Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '17

 
Kategori
Tarih
 

Vefâtının 99. yıldönümünde (10 Şubat 1918) farklı bir İkinci Abdülhamid portresi

Acı olanı şudur: Tarihe övgü veya sövgü penceresinden bakanlar 2. Abdülhamid’i hiç anlamamışlardır. Bir taraf (kasıtlı olarak), 33 yıllık padişahlık dönemini yerin dibine batırmıştır, hatta Ermeni isyanlarını bastırdığı için padişah, Albert Vandal isimli bir Fransız’ın uydurduğu “Kızıl Sultan” lâkabını İkinci Abdülhamid’e reva görmüştür. Yıllarca, bu önemli padişah bu adla düşmüştür okul kitaplarına.

Cumhuriyetin üç beş nesil sonrasında bu “önyargı”  ile yetişen, hayatında bir satır Osmanlıca okuyamayan, konuyla ilgili tarihî bilgileri Emin Oktay’ın ve/veya Şevket Süreyya Aydemir’in Enver Paşa, Tek Adam gibi kitapları ile sınırlı kalan öğreticileri (muallim değil) İkinci Abdülhamid “yangın”ına benzin dökmüşlerdir.

Osmanlı’yı karalayarak geçmişi kötülerken Cumhuriyet’i (güya) yücelttiklerini sananların unuttuğu bir şey vardı: Mustafa Kemal de, de Fevzi Çakmak da, Kâzım Karabekir de İsmet İnönü de birer “Osmanlı Subayı” idi. Dahası da 16 Mayıs 1919’da, şair Cahit Külebi’nin “pusulası olmayan” diye uydurduğu “Bandırma Vapuru” ile Mustafa Kemal, Samsun’a, “saray”dan görevli olarak “müfettiş” sıfatıyla gider. (Bu gidiş, elbette sonraki aşamalarında “İstiklâl Mücadelesi”ne dönüştürülür. Sarayla bütün ipler koparılır.)

Bu yazımda İkinci Abdülhamid’in eğitimdeki yeniliklerinden, orduyu modernize etme çalışmalarından, dış politikayı diplomat derecesinde bildiğinden, “Batı”nın oyunlarını önceden gören bir uzak görüşlülüğe sahip oluşundan… .bahsetmeyeceğim. Edebiyat alanımda kalarak bir kitap ile bir şiiri merkez alacağım.

Kemal Tahir’in Bir Mülkiyet Kalesi Romanı

Kitabın adı: Bir Mülkiyet Kalesi. Yazarı, tarihî tadı damaklarda bırakan biri: Kemal Tahir. “Yerli bir Marksist”ti. Engels ve Marks’ı  hâfızlamıştı hâfızlamasına ama; “sentez’deki başucu yazarları, kaynakları sağlamdır: Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes. Üstelik de Marks’ı Engels’i okurken çok dikkatlidir. Marksist öğretinin sanayi “devrimi” sonrasına bir reçete olduğunun farkındadır. Pratikte, bunun, doğu toplumlarına “hap” gibi yutturulmasının mümkün olmadığını düşünür. Çünkü meşhur deyişle “toplu iğne bile üretemeyen” toplumda yaşamaktadır. “Burjuva, kapitalist”  yoktur ki “proleter” olsun.

Nedir “Bir Mülkiyet Kalesi” romanının İkinci Abdülhamid’le ilgisi? Şu: Kemal Tahir’in babası Sultan İkinci Abdülhamid’in yaverlerinden, deniz yüzbaşısı Tahir Bey’dir. İşte bu romanda, İkinci  Abdülhamid’in hiç bilinmeyen “iç dünyası” anlatılır. Beyaz, uzun elbiseler içinde marangozhanesine giden insan padişah. Çırak değildir. Sadece bir merak da değildir padişahı “ahşap”la buluşturan. Benim diyen ahşap ustalarına taş çıkartacak eserler vücuda getirmektedir. Alın size bir de küçük bir sergi: İkinci Abdülhamid’in (kendi elleriyle yaptığı) dolapları bugün Beşiktaş Müftülüğü’ndedir.

Tevfik Fikret Ve Bir Lahza-I Taahhur Şiiri’nin Muhatabı

Önce suikast sahnesini tasvir edeyim: 1900’lu yıllarda Ermeniler, İkindi Abdülhamid’den taviz koparamıyorlar dolayısıyla da “bağımsız Ermenistan” hayali suya düşüyordu. Bu yüzden de Ermeni suikastçılar hedef olarak padişahı seçmişlerdi. Uzunca süre, “eylemin yeri ve ânı” konusunda ön çalışma yaptılar. Sonunda da “İkinci Abdülhamid’i öldürme” eylemini “Cuma Selamlığı” sırasında gerçekleştirmeyi uygun buldular. Padişah camiden çıkacak, arabasına geçerken Ermeni eylemciler bomba yüklü arabalarını cami dışına çekecekler ve bombayı patlatacaklardı. Namaz sonrası cami çıkışında Şeyhülislam Cemalettin Efendi, İkinci Abdülhamid’in yanına geldi, konuştular çok kısa bir süre. İşte tam bu sırada saatli bomba, müthiş bir gürültü ile patladı. Meydan kana bulandı. Havaya uçuşan et parçaları. Tam bir kargaşa. Sonuç: 26 kişi öldü, 56 kişi yaralandı, onlarca hayvan telef oldu.

Ve sen ey âciz şair, onun adına göndermelerle Türk Gençliği’ne hitap ettiğin, ama Amerika’ya gidip bir daha gelmeyen, papaz olan Halûk’un babası, “Âşiyan”ında oturup şehirler padişahı İstanbul için, “Ey bin kocadan artakalan bîve-yi bâkir” diyen Zerrişte, Haluk’un Bayramı şiirindeki içli baba, “Sabah Olursa”daki rehber… Sen, Tevfik Fikret, işte yukarıdaki ölüm kusan, Padişah’a suikast düzenleyen, ortalığı kan gölüne çeviren  Ermeni suikastçiye ve onun yarattığı kanlı tabloya  yazdığın şiirin bir kısmı:

“Ey şanlı avcı, dâmını bîhûde kurmadın
Attın fakat ne yazıklar ki vurmadın!
Mâlik sesin o sevret-i ra’din-i gayza ki
Her yerde hiss-i hakk-u halâsın muharriki!”

| Günümüz Türkçesi’yle başlığın anlamı: Bir Anlık Gecikme.  Metnin açıklaması: “Ey şanlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın; Attın fakat ne yazık ki vurmadın. Sesin öyle bir hınçla, hiddetle gürlemekte ki, her yerde kurtuluşun haklı duygusunu harekete geçirir!” |

Daha garibi: Tevfik Fikret “fikir hürriyeti”ni kullandığını sanarak Ermeni suikastçıyı övdüğü yıllarda (şiirin yazılış tarihi 18 Temmuz 1906) İkinci Abdülhamid padişahtır. Hayatı, padişahın iki dudağı arasından çıkacak sözdedir. Oysa o, Tevfik Fikret, kolejlerde öğretmenlik yapmakta ve Âşiyan” denilen mekânından boğazın derin ve lâcivert sularına bakıp şiirler yazmaktadır.

Son sözü de bu defa tarihçi, Prof. Dr. İlber Ortaylı dilinden söyleyeyim: “Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparator İkinci Abdülhamid Han’dır”.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..