Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Vuslatın rüyası ve Faruk Nafiz Çamlıbel

Vuslatın rüyası ve Faruk Nafiz Çamlıbel
 

Menekşeler güller ve F.N.ÇAMLIBEL


Onunla ilk tanıştığımda yıl 1985, lise 1'deyim. Genelde Üstad Faruk Nafiz Çamlıbel'i 'Han Duvarları' şiiriyle tanırsınız ama ben onun başka bir şiirini tanıtacağım size. O yıllarda serde gençlik, bu yaşlarda insan şekillendirmeye başlıyor geleceğini. Ben fen derslerini sevmiyordum, edebiyat ilgimi çekiyordu, edebiyat kitabımızda bulunan ders harici okuma parçaları ve şiirleri bile zevkle okuyordum. Bir gün bir şiire takıldım. Okudukça ayaklarım yerden kesiliyordu sanki, tekrar okudum tekrar okudum, her seferinde yeni manalar keşfediyordum. Sordum sevgili edebiyat öğretmenim (ki o bana edebiyatı sevdiren şahsiyettir) Hüseyin ÇEK'e, neden bu şiiri derste işlemiyoruz diye. Müfredatta yokmuş. Gittikçe beynime yerleşmeye başladı şiir. Buyrun bir de siz dinleyin:
"
BEŞİKTEN MEZARA KADAR
Seni istikbâl için önce gelmek cihâna,
Ve başkasından almak sonra geliş müjdeni.
Bir nefes dinlemeden yıllarca koşmak sana
Aramak her tarafta...Bulmamak asla seni.

Suda, rüzgârda, kışta senin sedanı duyup
Seni beyaz çiçekli dallar içinde sanmak.
Vuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup
Hasretin azabına ermek için uyanmak

Başka bir şekle koymak hergün güzel yüzünü
Boyamak gözlerini bir siyah, bir maviye,
Tek seni hayâl için süzerek batan günü
Gece mehtaba dalmak, sen de dalmışsın diye.

Seni anlatmak üzre yazıp her gün bir gazel
Geçirmek ömrü yalnız sana dâir eserle.
Saçlarını çözerek hülya dizinde tel tel
Bugün güllerle örmek, yarın menekşelerle...

Tesadüf ümidinin bittiği müdhiş anda
Dudağa kanla çizmek yeniden tebessümü:
Seni istikbâl için artık öbür cihanda
Dosta el sallar gibi davet etmek ölümü.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL "

Siz neler düşünüyorsunuz? Düşünmeye başladım ben de: "Vuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup hasretin azabına ermek için uyanmak" , "Tesadüf ümidinin bittiği müdhiş anda" gibi cümleler sarfeden bu büyük şairi yakından tanımayı, onunla bir kerecik olsun sohbet edebilmiş olmayı çok istedim.

