Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '18

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yaratıcılığın İkisi Bir Arada: Sanat ve Bilim - 1

Yaratıcılığın İkisi Bir Arada: Sanat ve Bilim - 1
 

Louvre Müzesi, 2017


Fotoğraftaki diyaloğumuz:
    Ben: Gülüyor gibi sanki?
•    Celal: Gülmüyor gibi de…

2017 Haziran ayında Paris’te Louvre Müzesi’ne girip "Mona Lisa"yı ziyaret etmiştik ama misafirleri çoktu, pek samimileşemedik kendisiyle. Celal’le de birbirimizi neredeyse kaybediyorduk.

İçinde hem sanatı hem bilimi barındıran çok az popüler konu ve kişi vardır. Bu iki alanın da sahibi olan ve ilk akla gelen kişi, tabi ki Leonardo da Vinci. Ben de severim kendisini ama hayran olduğum sadece da Vinci değil de onu da içine alan bir dizi gelişmenin aynı zaman diliminde gerçekleşmiş olması. Leonardo da Vinci hem bir sanatçı, hem bir bilim insanı, üstelik o dönemden kalan biyografilere göre çok iyi huylu, bir de üstüne yakışıklıymış. Daha neler! Hayran olunmayacak gibi değil.

Üç sezon boyunca her Pazar kahvaltısında bizi ekrana kilitleyen Da Vinci’s Demons dizisinde Leonardo da Vinci’yi canlandıran Tom Riley’i gördükçe “tabi tabi, da Vinci de kesin böyle alımlı (yumuşatarak söyledim biraz:), Celal de okuyor sonuçta:)), çevik bir tiptir” diyordum ki Vasari’nin “Sanatçıların Hayat Hikayeleri” kitabını okudum ve diziye inandım. Vasari kitabında, da Vinci’nin ne kadar güzel görünümlü bir adam olduğunu birkaç kez vurgulamış, üstüne biraz abartıp sağ eli ile bir at nalını bükebileceğini söylemiş. Vasari demişken, kendisi bahsettiğim bu kitabını 1550’de yazıyor. Yani İtalya’da Rönesans döneminin ortalarında. Günümüzden tam 468 yıl önce! Kitabı okurken cümleleri hep bu gözle ikişer kez okuyunca, kitabı bitirmem uzadı biraz ama o dönemin şartlarında yazılmış satırları okumak beni gerçekten çok heyecanlandırdı.

Da Vinci ile ilgili yaptığım okumalar sırasında, en çok yaşadığı dönemde neler oluyordu diye merak ettim. Leonardo da Vinci, 1452’de doğmuş. Yani İstanbul’un fethinden 1 yıl önce, bu da demek oluyor ki tam 1078 yıl süren koskoca Ortaçağ’ın son yılında. Eminim bu sadece bana ilginç gelmiyordur. Yani 1 yıl sonra dünyamız, yep yeni bir Yeniçağ’a giriyor. Bu sırada mesela Osmanlı’da Fatih Sultan Mehmet daha 1 yıllık padişah. İlber (Ortaylı) Hoca der ki “Fatih, tüm zamanların en entelektüel mareşali ve döneminin de en bilgin hükümdarıdır”. O zaman soruyorum, Fatih’in gelişiminin Rönesans’ın tam ortasına denk gelmesinin bunda bir etkisi var mıdır acaba? Bunu Fatih’le ilgili bir yazıda incelemeye alabilirim belki.

İçimdeki merak kurdu durmuyordu, Leonardo da Vinci'nin yaşadığı 1452 – 1519 yıllarını kapsayan dönemde diğer alanlarda neler oluyor diye soruyordu. Ben de okuduğum diğer kaynaklara şöyle bir göz attım. Yıllar önce İlhan Mimaroğlu’nun müzik tarihi ile ilgili okuduğum bir kitabına döndüm ve notlarıma baktım. Rönesans’ta sanatçılar tarafından sorgulanan, gelişim için can atan diğer bir alan da müzik tabi ki.  Resimde, heykelde, mimaride olduğu gibi müzikte de yeni arayışlar söz konusu oluyor. Müzik alanında bugünkü Belçika, Lüksemburg, Kuzey Fransa ve Hollandalı müzisyenleri içinde barındıran ve Flemenk Okulu olarak bilinen oluşum, bu dönemde müziğin gelişimini etkilemiş. Genel olarak Rönesans’ın başından beri müzikte kilise müziğinin ve tek sesliliğin sorgulanması üzerine ortaya çıkan çok sesli müzik, bu dönemde yerini sağlamlaştırıyor. Spotify’ın harikalar dünyası burada bana çok yardımcı oldu. 1450 – 1550 arasındaki gelişme yaratan ve kendi tarz müziklerini üreten müzisyenleri arasında doğum yıllarına göre sırasıyla Guillaume Dufay, Gilles Binchois, Johannes Okeghem, Jacob Obrecht, Josquin des Prés, Adrian Willaert sayılıyor. Bu isimleri Spotify’da tek tek arattım ve çıkan müzikleri dinledim. Bu sırada aratıp dinlediğinizde müzikteki farklılaşmayı ve gelişmeyi çok net görüyorsunuz, tavsiye ederim. Pek çoğu kilise müziği gibi, yavaş tempolu ve koro müzikleri. Keyif olarak dinlenecek müzikler değil bence, zaten üçüncü parçadan sonra benim için hepsi aynı gibi oldu. Ama Dufay’ın Saltarello’su ve Willaert’in Vecchie Letrose’sini sevdim.

Müzik notlarımı bırakıp Bilim Tarihi ile ilgili okumalarıma ve notlarıma döndüm, Leonardo’lı yıllara denk gelen bazı önemli olayları paylaşayım. Beni çok heyecanlandıran bu paralellik sizi de heyecanlandıracak mı acaba? Ve işte ilk bomba; Avrupa’da ve aslında dünyada diyebiliriz çünkü o dönemde Avrupa dışındaki dünyadan bihaberiz, Bilim Devrimi olarak adlandırılan dönem 1400’lü yıllarda başlıyor ve 1500’lü yıllar boyunca sürüyor. Bu demek oluyor ki Leonardo tam da Bilim Devrimi’nin ortasında yaşıyor. Bilim Devrimi’nden önceki Ortaçağ’ın büyük bölümü Karanlık Çağ denilen bir dönemle geçiyor, ne sanat ne bilim ne toplumda herhangi bir gelişmenin görüldüğü dönem yani. İşte Bilim Devrimi bu yüzden çok önemli. Aslında Karanlık Çağ’da Avrupa’nın doğusundaki toplumlarda gelişim sağlayan bazı çalışmalar yapılmış ama bunu ancak 2000’li yıllarda su yüzüne çıkarabildi bilim insanları, ne kadar geç değil mi?

Bir es vermek için burada duruyorum, devamını bir sonraki yazımda okuyabilirsiniz.

Benden Tavsiye Etmesi:

Seyretmelik: Da Vinci’s Demons dizisi

Dinlemelik: Dufay’ın Saltarello’su ve Willaert’in Vecchie Letrose’si

Okumalık: "Matematik ve Mona Lisa" kitabı, Bülent Atalay

 

 
Toplam blog
: 14
: 225
Kayıt tarihi
: 10.05.14
 
 

Amatör bir matematikçi (lisans), amatör bir ekonomist (yüksek lisans), amatör bir tarihçi (doktor..