- Kategori
- Aşk - Evlilik
Vallahi oğlumun iyiliği için!

Kadın: “Başka biri mi var yoksa!?”
Adam: “E-evet… şey…annem!”
Bu diyaloğu hiçbir yerde duymadığınıza, görmediğinize eminim. Ama anlattığı durum pek çok kişinin başına gelmekte maalesef. Yani demek istediğim, kayınvalide-gelin ilişkisi. Günümüz insanının çoğu (tabi ki hepsi değil) aynı dertten muzdarip.
Evlenme yaşına gelmiş bir erkeğin annesinin müdahale ettiği ilk konu gelin adayı. Oğulları sanki kusursuzmuş, dört dörtlükmüş gibi, karşılarına çıkartılan her gelin adayına bir kusur bulmada ustalar. Örnekler:
“Boyu biraz kısa değil mi?”
“Senin yanında ablan gibi duruyor sanki”
“Aaa annesi ikinci bir evlilik mi yapmış yani? Tövbe tövbeee!”
“Ama çatalı bıçağı tutmayı bilmeyen yemek bile pişiremez oğlum!” vb. şeklinde çoğaltılabilir.
Kayınvalidelerin en yaygın olarak yaptıkları diğer şey de şu: Diyelim ki oğlu ile kızcağız her şeye rağmen nişanlandı. Bu kez, “Aman oğlum sakın ıssız yerlere gitmeyin, bu kız başını belaya sokar valla” gibi müdahaleler başlamış olur.
Düğünlerde fark etmişsinizdir, yüzlerce kişi arasında en somurtkan, ya da en yapmacık gülümsemesi olan kişiler damat anneleridir. Bir yanda da, “Bunca sene büyüt, okut, emek ver, yeme yedir, içme içir; karşılığında sana ne idüğü belirsiz kara kuru bi gelin getirsin! Hıh!” gibi düşünceler okunmaktadır gözlerinden.
Evlenen çift, en mutlu günlerini yaşarken, içi içini yemektedir damat annesinin. İçten içe kıskanmakta, paylaşmak istememektedir oğlunu kimseyle. Oğlunun evlenmesi aslında bir ihanet gibi gelmiştir ona. Halbuki, o güne kadar hep “Oğlumun mutluluğundan başka ne isterim” mesajı vermiştir eşe dosta.
Daha sonraları, evliliğe müdahale etme zamanı gelmiştir artık. Yeter ki gelin, patronun kim olduğunu görsün. Oğlunun ağzını aramalar bu aşamada başlar. Oğluyla o gelin bozuntusu hatun neden akşam dışarıda yemek yemiş, bu kadar masrafa ne gerek varmış, gelin yemek yapmayı beceremiyor muymuş, yoksa bitanecik oğlunu aç mı bırakıyormuş diye hayıflanmalar, bu esnada ağlama şeklinde duygu sömürüleri…
Ve gün gelir, artık torun özlemi had safhaya ulaşmıştır. Oysa ki oğlanla kızcağız bebek için henüz erken olduğunu düşünmektedir. “Bizler 17 yaşında anne olduk, beklemeye ne gerek var oğlum.. Eğer bakamayacağını düşünüyorsa neden aldın oğlum onu? Başka kız mı yoktu sana? Kariyermiş.. Her tarafı kariyer olsa ne yazar, eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir oğlum. Sen ne yap yap, bir an önce çocuk sahibi olmaya bak…” dır dır dır dır…
Oğlan da, ne yapsın, orta yolu bulmaya çalışmaktan yıpranmış durumdadır artık. O kadar laftan etkilenmemek mümkün mü? Eşine durumu hissettirirse evliliği sarsılacak. Bir yandan da annesi… Onu da idare etmek lazım….
…Derken oğlan artık delirmenin eşiğindedir. Arada kalmaktan iyice sinirleri yıpranmış, sağa sola bağırır duruma gelmiştir. Eşi de bu durumdan nasibini alır nihayet ve o güne kadarki en büyük kavgalarını yaparlar. Gelin alır bavulunu gider baba evine. Oğlanın annesinin eline koz geçmiş olur veeee: “Daha ilk kavgada alıp başını gitmek olur mu? Bizlerin canı yok muydu, biz sustuk oturduk hep. Bundan sana hayır gelmez oğlum baksana en ufak bir sorunda pes ediyor…” dır dır dır dır dır ve de dır…
Oğlan ne yapsın, sevmeye, mutlu olmaya hakkı yok mu? Ama karısı “ya o, ya ben” dedi artık (Daha doğrusu kaynana dedirtti o lafı). Ne yapmalı? İkisinden de vazgeçemiyor. İşte burada bir karar vermek zorunda. Bir yanda 25-30 yıllık annesi, bir yanda o çok sevdiği gül gibi karısı…
Nihayet bir karar verir ve annesinin kuzusu olarak yaşamaya devam eder. Tıpkı eskisi gibi. Anne de kazandığı zaferle, bitanecik, gül kokulu oğluna kavuşmuştur artık, onu kimseyle paylaşmak zorunda değildir, yaşasın! Bu sefer “Ben dememiş miydim…” diye başlayan cümlelerin ardı arkası kesilir mi hiç?
Filmlere bile konu olmuş bu tarz olaylar ne kadar sık yaşanıyor aslında. Halbuki anneler bir bıraksa, oğulları ne kadar mutlu olacak. Her şeye müdahale etmeseler, karışmasalar oğluyla gelini gül gibi yaşayıp gidecek. Hani oğullarının mutluluğuydu önemli olan? Laf bunlar... Hep laf… Bir koca ağız dolusu laf hepsi…
NOT: Sadece kendini düşünen, fedakarlık yapmaktan ödü kopan, oğullarının evlenmesinin bir kayıp olduğunu düşünen ve bir evliliğin sona ermesine sebep olabilecek potansiyele sahip cahil kayınvalidelere armağanımdır bu yazı. (DANKK!)