- Kategori
- Güncel
Vatan=Hanemiz
Türkiye dünya pazarlarına bütünleşmiş bir ülke, alıyor satıyor dünya ile birlikte hareket ediyor. Bizler dünya piyasasından son yıllarda ciddi yatırımlar çekmiş bir ülkeyiz. Hemen herkes ucuz krediler kullanmak suretiyle aldı sattı nispeten daha önceki yıllarda alamadığı ne varsa alınabilecek tamamına sahip olabildi.
Çin Türk tekstil pazarına girmeden önce bizler çalışmaya başlamıştık. Neredeyse bir maaş ile bir takım elbise alabiliyorken aynı kumaş mıdır bilemiyorum ancak bir maaşla beş ila on takım elbise alabilir çalışanlar olundu. Marka ayakkabılar birçokları için hayalken ve sadece zenginler malum markaları giyebiliyorken birçok insan için bu ayakkabılar sıradan hale gelirken ev ve araba almak dahi sorun olmadı. İnşaat piyasası büyüdü krediler hızlandı. Kredilerin faiz oranları düştü, öyle olunca ev, inşaat, emlak piyasasındaki büyümeler ile hız kazanan ülkemizde insanların birçoğu için hayal bile edilemeyecek seviyede kazançlar meydana geldi. Bu sürecin ivmenin sonuna geldiğimize dair bir inanış var ve bu sürecin tersine dönmesi, genç nüfusa ilave olarak en az üç milyon Suriyeli, Iraklı, birçok ülke vatandaşını ağırlayan ülkemizde hızlı bir şekilde kendi kendine yetecek seviyeye getirmezsek ciddi ekonomik bunalımlar yaşayabiliriz anlayışını yıkmamız gerekiyor. Dünyanın fabrikası olan Çin ve Güneydoğu Asya devletleri ile rekabet etmek kolay olmamakla birlikte genç nüfus ile bu durumun pekâlâ başarılması mümkün görünüyor.
Milli proje seferberliğinin acilen başlatılması bir çözüm olabilir. Bu sayede dışarıdan satın alınmak suretiyle kullanmakta olduğumuz ürünleri artık kendimiz, kendi hammaddelerimizle çözmemiz, kaynak, akıl, fikir konusundaki verimliliğimizi artırmamız gerekiyor. Şahsen ben zenginliğin üretim veya ticaretle gerçekleşebileceğini düşünenlerdenim. Her Türk vatandaşı gibi, Türk Malı ürünler kullanmak, bana gurur veriyor. Otomobilden uçağa, köprüden tüp geçide nükleer santralden cep telefonuna kısacası insanımızın ihtiyacı olan ne varsa kendimiz, kendi imkânlarımızla kendimiz yapmalıyız, yapabilmeliyiz diye umuyor ve gerçek bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlık sayesinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bunun da yerli üretimden geçtiğine inananlardanım. Bu konuda tüm bireylerin rekabete ve adil yarışmaya bağlı Türk tipi, kökenlerinden “Ahilik sisteminden”, “imece usulünden” beslenen bir sistem oluşturulabilir. Bu ülkede herkes konuşunca vatanını sevdiğini söylüyor; bunun şekli sanırım; kısa vadeli vatanseverler, uzun vadeli severler, menfaat öncelikli vatanseverler, en çok sevenler, en çok sevip en az çalışmak isteyenler, hunharca sevenler, seviyormuş gibi görünen evin sırrını ifşa etmekle görevliler, vb. Dışarıdan bakılınca vatanını sevmeyen yok ancak vatan birçoğuna göre neyse ne anlaşılıyorsa sevme şekilleri de farklı olabiliyor. Aslında vatan o kadar büyük ve sonsuz değil, vatan en nihayetinde bazıları başka şekillerde anlasa da aslında “huzur” aranan bir hanedir. Hanede huzur sadece maddi zenginlik demek değildir. Hane dışarıya karşı sırlarına sahip olmalı ve kavga etse bile dışarıya yansıtmamalıdır. Böyle ülkeler olduğunu biliyoruz. Böyle “haneler” olduğu gibi…