Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '10

 
Kategori
Deneme
 

Yaşamayı ne zaman unuttuk

Yaşamayı ne zaman unuttuk
 

Netten özel arşiv


Bakarsın ama göremezsin…
Göremezsin gözünün önünden hızla geçip giden hayatını.
Göremezsin biten, sonlanan ömrünü.
Birileri sana fark ettirmese de, sen hiç oralı olmazsın boşa geçen hayatının…
Ya da bir duvara çarpar gibi, çarpınca gerçekler suratına…
İşte o zaman düşünmeye başlarsın “Ben ne yapıyorum?” diye.
Nereye koşuyorum ve koşturuyorum diye sorarsın kendi kendine.
Koyarsın önüne takkeni ve düşünürsün. “Ben nerede yanlış yaptım da yaşamayı unuttum?”

Nerede mi?
En başında yaptık biz hatayı. Ertelemeye başladığımız ilk düşlerimizde yaptık hatayı. İlerde yaparım şimdi zamanı değil diyerek sıraladık mazeretlerimizi. Ertelemelerimiz hiç bitmedi, her seferinde başka bir sorunla boğuştuk.
- Önce okulu bitirmekti hedefimiz bu yüzden gençliğin kaynayan deli kanına kapılmadık, okul bitsin gönlümce gezip eğleneceğim, dedik.
- Sonra iyi bir iş için erteledik hayatımızı, çalıştık geceyi gündüze katarak.
- Evlilik geldi peşi sıra, evdi, arabaydı çalışıp almamız için, sırada olan. Çalışma saatleri hafta sonlarına sarktı geceler yetmeyince. Erteledik yine yaşamayı nasıl olsa ilerde yaşayacak bol bol vaktimiz vardı önümüzde. Daha çok gençtik.
- Çocuk girdi hayatımıza ve onların okulları, ihtiyaçları ve gelecek kaygıları. Nasıl daha çok çalışmazdık onlar için? Büyüsünler yaşardık nasılsa hayatımızı yeter ki onlar iyi okullarda okusun ve iyi yerlere gelsinler.

Tüketim toplumu öylesine kıskacına almıştı ki bizi, her şey çok doğal sanıyorduk yaşamadan geçen hayatımızda. Artık kendimizi unutmuştuk, hiç bitmeyen işler sıralanıyordu önümüzde.

Okullar bitirilmiş, evler arabalar alınmış, çocuklar okutulmuş ve artık kendi hayatımızı yaşamanın zamanı geldi dedik ama…

Dizlerimiz de eskisi gibi güçlü değildi. Dağlara çıkmak için aldığımız botlar hâlâ giyilmeyi bekliyor ama dağa tırmanacak gücümüz kalmamıştı.
Ya indirimden aldığımız bu kayak kıyafeti içine girebilecek miyiz? Bu kilo ve yorgunlukla?

Kitaplığı dolduran tatil broşürleri, hani her fuar zamanı zorda olsa gitmeye çalıştığımız fuarlardan topladığın broşürler. Hâlâ gidilmeyi bekleyen yerler ve hayaller. Sızlamaya başladı artık kemiklerimiz sık sık, yağmuru bildiriyordu bize sızlanarak.

Sırtımıza vuracaktık çantayı dolaşacaktık Türkiye’yi ve Avrupa’yı. Çanta da artık beklemekten şekil değiştirmiş bak, tıpkı bizim gibi.

Duvara astığımız yelkenli, bizim olamamıştı gerçi olsa da ne fark ederdi ki nasıl kullanacaktık ki bu halimizle.

Sanma ki yaşam herkese güler, her şey istediğimiz gibi gelişir
Sanma ki yaprak her zaman yeşil kalır dalında. Zamanı gelince öyle bir sararıp dalından düşer ki ne olduğunu bile anlamadan, uçup gitmişti hayat avuçlarımızdan..
Şimdi yaşanacak bir hayat kalmamıştı.

Nerede hata yapmıştık?
Anımsayabiliyor muyuz?
Geriler gidelim, daha da gerilere…

Hayata başladığımız ilk günlere değil, yaşama bir “INGAA” sesi ile başladığımız ilk güne gidelim. Doğumumuzla hayatlarını erteleyenlere gidelim.
İşte oradan başlayalım düşünmeye…
Belki nerede hata yaptığımızı daha iyi görebiliriz yaşamamışlıklarımızla….

 
Toplam blog
: 96
: 2224
Kayıt tarihi
: 13.06.06
 
 

Hayata güleryüzle bakmaktır felsefem ama polyannacı değil. 1961 Sivas doğumluyum, evliyim 2 kızım..