskeleye iner çok az sayıda kalmış çay bahçelerinin birisinde oturur, Haydarpaşa Garına, Kumkapı sahillerine, kentin tepelerinden görünen grimsi siluetleri ile minarelere bakarım. Ne hoş bir manzaradır. İnsana zaman, zaman hüzün verir.

Adalardan, Karaköy’den gelen, sonra uzaklaşan vapurların arklarından çıkardıklara bembeyaz köpüklere dalarım. Çığlıklar atan martılara, suya dalıp çıkan karabataklara bakarım.

İşte, Haydarpaşa Garı’nın yanması ile tüm bunları hatırladım. Yüreğim cız etti. Tarihi ile bir şaheser olan en değerli yapılarımızdan birisinin yok olması veya yok edilmek istenmesi beni perişan etti.

Kaç kez oradaki sergilere, söyleşilere gittim.

Kaç kez de rant için yıkılıp yok edilmesini önlemek amacı ile protesto yürüyüşlerine katıldım. Unuttum!

Sanırım herkesin hayatında orası ile bir anısı vardır. Kim bilir kaç kişi uzaklaşan trenin ardından yaşlı gözlerle el sallamıştır.

Kim bilir kaç kişi sevinçle yolcusunu karşılamıştır.

Hepimizin hayatında mutlaka bir yeri vardır. Sevinçle hüznün, kültürün yaşatıldığı, yaşandığı bir yerdir orası.

Aklıma ilk gelen oradaki yangının bir sabotaj olduğuydu, halen de öyle düşünüyorum..

İnanın kahrolduğum kadarıyla da beddua ettim. Kim, kimler yaktıysa, yaktılarsa elleri kırılsın dedim.

(Böyle bir binanın korunmasında da büyük ihmalin olduğu mutlaktır. Bu ihmali yapanlardan hesap sorulmalıdır.)

Neymiş efendim, orasını yıkıp lüks rezidanslar, alışveriş merkezleri yapacaklarmış. Yüksek katlı kulelere döndürmek istiyorlar güzelim Haydarpaşa’mı.

Oturduğum evin balkonu daha önce de bahsetmiştim sizlere Çamlıca’ya bakıyor. Şimdilerde o manzara da katlediliyor. İki yüksek bina halen çıkmaya devam ediyorlar. Dürbünle bakıp saydığımda 40 kat olmuştu ve halen çıkıyorlar.

Oralarda eskiden çam ağaçları vardı hep. Doğayı, İstanbul’un doğal güzelliğini yok ediyorlar. Ve en acısı bu kadar yükü kaldıramayacak duruma getiriyorlar zemini.

Buna kim veya kimler dur diyecek acaba? Para hırsı güzelleştirme, modernleşme adına bir kenti, tarihini yavaş, yavaş yok ediyorlar.

Haydarpaşa İstanbullular için, tüm Türkiye için önemli tarihi bir değerdir.

O hepimizin ortak malıdır.

O bize atalarımızdan kalan bir mirastır. Henüz vakit varken, iş işten geçmeden elimizden gelini yapmalıyız.

Evet dostlar, halen vakit var. Bir şeyler yapmalıyız bu gözü doymazlardan, bu aymazlardan Haydarpaşa’yı kurtarmalıyız.

Sevgilerimle.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..