Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Eylül '09

 
Kategori
Mizah
 

Yaşasın Mısırlılar dışındaki halkların kardeşliği

Yaşasın Mısırlılar dışındaki halkların kardeşliği
 

-Ganalıları sevmem ben ya dedi. Irkçı i… diye düşünürken düşüncemi okumuş gibi devam etti.

-Yok yanlış anlama, çok siyah oldukları için değil abi. Yani zenci oldukları için değil işte. Geçen yemekhanede yemek yiyorduk. Biliyorsun.

Sözünü kestim. Laf sokmam gerekiyordu. Belirli aralıklarda ona bunu yapmazsam içim rahat etmiyordu.

-Yapma ya. Odanda da yatıyorsundur.

Yüzüme baktı. Kızmak istedi ama kızmanın teferruat olduğunu düşünmüş olmalı ki sözlerine devam etti.

-Neyse yemekhanede tahmin ettiğin gibi, yemek yiyorduk. Bu Ganalılardan biri geldi. Sorgusuz, sualsiz masamızdaki sürahiyi aldı, götürdü. Bir şey diyemedik tabi.

-Lazım maya diyemedin mi ya.

-Yok ya nerde. Anca içimden bu kadarı da öküzlük be dedim. Dışımdan söylesem de anlamazdı ya, hayatta kalma içgüdüsü işte. Sonra devam etti.

-Asıl ondan sonrasını dinle.

-Ne yapar gibi gözüküyorum. İkinci cümlemi de kurmuştum. Çok iyi gidiyordum.

-Tamam. Sonra biliyorsun Pakistanlılar yeni geldi. Bunlar da Ganalılar kadar kalabalık ve garipler.

-Yar giymiş fistan, bıyık da bırakmış adı Mestan.

-Nerden uyduruyorsun anlamıyorum dedi gülmeye başladı. Bir iki saat gülecek gibiydi sanki.

-Ya tamam devam etsene. Sonra ne oldu.

-Sonra Pakistanlılara da aynı şeyi yaptılar. Ama Ganalılar bunun bir yanlış olduğunu beş dakika içinde anladılar. Çünkü yemekhanede herkes birbirine girdi. Ben de dahil olmak üzere.

-Hasta mısın sen? Sen niye giriyorsun kavgaya.

-Ayırmak için. Ne olacak.

-Ayırabildin mi bari.

-Yok onlar ayırdılar beni. Sargı içindeki elini gösterdi. İki parmağımı birden ayırdılar.

-Hay şükran be. Parmağını ayırdılar da suratına bir yumruk atmadılar mı ya. Yazıklar olsun. Dedim. Ve ardından, bilinçaltımın araya girmiş olduğunu anlayınca susmak zorunda kaldım.

-Atamadılar abi, kendimi korudum. Yani bir masanın altında bekledim biraz. Yani bir iki saat. Bekledim ama kimse kavganın bittiğini söylemedi. Sesler hiç bitmedi ki.

Sustum. Çünkü susmazsam bu muhabbetin sonunun gelmeyeceğini düşündüm. Kabus gibi. Adamın hayatı eski Türk filmlerinden beterdi. İki gün görmesem o kadar çok şey başına geliyordu ki, dinlemekle bitmiyordu. En son bir katlı villadan, kum yığınına nasıl düştüğünü anlatmıştı. Ondan önce, döşeme tuğlası sırtına düşmüştü. Yağmur suyu hattına bakarken, beş metrelik çukura ayağı kayıp düşmüştü ilk geldiğinde.

-Hey gidi günler hatırlarım, odamda ilk akşam elektrik çarpıyordu bana. Şimdi düşünüyorum da, bu prizler bizimkinden farklı. İnat etmemem gerekirdi ama,

-Tamam düşünme abi. Ben çıkıyorum. Dedim. Masadan öyle bir hızla kalktım ki, lokalden çıktığımda suratıma çarpan sıcak havanın etkisiyle nerde olduğumu hatırladım. Odama doğru yürürken Bahri Abi’yle karşılaştım. Üstü başı kan içinde. Afalladım.

-Ne oldu Bahri abi, ne yaptın kendine.

-Ben değil Mısırlılar yaptı.

-Ne yaptı.

-Ya ben şu malzemeleri kaldırın, orada zayi oluyor dedim.

-Sonra.

-Sonrasını çok hatırlamıyorum. Ama senin söylediğin o safsatalara inanmıyorum. Ulan ben bu hayvanlarla niye kardeş oluyorum ?

Ses tonunu epeyce yükseltmişti. Ne desem diye düşünürken, devam etti.

-Neyse hadi gel biraz yürüyüş yapalım. Yoksa kafayı yiyeceğim.

-Ya önce üzerini başını toparlasan, pansuman yaptırsan. Dedim

Ama yok arkadaş, dinler mi. Rüzgardan kaçan ben fırtınaya tutulmuştum. Bir saat boyunca, deni danalar gibi dolaştık şantiyede. İnsanlar gitmiş, odalarında dinleniyor bir kısmı çaylarını almıştır televizyonun karşısında. Günün en güzel saatlerinde, biz şantiyede tricking yapıyorduk.

-Bence halklar kardeş ama, Mısırlılar dışında Bahri abi, bak böyle düşün bir de.

-Tamam arkadaş öyle olsun. Ama bak bu Ganalılarda bir gün beni sıkıştıracaklar o zaman, hiçbir şey yapmam seni bulurum.

-Tabi abi yapma, yazık adamları harcama. Gel beni bul sen.

Gülmeye başladık.

Herşeye rağmen gülebiliyor insan. Hayat içinde binlerce parçanın birleştiği bir puzzle gibi. Ama benim hayatımda birleşen parçalar doğru mu, yanlış mı ona dair şüphelerim yok değil.

 
Toplam blog
: 29
: 527
Kayıt tarihi
: 05.02.09
 
 

"Yaşadığım kentleri sevmem. Daha doğrusu yaşamak zorunda olduğum kentleri. Onlar da beni sevmez. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara