Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Var mısın? Yok musun?

Var mısın? Yok musun?
 

Uzun dokunuşlar beklemiyorum artık ama hiç değilse gözlerimin içine baktığında gözlerindeki cam kırıklarını görebilseydim... Anlamı vardı bakışların, dokunuşların, sevişmelerin. Aslında nerede kaybedildi bilinmez ama birden bire sihirli bir değnek her şeyi kötü cadının istediği şekle getirdi. Bir prens ve prenses vardı başlangıçta ya sonra hepsi bir bir masala dönüştü. İşte burada başladı kadın ve erkeğin hikayesi...

Bu gün anlamlı birkaç cümle söyle bana. Yüreğimin uzun zamandır huzur bulmaya ihtiyacı var. Beynim o kadar karıştı ki kendi çıkmazında, ne yöne gitse duvarlara çarpmakta. Bu gün içten bir öpücük kondur dudaklarıma. Bedenim öyle yorgun düştü ki duygusuz sevişmelerden, ne tarafa baksa dipsiz kuyulara düşmekte. Bu gün sevdiğin kadar değil sevebileceğin kadar sev beni, sev ki kalbimdeki aşk ihanet etmesin sana. Uzaklaşmaksa eğer sevmiyorum demenin yolu, dokunuşları azaltıp, gülüşleri esirgemekse, konuşurken yere dikmese gözlerini, sevişmeleri azaltmaksa, bir ceza ise yada verilen bizlere bütün bu duygusuzluk, cezamızı çektik, lütfen artık bitsin bu oyun.

Işık saçmıyor uzun zamandır etrafa mavi gözleri, sıcak gülüşlerine hasret kaldı dostları oysa ne şen kahkahaları vardı muhabbetlerde attığı. Hep çocuksu bir muziplik dolaşırdı suratında çünkü içinde hiç büyümemiş bir çocuk saklardı. Elma şekerleri, pamuk şekerler ile kandırıldığı sevgileri yaşadı yıllarca. Sıcak bir öpüşten başka hiçbir beklentisi olmadan nefes alıp verdirebiliyordu aşka. O aşkın kendisini seviyordu aslında, aşkın ona kattıklarını. Aşk aslında kendisine ne kadar da uzakta. Yıllar geçerken yitirecekti anlamını aşkın ve inanmayacaktı uydurduğu masallara. Çünkü her yalan dokunuşu hissedebilecek kadar iyi tanıyordu aşkı, her yalan bakışı görebilecek, anlamı olmayan sözcükleri ayırt edebilecek kadar.

“Canım yanıyor, dedi kadın, hem de uzun zamandır. Kalbimin bir yerinde sızım sızım sızlayan bir yara var. Birileri bana inat deşmeye çalışıyor üstelik sonra da bağırınca şikayet ediyor. Nasıl olacak ne vakit kurtulurum bu kalp ağrısından? Aynı yatakta yatıp da eli elime değmeden, aynı sofra da oturup da iki kelam etmeden, aynı çatı altında yaşayıp da paylaşmadan, hep suçlayarak hep suçlanarak nereye kadar gider”?

Gözlerinde ki cam kırıklarını sevmiştim oysa, sadece bana bakarken görülebilen ve her güldüğünde parıldayan cam kırıklarını. Onlar artık yok. Kötü kalpli cadı büyümü yaptı bilinmez ama bir başka aşkta yeniden parlarsa, kaybetmemişizdir...

Fotoğraf: my.opera.com

 
Toplam blog
: 61
: 1378
Kayıt tarihi
: 13.07.07
 
 

Sadece yazmayı seviyorum hepsi bu. ..