Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Yaşatılmayan hayatlar

Yaşatılmayan hayatlar
 

Karı koca parkta her zamanki yürüyüşlerini yapıyorlardı. Ama o gün onlara farklı bir gün olacak hayatları tümden değişecekti. Yürüyüş sonrası bankta otururlardı.

Ağlayan bebek sesi duydular. Bu ses İçlerine hem huzur hem de fazlasıyla hüzün verirdi. Karı koca çocukları çok sevmelerine çok ta istemelerine rağmen çocuk sahibi olmaları mümkün olmadığından, çocukları olmamıştı.

Ağlama sesi durmadığından etrafa bakındılar. Bebeği göremediklerinden sesi takip ettiler. Daha bir kaç aylık bebek çalılıklar arasında idi. Bakındılar etrafta kimseler yoktu. Birileri bebeği bırakmış olabilirmiydi. Bebeği aldılar, kucaklarında sevdiler. Ama bebek kısa bir süre sonra tekrar ağlamaya başladı. Bebeğin annesi, babası, bakıcısı birisi gelecek mi diyerekten bekliyorlardı. Bebek açlıktan ağlıyor dediler. 20 dakika bir bebek yalnız bırakılmazdı. Nolmuştu acaba anne rahatsızlanmış mıydı? Düşmüş müydü? Yoksa terk mi etmişti bebeğini. Ağaçların yaprakların dili olsada anlatsalardı. Bir kedicik sadece ortalarda var dı. Uzun süre aç kalmış olabileceğinden korktular ve bir beş dakika daha beklediler. Eve götürmek istiyorlardı. Bir yandan da sevinmişlerdi tabi sahiplenecek kimsesi yoksa. Koca, ezcaneden mama almaya gitti. Hava güzeldi parkta karnını doyuracaktılar, belki biri bebeği gelir alır diye. Belki de bebeği bırakmışsalar pişman olup dönerler diyede beklediler. Yarım saat içersinde akıllarından her şey geçti.
Gelen giden kimse yoktu. Çocukları da olmadığından bebeği aldılar. Onların bebeği idi artık. Karı koca artık anne baba idi.
Sık sık parka bebekle geldiler arayanı soranı varmı diye bakındılar. Kimseler yoktu. Peki bebek büyüyünce ya hazırlıksız öğrenirseydi bu durumu. Ya biri çıkar bir şekilde söylerse. Kimdi annesi babası, acaba bunları tanıyorlarmıydı.
Bebeği büyük bir ilgi, özen, çok büyük sevgi ile büyüttüler.
Yıllar sonrası Doktor olmuştu. Ve bir gün bir adam muayeneye gelir, delikanlı sanki aynaya bakmaktadır. bu kadar benzerlik onu şaşırtır. Tekrar kontrol için muayeneye geldiğinde içinde bir şeyler onu adamı sorgulamaya iter. Adama sohbet havası içersinde sorularını yöneltir. Evli miydi, tek evlilik mi, çocukları varmı, nereli ve bir çok sorularda cevaplar sohbet havasında aranır . Adamı Araştırır. Adam sevdiği kızla ailesi istemiyor diye evlenememiş, kızın tüm gitme demelerine rağmen aile baskısı ağır gelmiş. Adam hemen evlenince sonrası bebeği olduğunu öğrenen kadın içinde geçti artık. Söylese de faydası olmayacak insanlardı bunlar. Oysa seni seviyorumlar aile olacazlar, gençlerin aile baskısı ile anne babaların istediği aile olunuyordu. Biri üzüntülerde zavallılıklarda kalıp, bebekte terk ediliyordu. Erkeğin annesinin babasının istediği kızla aile kurması kolaydı. Oysa erkeğe daha fazla iş, mücadele düşerken, güç onlarda iken...
Delikanlı bu durumu yalvara yakara doğum annesinin yakın arkadaşından öğrenir. Vijdan azabının, çaresizliğinin, imkansızlığından canını, bebeğini bırakmış olmasının verdiği ızdırablara dayanamayıp annesi, arkadaşıyla bu durumu paylaşmıştır.
Ama baskı vardır; evlen, niye evlenmiyorsun diyerekten. Aklı hep canında kalmış evlenmemiştir.
Hayatta iken her gün ölürken daha fazla bünyesi dayanamayıp son nefesini vermiştir.
Evet gerçek babasını, annesini milyonda bir ihtimalle öğrenmiştir. Annesinin mezarına, çiçeğiyle gitmiş, annesinin kaderine, yaşamamışlığına ağlamıştır. Taşıyıcı erkek olmamasının rahatlığı olan bu durum aslında tam tersi bir durum teşkil etmeliydi. Erkek, bebeğini kanıyla canıyla besleyen sevdiği kadına karşı sevgi sorumluluğu iki kat arttığından öncelik düşünmesi gerektiği kendi ailesi olmalı. Kadınını bırakıp anne babanın istediği kızla evlenmek. Oğlunun sevdiği kızla evlendirmemek, kızın hayatını daraltmak. Evlenselerde, çocukları olsada ayıran anne babalar.! Severek ya da anlaşarak evlenipte kadınını, eşini çocuğunu pervazsızca bırakıp başka bir hayat yaşayabilen insanlar! Ne yazık ki... Kadını, eşi, bebeği olmalıyken, kendi sevdiğini, seçtiğini bırakabiliyor. Tüm olumsuz şartlara baskılara rağmen bırakmayıp insanlığını yapmalıdır der doktor. Bu durumları biyolojik babasına bildirmez. Onu büyük sevgi, şefkat ile büyüten anne babasına olanları, öğrendiklerini anlatmaz. Her zaman anne babası onlardır, onların da böyle bildiğini bilmelerini üzülmelerini istemediğinden söylemeyip bunu sadece kendi bilip içinde yaşayacaktır.

Nuran Becerikli
 
Toplam blog
: 11
: 1048
Kayıt tarihi
: 01.06.10
 
 

Yaşamın içinden biri... Doğayı, Tiyatroyu, fotoğraf çekmesini, değişik tadları, yemek yemeyi, okumay..