Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zeynel: Bir delilik öyküsü...

Zeynel: Bir delilik öyküsü...
 

Zeynel garip adamdı. Benim en iyi arkadaşımdı. 5 yaşında bir çocuk ve 30'lu yaşlarda bir delinin dostluğu saftır. İkisi de yetişkiliğin küçük hesaplarından uzakta yol alırlar.

Zeynel'i çöplerin hemen ilerisindeki ağacın altında görüyorum hafızamın albüm yapraklarında. Orada öylece uzanmış yüzünde mutlu bir gülümseme ile uyuyor. Sanki tüm dünya güven içinde tüm dünya kendi doğasındaymış gibi bir huzur bulutu var üzerinde. Mevsimlerden yaz. Zeynel yırtık pırtık bir ceket giymiş. Ceketinin altındaki gömleğin yakası göbeğine kadar açılmış. Çıplak ayaklarının altı toprakla kaplanmış. Kıvırcık siyah saçlarının üzerinde tembel bir kaç sinek vızırdıyor. Arada bir burnuna, kirpiklerine konuyorlar. Zeynel uykusu arasında onları kovuyor ve devam ediyor uyumaya. Evin balkonundan ona bakıyorum. Uyanmasını bekliyorum.Zeynel uyansın da oyun oynayalım, Zeynel uyansın da ceplerine sakladığı ve o zamanlar bana en güzel oyuncaktan daha değerli gelen ufak tefek, ne parçası bile olduğu anlaşılmayan armağanları versin diye bekliyorum. Zeynel her gün bana bir armağan veriyor. Çünkü Zeynel sadece aklını kaybetmiş içindeki sevgiyi değil.

Zeynel beni ailesi sanıyor. Bunu biliyorum. Çocuğu belki de kardeşi... Çünkü onunla benden başka konuşan yok. Zeynel konuşmuyor. Ben konuşuyorum ve ona abuk sabuk çocuksu şeylerden söz ediyorum. Zeynel sadece dinliyor ve gülümsüyor. Bazen mırıldanıyor ama ne dediği kesinlikle anlaşılmıyor. Kimbilir belki de başka bir dili konuşuyor ve ben o dili bilmediğim için onu anlamıyorum.

Zeynel'in elleri kirli. Bana cebinden çıkardıklarını vermeden önce beceriksizce siliyor ellerini yağlı ceketine. Ve gülümsüyor. Elinde çoğu zaman bir oyuncak araba tekerleği, bir kavanoz kapağı, plastik bir buketten kopmuş bir çiçek oluyor. Bazen yarısı çürümüş bir meyve de getirdiği oluyor. Ama onu başka bir mutlulukla veriyor. Çünkü yiyecekler onun için çok değerli. Ve o birine yiyecek birşey veriyorsa bu gerçekten o kişinin onun için önemli olduğunu gösteriyor.

Günler Zeynel'le güzel geçiyor. Onu hergün görüyorum. Ta ki annem bana balkondan öfkeyle bağırana dek her bulduğum fırsatta Zeynel'in yanına kaçıyorum. Annemin Zeynel'le oynamama neden bu kadar kızdığını bir türlü anlayamıyorum. "Sanırım pis olduğu için" diye düşünüyorum. Ama Zeynel iyi biri pis olmasının ne önemi var ki... Annem ne yapsa benim Zeynel'den vazgeçmemi sağlayamıyor. Çünkü kapıyı açık bulduğum her fırsatta, annem arkasını döndüğü her fırsatta dışarı kaçıp soluğu Zeynel'in çöplüğünde alıyorum.

Güneşli bir günde yine kaçıyorum Zeynel'in çöplüğüne. Zeynel çöplerin yanında bir taşa oturmuş kendince garip bir şarkı söylüyor. Ona balkondan sesleniyorum. Şarkısını kesip bana gülümsüyor. Yanına gidiyorum. Cebinden birşeyler çıkarıp bana uzatıyor. Renkli küçük haplar bunlar. Çöplerin arasından bulmuş olmalı. Onları tek tek inceliyoruz sonra ise tek tek yutuyoruz. Bunu neden yaptığımızı bilmiyorum. Sanırım birimiz deli birimiz de 5 yaşında bir çocuk olduğumuz için... Annem kaçtığımı anlar anlamaz balkona çıkıyor. Ağzıma birşey attığımı görüp koşar adımlarla sokağa fırlıyor. Elimizdeki ilaçları görünce kendini kaybetmişcesine bağırmaya başlıyor. Zeynel'e dönüp "Onu öldürecek misin?" diye haykırıyor. Zeynel öyle korkuyor ki arkasına bakmadan kaçıyor. Annem beni kucakladığı gibi eve götürüyor. Parmağını boğazıma sokuyor. Gözlerimden yaşlar akıyor midemdeki herşey gözyaşlarıma karışıyor. Zeynel'in koşarak kaçışını düşünüyorum. Annem elimi yüzümü yıkıyor ve kocaman bir bardak süt tutuşturuyor elime. "İç bunu" diyor öfkeyle. Ona çok kızgınım. Zeynel'e bağırdığı için, Zeynel'i korkuttuğu için. Sütü hala içmediğimi görüyor. "Sana iç dedim" diyor "Yoksa ölürsün." İçiyorum sütü. Ve gözyaşlarımı durduramıyorum. Bu Zeynel'i son görüşüm oluyor.

Günler geçiyor. Zeynel ortalıkta görünmüyor. Tüm sokak bomboş gözüküyor. Her gün onu bekliyorum. Ama Zeynel gelmiyor. Çok uzun zamanlar geçiyor. Şehirden taşınmaya karar veriyor annem ve babam. Zeynel ve şehir çok çok geride kalıyor. Zeynel o şehrin içinde ve sonsuza dek anılarımda kalıyor.

Aradan neredeyse 30 yıl geçti. Zeynel yaşıyor mu acaba? Onu hala merak ediyorum...

RESİM: İman Maleki
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..