Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yanan gün, tembel kedi ve iç ses...

Yanan gün, tembel kedi ve iç ses...
 

Güneş kızgın bir alev kütlesi. Gökyüzüne kaldırıyorum başımı, gözümü açamıyorum. Cehennemden bir perde sanki gün. Akdeniz yanıp kavruluyor. Ben tembel bir kedi gibi dolaşıp duruyorum. Canım hiçbirşey yapmak istemiyor. Ne okumak, ne konuşmak ne de bir şey duymak.Birileri yanıma yanaşmasın, soru sormasın hele de havadan sudan bir sohbet açmasın diye uzak uzak duruyorum hayata. Böyle zamanlarda hiç çekilmiyorum biliyorum. İnsan kendine bile ağır gelirken başkasına ağır gelmez mi?

Geçmiş yazları düşünüyorum. "Her yaz bu kadar sıcak mıydı acaba?" diye mırıldanıyorum. Annem ise hafızanın nankör olduğunu, yaz bitince sıcakların hemen unutulduğu söylüyor ve ekliyor:" Elbette sıcaktı. Unutmuşsun." Sahi insan hafızası bu kadar nankör müdür?

Pencereden bakıyorum. Hafif bir rüzgar esiyor şimdi. Sadece esiyor. Serinlik yok. Odamın tıklım tıkış halinde rüzgarın girebileceği bir nokta yok sanki. Ya da bana öyle geliyor. Alnımdan damla damla terler akıyor. Sıcaktan mahmur odanın içinde dolanıyor gözlerim. Yatağın yanına yığımış kitaplar, bir yanda dergiler, bir yanda izlenmeyi bekleyen filmler. Oysa ben, çok çok farkında olduğum kısacık ömrümün çok önemli dakikalarını bezgin ve mahmur harcıyorum. Artık "daha çok zaman var bir kaç saati harcamakla birşey olmaz." demek için fazla büyüğüm.

Zamanın değerinin farkında olmak derin bir vicdan azabı. Tembellik, boş konuşmalar, geveze insanlar, okunmamış kitaplar, yapılması ertelenmiş işler yastığa başını koyduğunda çivi gibi batıyor insana. "Ah" diyorum zaman zaman "bilmeseydim kıymetini de yaşayıp gitseydim diğerleri gibi." Diğerleri dediğim kim? Ya da diğerleri diye adlandırdığım grup kendi içinde neler yaşıyor bilmiyorum ki? Diğerleri lafı aslında kendini ayrı tutmak, bir üst kefede görmek ukalalılığından başka nedir ki? Bu lafı kullanmamalı. Kim kimin ne yaşadığını, ne hissettiğini ve içinde olup biteni dışarıya olduğu gibi yansıtıp yansıtmadığını nereden bilebilir ki? Hem ait olmamaktan şikayet edip hem de kendini diğerlerinden ayrı tutmak büyük bir çelişki değil midir? Aslında, herkes için bütün insanlar diğerleri ve ben, tüm insanlar için o diğerleri diye adlandırılan grubun içindeyim.

Aklıma bin türlü garip fikir doluşup duruyor. Sıcak etkisi desem değil. Kışın da böyle zamanlarım oldu. Sıkıldım desem. Mümkün.İnsan sıkılınca aklı bin türlü gariplikler oluşturmaya uygun hale geliyor. Hala odanın içinde dolanıyor gözlerim. "Birşeyler yapmalıyım" diyorum. Aklımda bir liste. Yapılması gerekenler ve yapmak istediklerim. İç sesim şiddetle karşı çıkıyor. O burada öylece oturmaktan memnun gibi. İçimdeki başka bir ses ise beni azarlıyor:" Seni tembel. Harcayacak bir dakikası bile yoktur insanoğlunun.Siz insanlar ömrü binlerce yıl sanıyorsunuz. Oysa bir bilseniz su gibidir ömür. Akar gider kaşla göz arasında." Haklı. Sesimi çıkarmıyorum. Elime bir kitap alıyorum.Bir sayfa okuyup atıyorum. Başka biri, başka biri derken önümde bir kitap yığını oluşuyor. Ve o inatçı iç ses birşey yapmak istemediğini defalarca söylüyor. Boyun eğiyorum. Bir süre sonra susar nasılsa. O susunca ben işime gücüme bakarım.

Öylece oturuyorum. Ah hava neden bu kadar sıcak...

RESİM: İman Maleki
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..