Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Aile ve Çocuk Danışmanı Burcu Polatdemir

http://blog.milliyet.com.tr/yasamsenin

11 Eylül '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yargılarımız ve Biz

Merhabalar;
 
Bugün sizlere aldığımız kararlarla vardığımız yargılardan söz edeceğim. Hayatımızda nelere karar veririz? Nerelerde yargılara saplanır kalırız? Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi hepimiz bebekliğimizden itibaren farklı şartlar altında (sosyal çevre, yetiştirilme, ortam, ekonomik durum v.s.) büyüyerek bilinçdışımızda belirli haritalar oluştururuz. Bu da olaylara nasıl tepki verdiğimizin kaynak alındığı yerdir yani olaylara verilen tepkiler ve bunun sonuncunda vardığımız yargılar hepimizde tamamen farklıdır. Fakat burada bahsedeceğim yargılarımızın farklılığı değil gerçeklikle zihnimizde oluşturduğumuz durum arasında bir perde çekmiş olduğumuzdur. Karar vermeye dönecek olursak, karar verebilme yetimiz de nispeten küçük yaşlarda başlar diyebiliriz. Küçük bir çocuğun kendisine aynı anda uzatılan şeker ve dondurma arasında kalıp ebeveyninin sadece birini seçme hakkı olduğunu hatırlattığında da yaşanır bu an, öğrenci olduğumuzda “hangi bölümü seçmeye karar verdin sosyal mi fen bilimleri mi?” diye sorduklarında da. Evliyken çocuk kararı, iş ya da ev değiştirme kararı gibi kararlarla bizi kendi kendimize sınatır adeta. Elbetteki size karar vermenin kötü bir şey olduğundan bahsetmeyeceğim. Hiç şüphesiz seçeneklerimiz olduğunu, bir birey olduğumuzu, seçebilme özgürlüğümüz olduğunu bize hatırlatan yegane güven adacıklarıdır verdiğimiz kararlar. Şimdi size bu kararlarımız sonucunda vardığımız yargılar bize ne yapar diye soracak olsam? Karar veremediğimiz anlarda neden huzursuz oluruz? Durup kendimizi dinlediğimizde zihnimizin sürekli gitgeller yaşadığını fark ederiz. Zihnimizi adeta yumuşacık rahat koltuğundan kaldırıp rahatsız sert bir sandalyeye oturtmak istediğimiz çocuğumuz gibi düşünebiliriz. Bir türlü oturmak istemez o sandalyeye ve tekrar tekrar koltuğa tırmanırken yakalayıp durursunuz onu. İşte bu şekilde zihnimiz de bizi bir karara sürüklemek ister aslına bakarsanız. Asıl değişim yolculuğumuz da tam da burada başlar işte. Yargıya varmaya çalışmak, kendimizi dinlememizi, kendimize sorular sormamızı geciktirir. Okuduğum bir kitapta aynen şöyle yazıyordu: Karar, aklın durması halidir. Bu yüzdendir ki gelişme halinde olmak insandaki en belirgin huzursuzluk hali değil midir? Tüm bu anlattıklarımı çok eski bir hikayeyle örnek oluşturarak yazımı sonlandırmak istiyorum.
 
Köyün birinde yaşayan çok fakir ve yaşlı bir adam varmış. Zamanının kralını kıskandıracak güzellikte de beyaz bir ata sahipmiş bu adam. Kralın tüm ısrarlarına rağmen yaşlı adam atını biran bile olsun satmayı düşünmemiş yıllardır onun can yoldaşı olduğunu söyleyip durmuş. Bir sabah tüm köyde yaşayanlar, yaşlı adamın atının yerinde olmadığı söylentisiyle güne uyanmış adamın başına toplanıp: “Bu atı krala satsaydın ömrünün sonunu rahat geçirip zengin olurdun, ne büyük fırsat kaçtı, şimdi ne atın var ne de paran” demişler.Yaşlı adam da: “Hemen karar vermeyin at kayıp deyin diğerleri hepinizin verdiği karardır” diyerek herkesi susturmuş. Fakat köylülerin alaylarından da nasibini almış. Aradan onbeş gün geçmeden dağlara giden beyaz at peşinde 12 vahşi atla çıkagelmiş. Bunu gören ahali ihtiyardan özür dileyip: “Haklı çıktın, buna erken karar verdik bu sana adeta bir devlet kuşu oldu” demişler. Yaşlı adam aynı sukünetiyle “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin, diğerleri sizin yürüttüğünüz fikirler” diye cevap vermiş. Bu sefer de ihtiyarın saflığından dem vurmuşlar. Bir hafta sonra ihtiyarın tek oğlu attan düşüp bacağını kırmış, evin geçimini temin eden genç, uzun zaman yatakta kalmak zorundaymış. Köylüler yeniden yargıya varmakta gecikmemişler: “Şimdi de haklı çıktın ihtiyar, oğlun yatacak para kazanan da olmadığına göre fakirleşeceksiniz, ne fena” demişler. İhtiyar her zaman ki haliyle: “Gerçek olan oğlumun bacağını kırmasıdır diğerleri de yargılarınız” demiş tekrar. Ta ki savaş zamanı civar gençlerin askere alınacağı haberi ahaliyi telaşlandırıncaya kadar. Yaşlı adama haklı olduğunu köyün tüm gençlerinin askere gideceğini belki de sadece onun oğlunun hayatta kalacağından dem vurmuşlar. İhtiyar onlara şu cevabı vermiş:”Bilinen bir gerçek var. Evet oğlum benim yanımda sizinkiler askere gidecek bunların hangisi talih hangisi şanssızlık bunu vardığınız yargılarla ölçemezsiniz”
 
Yargısız kararlar dileğiyle…
 
NATİVA Kişisel Gelişim Uzmanı
Burcu POLATDEMİR
 
Toplam blog
: 82
: 140
Kayıt tarihi
: 12.04.15
 
 

Çocukların duygu ve davranışlarının sonuçlarından yola çıkarak ,çocuğun ruh dünyasında oluşan değ..