Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '08

 
Kategori
Gönüllülük
 

Yağmur

Yağmur
 

Ufak tefekti. Geniş salonun bir köşesindeki televizyona gözünü dikmiş çizgi film seyrediyordu. Kimseyle konuşmuyor, sanki orada değilmiş gibi, sanki fark edilmek istemiyormuş gibi koltukta büzüldükçe büzülüyordu. Çocuklar üçlü beşli gruplar oluşturmuş kendi aralarında oynuyorlardı. Arada seslerin yükseldiği bir grup olduğunda bir an için bakışlarını onlara çeviriyor sonra yine ifadesiz bir yüzle televizyona dönüyordu.

Onunla ilgilenmiyormuş gibi etrafa bakınarak yürüdüm ve yanındaki boş koltuğa oturdum. Çizgi filmi seyretmeye başladım.

Gözü televizyonda olduğu halde aklının bende olduğunu hissediyordum. Bir süre sonra filmdeki bir sahneyle ilgili kendi kendime söylenmeye başladım. Bana doğru dönüp “Sen büyüksün, büyükler çizgi film izlemez” dedi. “Ben çizgi film de izlerim, oyun da oynarım, mesela bir sandalye kapmaca oyunu var onu çok severim” dedim. Kaşlarını çatıp “Öyle oyun olmaz” dedi ve tekrar televizyona döndü.
Diğer çocuklara baktım, onunla ilgilenen yoktu.

O gün bir daha bana doğru dönmedi ve varlığımı unuttu, o salondaki diğer 17 çocuğu ve bakıcı kadını unuttuğu gibi.

18 çocuğun yaşadığı bir ev. Her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor. Kahvaltı, yemek, akşamüstü meyve suyu ve kek, börek… Her türlü oyuncak, kitap ve kırtasiye malzemesi… Kıyafetler ve çok küçük de olsa belli zamanlarda verilen harçlıklar…

Peki, eksik olan ne? Bir anneyle bir baba ve belki de bir kardeş.

Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun bir yuvasında rastladım Yağmur’a. Babasını tanımıyor, annesi ise alkolik ve işsiz olduğu için Yağmur devlet tarafından himaye altına alınmış. Onu ilk gördüğümde kısacık kesilmiş saçları ve zayıf bedeni ile erkek çocuğu gibiydi. Boynunda makarnalardan yapılmış bir kolye vardı. “Niye kolye takıyorsun? diye sordum. “Okulda ben yaptım” dedi. “Erkekler kolye takmazlar, sen bu kolyeyi bir kız arkadaşına hediye et istersen” dedim. “Ama ben kızım” dedi ve yanımdan ayrıldı.

Diğer çocuklarla yakınlık kuramayan, içine kapanık ve annesinin gelip onu alacağı günü umutla bekleyen bir çocuktu Yağmur.

Onunla ilk yakınlaşmamız yine televizyon sayesinde oldu. Kanepeye oturmuş köpekbalıklarıyla ilgili bir film izliyordu. Yanına oturup ben de filmi izlemeye başladım. Çocukların çoğu bahçede olduğundan salon sessizdi. Köpekbalığının aniden bir tekneye saldırdığı sahnede Yağmur korkuyla yerinden fırlayıp kucağıma geldi. Kısacık saçlarını okşayıp “Ne heyecanlı değil mi? İyi ki kucağıma geldin, ben de korkmuştum.” dedim.

Ve ilk defa gülümsediğini gördüm o gün.

Yağmur ilköğretim birinci sınıfta ve okuma zorluğu çekiyor. Ona ve diğer çocuklara derslerinde yardım ediyorum haftada bir gün. Konuşuyorum onlarla ve onları dinliyorum. Bazı günler yardımsever hanımlar aralarında topladıkları paralarla aldıkları oyuncakları getiriyorlar yuvaya. Çocukları etraflarına toplayıp çocuklardan çok kendilerini tatmin edercesine dağıtıyorlar getirdiklerini. Orası Çocuk Esirgeme Kurumun bir yuvası ve oradaki çocukların oyuncağa değil, ilgiye ve sevgiye ihtiyaçları var. İçinden çıkamadıkları bir dersleri, soruları olduğunda cevap alacakları bir güler yüze ihtiyaçları var. 18 çocukla birden ilgilenen son derece özverili bir tek öğretmen her bir çocuğa ne kadar zaman ayırabilir ki?

Bir bahçe içinde ve her birinde ortalama 18 çocuğun barındığı 15 kadar ev var. Bu çocukların tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor, sevgi hariç. Bunu karşılamak da kime düşüyor dersiniz? Gönüllü olmak için çok geç değil, Yağmur sizi bekliyor…

Not: www.shcek.gov.tr adresinden gönüllü çalışma şartlarını öğrenebilirsiniz.

 
Toplam blog
: 61
: 2350
Kayıt tarihi
: 24.01.08
 
 

17 yaşımdaydım yazmaya ilk başladığımda. Dünyayı tanımaya çalışırken kendimi de tanıdım zaman içinde..