Bir gün yine bahçede oturmuş bu şiiri düşünüyorum, bir de ezgi uydurmuşum ki bu şiire, keyiflerdeyim. Melodisi hala aklımdadır. Hafif serindi hava, kapalıydı, bulutların arasından altıntop göstermiyordu kendini bir türlü.
Birden olağanüstü birşey oldu. Kuvvetli bir ışık etrafı sardı, güneş ortaya çıktı ve sol cenahımda güller, sağ cenahımda menekşeler belirdi. Anladım, o geliyordu, karşımda tüm haşmetiyle sevgili üstad Faruk Nafiz Çamlıbel belirdi.
"Merhaba", dedi, hafifçe öksürdü, boğazını temizledi.
"Öyle yürekten çağırdın ki beni, geldim işte".
Şaşkınlıkla tek kelime edemiyordum. Bir iskemle çekerek buyur ettim karşıma.
"Hoşgeldin Üstad, şeref verdin". İnceledim yüzünü, seyrek saçları, belli çok şey görmüş çok şey geçirmiş yüz hatlarından, ifadesinden, konuşmalarından...
"Benim şiiri mırıldanıyordun az önce, ne de güzel melodi bulmuşsun?"
"Öyle lirik ki çıktı işte dudaklarımdan. Üstadım bekle, çay koymuştum ocağa, içelim birer ince belli."
Hemen mutfağa koştum ama heyecandan ayaklarım sekiz çiziyordu. Birer bardak çayı doldurdum ve dökmemeye gayret ederek uzattım. Çekti içine ilk yudumu hemen.
"Ne demektir Üstad, 'Seni istikbal için önce gelmek cihana'?
Süzdü beni.
"Sen geleceksin diye demek evlat... Sen geleceksin diye senden önce dünyaya gelmek."
"Ne güzel söylemişsiniz üstad, nasıl bir ruh halidir, böyle bir şiiri ortaya çıkarmak?"
"Seveceksin herşeyi genç", dedi "Herşeyi ama her şeyi, dikkat edersen şu kadarcık bir şiire sevgili de sığıyor, kuşlar da çiçekler de açıkçası tüm doğa, batan gün, acıyı bile seveceksin".
"Acı da sevilir mi?"
"Sevilir. Acılarla yitmeyeceksin, varolacaksın. Onda da bir hayır bulunur elbet. Herşey insanlar için hayatta."
Uzun uzun baktım yüzüne. Böylesine agah biriyle konuşmakta zorlanıyordum doğrusu.
"Başka bir şekle koymak her gün güzel yüzünü diyorsunuz, bir siyaha bir maviye boyamak?"
"Bu da sevgiliyi kendi gönül gözünle görmek isteğidir. Sevgiliyi nasıl görmek istersen öyle görürsün. Aşkın gözü bu yüzden kördür. İnsan sevdi mi tek vücudda bütünleşir. Derler ya bir gönüle iki can sığmaz, sevdiğin zaman "o" olacaksın. Onun gibi hissew-deceksin. Onu yaşayacaksın, onunla yaşayacaksın. Aşkın tanımı budur. "
Daldı sonra uzaklara...
"'Bulmamak asla seni' diyorsunuz Üstad, neden 'Bulmamak'?"
"Gariptir aşk. Sevdiğine koşarsın ulaşana dek, bir gün senin olur belki. Platonik olmaz o zaman, biter platoniklik duygusu. Tek başına iken hissettiğin o özel duyguları kavuşunca hissedemeyeceksin bir daha. Ona ulaştığın zaman zaten senindir, hedefine ulaşmış oluyorsun. Ne kalpler çiziyorsun ondan sonra defterlerine, ne papatyaları koparıyorsun tek tek."
"Doğru Üstad, hislerime tercüman oldunuz."
"Çayın güzelmiş evlat, bir bardak daha içeyim kalkayım."
"Hemen getiriyorum."
Bir çırpıda getirdim çayları.
"5 çeşit çay karıştırıyorum buna, tomurcuk çaydan tut, çay filizine kaçak çaya kadar."
"Güzel. Tavsiyem sana, oku, daha çok oku. Anlamaya çalış, sevmediğin biri bile olsa, ona karşı savunacağın şeylerin olması için onu anlamaya çalış önce, onu da oku."
"Sağol Üstadım, aa kalkıyor musunuz?"
"Kalkayım ya, gelirim yine."
"Söz mü?"
"Söz."
"Diğer şiirlerinizden konuşuruz."
"Allahaısmarladık evlat."

O kuvvetli ışık yeniden peydah oldu. Herşey eski haline dönmüştü. Ne güller ne de menekşeler kalmıştı. Altıntop bir bulutun içinden çıkmak üzereydi.
Gerindim uzun uzun.
Düşündüm olanları.
Muhayyilem bana oyun oynamış olmalıydı.
Kalktım içeri geçmek için.
Sonra gözlerim takıldı.
İki boş çay bardağına....


 
Toplam blog
: 13
: 1075
Kayıt tarihi
: 10.04.08
 
 

Dünyada gelen her darbeye "İşte buradayım işte burada, dimdik ayakta, çınar gibi, adam gibi ayakt..