Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '09

 
Kategori
Futbol
 

Veda busesi

Veda busesi
 

VEDA BUSESİ


Maçları kaleminden geçiren biri için meyvesiz, yani golsüz biten 90 dakikaları yazmak inanılmaz sıkıcıdır. Ezeli rekabetin, ebedi dostluğun 100’üncü yaşına tanıklık ettiğimiz şu zaman diliminde, bir Galatasaray-Fenerbahçe randevusunun tam orta yerinde buluverdik kendimizi bu hafta sonu. Yer, İstanbul’un en medeni köylerinden biri olan Mecidiyeköy’deki asma çatı tribünlü Ali Sami Yen Stadı.


360’ıncı bu dev buluşmada yine bir takım ilkler yaşanacaktı. İlk akla gelen şeyin bu 360’ıncı randevunun 100’üncü rekabet yılının ilk 90 dakikası oluşuydu. Diğer bir ilk ise; oyuncumuz Emre’nin kutsal çubuklumuzla ilk kez Ali Sami Yen’e çıkmasıydı. Oysaki Emre 3 lig şampiyonluk turu atmıştı bu medeniyet fakiri tribünleri olan statta. Hal böyleyken, sırtında gülümseyen “5” numaralı çubuklumuzu hazmedemeyenlerin tepkileri merak konusuydu. Statları ceza sınırında olanlar tam da bizim beklediğimiz şekilde karşıladılar Emre’yi. Islıklar, galiz küfürler, üzerlerinde Emre’nin resimleri olan temsili yeşil yeşil dolarlar belli ki davul-zurnalarıydı çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalan asma çatılı tribünlerin.


Metrobüs ile Kadıköy’e gelme hayallerinin kâbusa dönüştüğü Hamburg maçında, gözleri ışıl ışıl parlayan göstermelik dijital reklam panolarının yerlerinde yeller esiyordu. Saha kenarları yine o bildik buruşuk, asık suratlı reklam tabelalarına emanetti. Hakem, üniversite yıllarında bir Fenerbahçe taraftarına kafa atarak burnunu kıran ve son zamanların Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının kadrolu hakemi olan Beşiktaş’lı Fırat Aydınus’tu.Selçuk’a gösterdiği haksız sarı kart yüzünden oyundan alınmasına sebep olmasına ve ortalık yerde pimi çekilmiş bir bomba kılığına bürünen, sık sık Emre’yi tahrik ederek tribünlerin küfür salatasına malzeme yapan, hatta bir pozisyonda yine Emre’nin gırtlağına sarılan Sabri’yi oyunda tutmasına rağmen “Ne kadar iyi niyetli bir hakem” deyip durdum maç boyunca. Ta ki 90+3’üncü dakikada yaşanan skandala kadar.


Kaybedenin şampiyonluğa büyük ölçüde veda busesi konduracağı, kazananın ise şansının son haftalara kadar süreceği maç alışık olmadık skorla 0-0 neticelenince, iki ezeli rakip kol kola taca çıkmış oldular lig yarışından. Zaten uzatma dakikalarında patlak veren sinir harbi bence kim ne derse desin, iki takım oyuncularının şampiyonluğu kaybetme içgüdüsünden kaynaklanmakta.


Gelelim o meşhur 90+3’te yaşanılanlara. Roberto Carlos’un serbest atışından sonra, Lugano’nun ayağına peşi sıra 3 kez basan 21 numaralı oyuncunun arkadan yediği bir kafa darbesiyle yerde kalmasından dolayı başlayan çirkinlikleri kimin başlattığı pek de önemli değil aslında. Kardeşlerin ağabeylerine yumruk attığı derbi meydan muharebesinde bir kare vardı ki, bir yandan dünyaya rezilliğimizi afişe ederken, bir yandan da insanlık dersi veriyordu adeta. Roberto Carlos ile Casio Lincoln’den söz ediyorum. Aynı amaç uğruna mücadele verenler, emek harcayanlar Milli formayı terletenler, ailelerinden kilometrelerce uzaktaki kamp akşamlarında aynı sofrada yemek yiyenler, birbirlerinin yaralarına merhem olanlar yumruk yumruğa kavga ederlerken bu iki Brezilyalı’nın olaylara karışmayıp, şaşkın gözlerle olup biteni izleyerek omuz omuza sohbet etmeleri çok şey ifade ediyordu aslında.


“Futbol Bayramı” olarak nitelediğimiz bu derbiyi naklen yayınlayanlar arasında İspanyolların ünlü TV kanalları Canal + yaşanan bu rezilliklere daha fazla dayanamayıp yayınlarını kesmek zorunda kaldılar maalesef. Pazar akşamı gerek tribünlerde ve sahada yaşanılanlar, gerekse rakip oyuncuların maç sonu röportajları gösteriyor ki; Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının Kadıköy ayağı “Futbol Bayramı”, Mecidiyeköy tarafı ise “Futbol rezaleti” olarak anılmalı bundan sonra…

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..