Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

Denizli'de serbest avukatlık yapıyorum.

 
 

Yazdığım Kategoriler

 
Şaaapınca yazı yazamıyorsunuz, değil mi?

Öncelikle Ümit Bey ile Sema Hanım'ın aynı soyadlı insanlar arasındaki kan bağını tahmin etme gibi doğaüstü bir yetenekleri bulunmadığı açık. Ayrıca kan bağından da öte bir bağın bulunduğu Emine Supçin'in yorumuyla da açıklığa kavuşmuş oluyor. Ümit Bey'in vermiş olduğu yanıt düzeyini olumlu ve beyefendice bulduğum için yeni bir yorum yapmayı gereksiz buluyorum. Öte yandan "hadsiz" benzetmesini yapan Sema Hanımefendi'nin sorularına yanıt verirsem kendi algı düzeyinde neyin değişeceğini de merak etmekteyim. "Evet avukatıym" dersem "hani vekaletnameniz?" mi diyecekler? "Evet onayını aldım" dersem kendilerini sadece tarafımdan değil de bir başkası tarafından da mı hakarete maruz kalmış sayacaklar? Sema Hanım'ın sorularını gereksiz buluyorum. Polemik yapmak istiyorlar ya da bana haddimi bildirmek gibi bir niyetleri varsa "aleniyet" unsurunu göz ardı etmemelerinin doğru olacağı kanısındayım.Ancak herkes rahat olsun yine de. Kimse kimseyi savunmuyor ya da savunmaya çalışmıyor. Esenlikler

31 Ekim 2012 21:10
Şaaapınca yazı yazamıyorsunuz, değil mi?

"Yüksek yerlerde hem yılanlara hem de kartallara rastlanır" diye bir söz vardır. Bunun anlamı; yılan sürüne sürüne çalışa çalışa çıkar da kartal bir çırpıda çıkar, bunun için yılanlık yeğdir, değildir tabi ki. Ya da olmamalıdır. Doğrusu şudur; Yılanlara yükseklerde nadir rastlanır. Onlar alçaklarda dolanırlar. Yükseklerin sahipleri yırtıcılardır. Onlar yüksekte olmak için yaratılmışlardır. Yüksek bir yerde yılana denk gelirseniz biliniz ki ya bir yırtıcının pençesinden has bel kader kurtulmuş ya da yılanlık yapa yapa yükselmiştir. Yukarıdaki açıklamaları siz yazara ya da Emine Supçin'in adını doğrudan kullanarak aklınca alaycılık edenlere yazmadım. Çünkü "kişisel kanaatimce" yazılarınıza yüksek bir yerde rastlamadım. Alıp almamak, uyup uymamak size kalmış ama size ve “değerli yazınıza yorum yapabilen klavyeşörlerinize” bir önerim olacak: Yazmadığınız zaman her ne yapıyorsanız onu yapmayı sürdürün ya da yazdığınız zaman üsluba önem vererek yazın ki kaleminiz sürünmeden yükselsin.

29 Ekim 2012 18:15
Milliyetçilik ve Mihraklar

Atsız Beğ'in yaşadığı dönemi, bu dönemin siyasi-sosyal koşulları değerlendirmeden su'ya dokunup da sabun'a el sürmeden konuyu ele almışsınız. Gerçekten de "milliyetçilik" gereksiz bir husus mudur? Öncelikle bir duygu olan soy'a bağlılık düşüncesi git gide bir düşünceye dönüşerek birlikte yaşamış-yaşamak isteyen kişilerin bu hallerini sürdürmek istemesinden daha doğal ne olabilirdi? Bana kalırsa "mülkiyet duygusunun ortadan kaldırılması" fikrinden daha olası... Atsız Beğ'in bir tek vasiyetini ki bence doğru yanları vardır okuyarak değerlendirmede bulunduğunuzu düşünüyorum. Mutsuzluk ile ilgili belirlemeniz de beni gülümsetti. Zira mutsuzluk subjektiftir. Kastettiğiniz "gönençlik" eski dilde "refah" ise tartışılabilir bir konudur. Ancak mutluluk ise konu bu çoğu zaman karşı cinsten iki insanın arasında gelişen duygulardır. Devlet-millet ekseninde bir kriter sayılamaz. Esenlikler...

01 Ekim 2012 01:16
 
Toplam blog
: 2
: 561
Kayıt tarihi
: 13.01.09